(Acluni,Keşfül Hafa cilt 1 sahife85) .........bu sözden .daha sağlam delillerimiz varken ..bunu delil yerine aşağıdaki deliller yeterli olur ............................. Allah dostu, evliyâ olarak bilinen insanların kabirlerinden “bana çocuk, ev, eş ver” şeklinde istekte bulunmak, kabirlere çaput bağlamak, kurban kesmek ...kabire karşı secde etmek elbette sakıncalı ve yanlıştır. Aksi takdirde böyle tutumlar insanı şirke düşürür. Önemli olan Resulullahın ve sahabenin yaptığı gibi ( AŞAĞIDA AÇIKLAN DELİLLERDE OLDUĞU GİBİ ) ruhundan bizim için Allaha dua etmesi istenilen veya aracı kılınan kabirde yatan kişinin Allah cc nın dilemesi olmadan hiç bir şey yapmaya güçü olmıyacağını bilmektir . denirseki bu şirk tir, sapık kabirciler denilirse buna şirk diyen kişi farkında olmadan aşağıdda görüleceği gibi bu şekilde dua eden resulullahı ve sahabeyi şirk ile itham etmiş olur .................... O ZAMAN CAİZ OLAN ŞEKLİ NASIL OLMALI
a) Kabirdeki Peygamberimizden veya bir Allah dostunun ruhundan bizim için Allah’a duâ etmesini istemektir. Böyle yapılabileceğine dair elimizde delil vardır. ALLAH (CC) DİLERSE DUASINI KABUL EDER DİLEMESSE ETMEZ ölünün hiç bir icraat gücü yoktur ancak Allahın dilemesi ve izni olursa olur yoksa olmaz
İleride geniş olarak anlatılacak olan beşinci hadise kısaca bir bakalım.
Mâlik ed-Dâr anlatıyor: Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) za¬manında halk kuraklık çekerken bir adam Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kabrine gelerek Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldu. Hadis böyle devam ediyor ileride daha geniş anlatılacak (5. Hadiste). [1]
Şimdi Vahhâbîlerin büyük hadis âlimlerinden Aslen Arnavutlu olan Elbânî bakın hadisi nasıl zayıflıyor.
Elbânî, hem metin hem de isnad bakımından rivâye¬tin sahih olmadığını söylemektedir. Râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf değildir. O mechul bir râvîdir.[2] di¬yor bakalım öylemi?
Bahse konu olan rivâyetin delil olarak kullanılma¬sına musamaha göstermeyen Elbânî’nin en önemli gerekçesi¬nin, Mâlik ed-Dâr’ın meçhul bir râvî olduğu görülmektedir. Ancak biz, Elbânî’nin iddia ettiği gibi Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf olmayan (meçhul) bir şahıs değil, aksine onun maruf bir râvî olduğunu tesbit etmiş durumda¬yız.
İbn Sa’d (ö.230/844), onu şöyle tanıtmaktadır: “Mâlik ed-Dâr, Ömer b. el-Hattab (Radıyallahu Anh)’ın azatlısıdır. Hımyer kabilesinden ve Cüblanlıdır. Ebû Bekir ve Ömer’den hadis rivâyet etmiştir. Kendisinden de Ebû Salih es-Semman rivâyette bulunmuştur. O maruf idi”.[3]İmâm Buhârî, Tarihi Kebir’inde onu zikrettiği halde aley¬hine bir şey dememiştir.
İbn Hibban (ö.354/965) onu es-Sikat’ında zikretmekte ve hakkında menfi bir söz söylememektedir.
İbn Hacer (ö.852/1448) ise bunlara ilaveten şu bilgi¬leri vermekte¬dir: “Mâlik ed-Dâr diye bilinen zat, Mâlik b. Iyad’dır ve (asr-ı saadet’e) yetişmiştir. Muaz ve Ebû Ubeyde’den rivâyet¬leri vardır. Kendisinden iki oğlu; Avn ve Abdullah rivâyette bulunmuştur. Buhârî, Tarih”inde[4] Ebû Salih Zekvan tarikiyle Mâlik ed-Dâr’dan Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)’ın kıtlık senesindeki sözünü (muhtasar olarak) rivâyet etmiştir. Aynı rivâyeti tafsilatlı olarak İbn Ebî Hayseme de tahric etmiştir… İbn Sa’d onu Medineli tabiilerin ilk tabakası içinde zikretmiştir. Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)ve Hz. Osman (Radıyallahu Anh) onu mali iş¬lerde görevlendirmiş ve bu yüzden de ona Mâlik ed-Dâr adı verilmiştir. Ali İbnu’l-Medini’den rivâyet edildiğine göre O, Hz. Ömer’in haznedarı idi”.[5]
Ebû Ya’la el-Halili el-Kazvini (ö.446/1054)’de, Mâlik ed-Dâr’ın sika oluşunda ittifak edilen kadim bir tabii oldu¬ğunu ve tabii¬nin ondan övgüyle bahsettiklerini ifâde etmekte¬dir.
