Eski yıkılmış bir şatoda Mutigsei isimli cesur bir hayalet yaşar
Her akşam imparatorluğun en yüksek kulesinde şatoyu mahafazar eder.
Parlak bir dolunay gecesinde korkak ve soluk yüzlü genç bir hayalet kadın gökten zembille iner. Yorgun argın bir halde “İyi şövalye, bana yardım et. Peşimde bir ejderha var. Kokumu algılayabiliyor . Yine gelir” diye solur.
Cesur bekçi onu teselli eder ve ismini sorar. Adı “Gertraut von Luxemburg”. Mutigsei aşık olarak “Güzel bir isim” der. İlk önce beraber güzel bir odaya giderler.
Birdenbire ateş püsküren ejderha odaya girer. Ürkmüş Gertraut “Ta kendisi” diye bağırıp tahta masanın altına saklanır. Cesur şövalye hızla pırıl pırıl temizlenmiş sıhırlı (sihirli) kılıcını çıkarır ve kuvvetlice vurur. Ejderha ne kadar kuvvetli olursa olsun mücadeleyi kaybeder. Son olarak kazanan Mutigsei olur.
Yine rahat ve mutlu bir halde hayalet kadını saklanılan (kadın saklandığı) yerden çıkar ve bayram ederek Mutigsei´yi kucaklar. Mutfağa şimşek gibi koşar. Lezzetli bir kek yapar. İkisi birlikte onu yerler ve ölene kadar mutlu yaşarlar.