Kötülük Geni
Yapılan bir araştırmaya göre davranışlarımız, bir diğer deyişle kızgınlıktan patlamanız veya ters bir olayda sakin bir şekilde öbür yanağınızı vurulsun diye çevireceğimiz tümüyle genetik zarın atılmasına ve çıkan sonuçlara bağlı!
Araştırmacıların bulgularına göre bazı kişilerde kendilerini daha çok şiddete, ve hırçınlığa yönlendiren bir genetik özellik var.
Ancak, “kötü huy geni” nin aktif hale gelmesi için kişilerin çocukken ihmal edilmiş veya kötü muamele görmüş olması gerekli.
Bilim adamlarının belirttiklerine göre davranış biçimi, genler ve çevre arasındaki son derece komplike ilişkilerin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla bebeklerin, yaşları ilerledikçe kavgacılık riskilerini arttırabilecek genetik mutasyonlar açısından incelenmeleri gereki.
Bilim adamlarının yapabileceği bir diğer şey ise gençlerde ve yetişkinlerde her an kavgaya, hücuma hazır olmak gibi bir riski azaltabilecek ilaçlar geliştirmektir.
Bu konuda maymunlar üzerinde yapılmış bir araştırmadan alınan sonuçlar insanlar üzerinde daha önce yapılan genler ve kavgacılık ilşkisi ile araştırmalara ayna olmuştur.
Bethesda/ Maryland’de bulunan Ulusal Çocuk Sağlığı ve Insan Gelişmesi Enstitüsünden Dr. Steven Suomi maymunlarda ki kavgacı davranış biçimi ile genler ve yetiştirme şekli arasındaki ilişkiyi inceledi.
Bu incelemede maymunlar iki gruba ayrıldı. Birinci grup doğumdan itibaren annelerinden ayrıldı ve ilk altı ay boyunca kardeşleri ile birlikte bırakıldı. Diğer grup ise anneleri ile kaldı.
Bilim adamları bu maymunlarda içgüdüsel kavgacılık ile ilişkilendirilen 5HTT genini araştırdılar. Bu gen beyinde ‘’iyi hissetmeyi’’ sağlayan serotonin düzeyini etkiler ve ili şekli vardır. Birincisi ‘’kısa’’ mutasyon şeklindedir ve düşük serotonin düzeyi oluşturur, ikincisi ise ‘’uzun’’ mutasyondur ve yüksek serotonin düzeyi oluşturur.
Sonuçta annelerinden ayrılmış olan maymunlar ve bu genin kısa şekline sahip olan maymunlar büyüdükleri zaman son derece kavgacı oldular.
Ancak, anneleri tarafından büyütülen maymunlar bu genin kısa şekline sahip olmalarına rağmen kavgacı olmadılar. Dolayısıyla söz konusu gen davranış biçimi üzerinde bir rol oynamadı.
Dr. Suomi’ye göre “İyi anneler bir tampon görevi görüyorlar ve sonuçta herşey gen-çevre ilişkisine bağlı oluyor.”
Diğer yandan bu genin uzun şekline sahip olan maymunlar ise kolaylıkla kızıp heyecanlanmayan bir davranış biçimine sahiptiler ve annelerinden ayrı olup olmamaları davranışlarını etkilemedi.
Bulgulara göre çocukları iyi yetiştirmek ve iyi ebeveyn olmak kötü genlerin etkilerini engellemekte. Bu da bazı çocukların yaşadıkları travmalara rağmen neden mutlu ve normal yetişkinler olduğunu izah ediyor.
Maymunlar üzerinde yapılan bu araştırma Londra King’s College’de 2002 yılında yapılan bir araştırmaya ayna olmaktadır.
Bu araştırmada yetiştirilirken ailede kötü davranışlara maruz kalmış erkek çocukların asosyal olma riskini araştırıldı ve bu durumun monoamine oxidase A veya MAOA isimli genle ilşkili olduğunu tesbit edildi.
New York Rockefeller Üniversitesinden Prof. Donald Pfaff aynı tip bir çalışmayı hayvanlar üzerinde yaptı. Ancak, kendisi çocuklukta maruz kalınan ihmal ve kötü davranışların serotonin taşıcıyıcısı olan geni nasıl etkiledikleri ve beyindeki düşük serotonin seviyelerinin hala bir bilmece olduğunu da belirtmiştir.