Hatırlanacağı üzere Elbânî, bahse konu olan rivâyet hak¬kında ibn Hacer’in “Ebû Salih es-Semman’ın Mâlik ed-Dâr’dan sahih bir isnad ile…” diyerek kullandığı ifâde¬den onun, râvi Mâlik ed-Dâr’ın meçhul olduğuna işâret ettiği şeklinde yorumlamıştı. Halbuki İbn Hacer’in Mâlik ed-Dâr’ı tanıtıcı mahiyette verdiği bilgiler, böyle bir yo¬ruma mahal bırakmayacak kadar açıktır. Şüphesiz İbn Hacer’in söz konusu açıklaması, Elbânî’nin yaptığı yo¬rumu anlamsız kılmaktadır.
Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)gibi, rivâyet konusunda tesebbüt ve ihtiyat sahibi bir zatın, resmi veya özel mali işlerde onu istihdam etmesi, râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaletinin bir göster¬gesi sayılmalıdır. Bu tesbit bize dikkat ederseniz geride geçen hadislerin tahriçlerinde de görüleceği gibi Elbânî bunu hep yapıyor. Elbânî’nin, Mâlik ed-Dâr hakkında İbn Hacer’in verdiği biyografik bilgiyi görmediği veya görmezlikten geldiği kanatine götürmektedir. Bu detaylı bilgiden sonra, Elbânî’nin Mâlik ed-Dâr hakkında Münzirî ile Heysemî’den naklettiği, “onu tanımıyorum” sözünün artık bir kıymet ifâde etmediği de anlaşılmaktadır.
Elbânî hadisi zayıflarken, Mâlik ed-Dâr zabt ve adaleti maruf değildir. Meçhul bir râvîdir demişti. Öyle olma¬dığı anlaşıldıktan sonra Elbânî’nin diğer hadislerdeki tarafsızlığına ne kadar itibar edilir? Yorumu size bırakıyo¬ruz........................ AYRICA HZ ÖMER BU OLAYI YANİ SAHABENİN RASULULLAHIN KABRİNDEN YARDIM İSTEMESİNİ TENKİT ETMİYO VE ONUNLA AMEL EDİYO
.................................................. .................................................. ...............................................
عن بكر بن عبد الله رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "حياتى خير لكم تحدثون ويحدث لكم، فاذا انا مت كانت وفاتى خيرا لكم، تعرض على اعمالكم فاذا رأيت خيرا حمدت الله وان رأيت شرا استغفرت الله لكم."
Bekr İbn Abdillah (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edi¬len bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
....................“Benim hayatım, sizin için hayırlıdır (benim sağlı¬ğımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hüküm¬ler) bildirilir. Ben öldüğümde ise vefatım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem, Allah’a hamdederim, şer görürsem Allah’tan sizin için af dilerim.” [15]
...................Bu hadis-i şerif Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in âlem-i berzah’da ümmeti için istiğfar ettiğini açıkça ifâde etmektedir, istiğfar da bir nevi duâ olduğu için ümmet bundan faydalanmaktadır. ......................................
Büyük hadis âlimi Ebû Dâvûd (ö.275/888) et-Tayâlisî’nin Müsned’inde Cabirden rivâyet ettiğine göre Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
إن اعمالكم تعرض على اقاربكم من الأموات فإن كان خيرا استبشروا به وإن كان غير ذلك قالوا اللهم لا تمتهم حتى تهديهم الى ما هديتنا
“Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıkla¬rına gösterilir. İşleriniz iyi ise sevinirler, iyi değilse ya Rabbi iyi işler yapmaları için kalplerine ilham eyle der¬ler.”[6]
Bir hadis-i şerif te Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Mezardaki kardeşlerimiz için Allah (Celle Celalühü)’ü Teala’dan korkunuz: Yaptığınız işler onlara gösterilir.”[7]
Ölmüş olan akrabalarımızın bizim hallerimizden ha¬ber¬¬dar olup, bizim için duâ etmeleri nasıl oluyor? Hadis¬lere zayıf diyerek işin içinden çıkmaya çalışmanız ilmi açıdan doğru değildir.
Hadis ilimlerinden anlayanlar bilir ki; zayıflığı yalancılık ve fâsıklıktan olmayan râvîlerin rivâyetleri deği¬şik isnadlarla zayıflıktan hasenliğe yükselir, hadis usûlü kitablarında araştırabilirsiniz. Hiçbir hadis hafızı yukarıdaki isnadlarda yalancı ve yalancılıkla itham edilen ve fâsık bir râvînin bulunduğunu söylememiştir. O halde yaşayanların yaptıkları amellerin akrabası olan ölülere arz olunacağına dair hadis’in değişik tarikleriyle hasen mertebesine yükselmiş¬tir. Yani delil olmaya elverişli¬dir.
Üstelik zayıf kaldığı kabul edilse bile bu ehl-i ilimce bir zarar vermez çünkü hadisle farzlık, vaciblik, haramlık veya mekruhluk isbat edilmiyor. Bir haber veriliyor ki bunda fıkhi bir hüküm isbat edilmiyor. Edilseydi bile müstehablık ifâde etmesinde engel yoktur. Zira “mevzu (uydurma) olma¬yan zayıf hadisle müstehablık sabit olur.” [8]
b) Diğer usulüne uygun isteme şekli de şöyledir:
“Allah’ım! Peygamberlerin (veya) bu mezarda yatan dostunun hatırına bize yardım et!”
İleride (4. Hadis başlığı altında) daha geniş bir şekilde tahric ve değerlendirmesi yapılacak olan şu hadisi örnek olarak gösterebiliriz:
Enes b. Mâlik şöyle demiştir; “Hz. Ali’nin annesi Fatma binti Esed Vefat ettiğinde kabrine defnedilirken Allah Rasulü gelir ve içinde yan yatarak şöyle duâ etmeye başlar:
"الله الذى يحيى ويميت وهو حى لا يموت اغفر لامى فاطمة بنت اسد ولقنها حجتها ووسع عليها مدخلها بحق نبيك والانبياء الذين من قبلى فإنك ارحم الراحمين."
“Allah yaşatan ve öldürendir. O ölümsüz bir hayata sa¬hiptir. Annem Fatma binti Esed’in günahlarını affet, ufkunu aç, Nebi’nin ve benden önceki Enbiyanın hatırı için kabrini genişlet, çünkü ancak sen Erhamür Rahim¬sin:”[9] ............................ PEYGANBERİMİZ. O BİLE ALLAH TAN (CC ) İSTERKEN ÖLMÜŞ PEYGANBERLERİ ARACI KILIP ONLARIN FAYDASINI UMUYOR BİZ PEYGANBERDEN DAHA YÜCE , MASUM MUYUZKİ BAŞKASINA İHTİYACIMIZ OLMASIN PEYGANBERİM DİYORKİ BENİM ÖLÜMÜMDE SİZİN İÇİN FAYDALI DİYO SAHABE BUNU NE DEMEK OLDUĞUNU BİZDEN DAHA İYİ BİLDİĞİ İÇİN O GİTMİŞ KABRİNDEN ONU ARACI KILMIŞKEN BEN NEDEN YAPMIM ben kabirdeki kişden istemiyom Allah tan istiyom kabirdeki benim için dua eder allah dilerse duasını kabul eder dilemesse etmez 2 inci dua şeklinde kabirdeki hürmetine derim rabbim dilerse onun hatrına kabul eder dilemesse etmez fakat bunları sahebe rasulullah yapmış bende yaparım Bizim elimizde geride görüldüğü gibi, ölülerin ruhla¬rını aracı kılarak istenip duâ edileceğine dair delillerimiz vardır. Getirdiğimiz delili zayıflatmaya çalışmanızı Mâlik ed-Dâr hadisinde gördük. ........bazıları.sap ile samanı birbirine karıştı¬rarak, elindeki delillere dayanarak doğru şekilde duâ edip isteyenle, yanlış hatta şirk işleme durumunda olanları aynı kefeye koyuyorlar Bu yaptığınız yanlış¬tır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de ve Peygamberimiz ile Sahebelerde bulunmayan bir metoddur............................... ÖLÜLERİN RUHLARINI DUASINDA VESİLE EDENİ ŞİRKLE İTHAM EDENLERİN ..DELİLERİ...................................... ............ .................................................. .............................Resulullahın şu sözlerini delil getirmişlerdir................................... . .. …………….“Kıyamet koparken hayatta olanlar, bir de kabirleri mescid edinenler insanların en kötülerindendir.”
……………“Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lanet etsin. Onlar Resullerinin kabrini mescit edindiler.”
…………….“Kabirlerin üzerlerine oturmayın. Kabirlere karşı namaz kılmayın .................................................. .................................................. ........................... ……..“Aslında bu isimler, Nuh kavminde yaşayan iyi insanların isimleriydi. Bunlar öldükleri zaman, kavminin insanları, onların kabirlerine hürmet ve yakınlık gösterdiler. Daha sonra da, bu insanların suretlerini yaparak onlara tapınmaya başladılar.”
.................................................. .................................................. .................................................. ...1....biz mezarları mescid edinmiyoruz … ve kabul etmiyoruz……… 2 ….mescidlere doğru namaz kılmıyoruz ....3… haklı olabilirsiniz bazı cahiller aşırıya gidip şirk dairesine girebilir zamanla kabirde yatan kişiyi fazla yüceltip cizgiyi aşabilirler …4… . delil olarak getirdiğiniz Resulullahın sözlerinde yukarıda delilleri olup doğru şekilde dua edenleri yasaklayan net bir söz yok tamamen yorum yapıyorsunuz .........................KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
[1] İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 482,483; İbn Abdilberr, İstiâb, II, 464.
[2] Elbânî, Tevessül, Arapça sayfa 131
[3] İbn Sa’d, Tabakat, V, 12
[4] Bkz. Buhârî, et-Tarihu’l-kebir, VII, 304-305
[5] İbn Hacer, İsabe, III, 484 Ahmet-el Askalâni
[6] Minhâ, 1/156 dan naklen Hamza Ahmed ez-Zeyn Müsned-i Ahmed Ta’lik