Yapılan bir araştırmaya göre davranışlarımız, bir diğer deyişle kızgınlıktan patlamanız veya ters bir olayda sakin bir şekilde öbür yanağınızı vurulsun diye çevireceğimiz tümüyle genetik zarın atılmasına ve çıkan sonuçlara bağlı!
Araştırmacıların bulgularına göre bazı kişilerde kendilerini daha çok şiddete, ve hırçınlığa yönlendiren bir genetik özellik var.
Ancak, “kötü huy geni” nin aktif hale gelmesi için kişilerin çocukken ihmal edilmiş veya kötü muamele görmüş olması gerekli.
Bilim adamlarının belirttiklerine göre davranış biçimi, genler ve çevre arasındaki son derece komplike ilişkilerin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla bebeklerin, yaşları ilerledikçe kavgacılık riskilerini arttırabilecek genetik mutasyonlar açısından incelenmeleri gereki.
Bilim adamlarının yapabileceği bir diğer şey ise gençlerde ve yetişkinlerde her an kavgaya, hücuma hazır olmak gibi bir riski azaltabilecek ilaçlar geliştirmektir.
Bu konuda maymunlar üzerinde yapılmış bir araştırmadan alınan sonuçlar insanlar üzerinde daha önce yapılan genler ve kavgacılık ilşkisi ile araştırmalara ayna olmuştur.
Bethesda/ Maryland’de bulunan Ulusal Çocuk Sağlığı ve Insan Gelişmesi Enstitüsünden Dr. Steven Suomi maymunlarda ki kavgacı davranış biçimi ile genler ve yetiştirme şekli arasındaki ilişkiyi inceledi.
Bu incelemede maymunlar iki gruba ayrıldı. Birinci grup doğumdan itibaren annelerinden ayrıldı ve ilk altı ay boyunca kardeşleri ile birlikte bırakıldı. Diğer grup ise anneleri ile kaldı.
Bilim adamları bu maymunlarda içgüdüsel kavgacılık ile ilişkilendirilen 5HTT genini araştırdılar. Bu gen beyinde ‘’iyi hissetmeyi’’ sağlayan serotonin düzeyini etkiler ve ili şekli vardır. Birincisi ‘’kısa’’ mutasyon şeklindedir ve düşük serotonin düzeyi oluşturur, ikincisi ise ‘’uzun’’ mutasyondur ve yüksek serotonin düzeyi oluşturur.
Sonuçta annelerinden ayrılmış olan maymunlar ve bu genin kısa şekline sahip olan maymunlar büyüdükleri zaman son derece kavgacı oldular.
Ancak, anneleri tarafından büyütülen maymunlar bu genin kısa şekline sahip olmalarına rağmen kavgacı olmadılar. Dolayısıyla söz konusu gen davranış biçimi üzerinde bir rol oynamadı.
Dr. Suomi’ye göre “İyi anneler bir tampon görevi görüyorlar ve sonuçta herşey gen-çevre ilişkisine bağlı oluyor.”
Diğer yandan bu genin uzun şekline sahip olan maymunlar ise kolaylıkla kızıp heyecanlanmayan bir davranış biçimine sahiptiler ve annelerinden ayrı olup olmamaları davranışlarını etkilemedi.
Bulgulara göre çocukları iyi yetiştirmek ve iyi ebeveyn olmak kötü genlerin etkilerini engellemekte. Bu da bazı çocukların yaşadıkları travmalara rağmen neden mutlu ve normal yetişkinler olduğunu izah ediyor.
Maymunlar üzerinde yapılan bu araştırma Londra King’s College’de 2002 yılında yapılan bir araştırmaya ayna olmaktadır.
Bu araştırmada yetiştirilirken ailede kötü davranışlara maruz kalmış erkek çocukların asosyal olma riskini araştırıldı ve bu durumun monoamine oxidase A veya MAOA isimli genle ilşkili olduğunu tesbit edildi.
New York Rockefeller Üniversitesinden Prof. Donald Pfaff aynı tip bir çalışmayı hayvanlar üzerinde yaptı. Ancak, kendisi çocuklukta maruz kalınan ihmal ve kötü davranışların serotonin taşıcıyıcısı olan geni nasıl etkiledikleri ve beyindeki düşük serotonin seviyelerinin hala bir bilmece olduğunu da belirtmiştir.