Halimin bedbinliğinde baş gösteren yozluğa
Nefsimin nizam edilmeyen hoyratlığı olsa da
Ruhum bizarlığın hengâmesinde hicran solusa
Yıllar sonra öğrendim şefkat eşiğinde ferdim
Hilkatimin seyrinde mükellefiyeti bilemezdim
Yıllarca sabi kimliğinde ürkekliğe sürüklendim
Tahkik için solgun kimliğimle sürekli oyalandım
Ne anadan ne babadan idraki hiç kuşanmadım
Hakikatin nedenlerinde yol almadan saklandım
Maslahat tüccarlığında yozluğa doğru uzandım
Ne derlerse inandım hiç anlamadan bağırandım
Şimdi ön yargıların prangasında boğulan candım
Tahkikten azade marazdım, gülden ne anlardım
Öteler hikâyesinde matraklık arayan bühtandım
Ben hamiyetten neyi anlardım sühuneti dışlardım
Okunan tilavetin makamında kalan anlamayandım
Çöl ikliminde bedeviliğin serencamını yaşayandım
Muhabbetin hikmetinde tebaalaşmayı soluyandım
Mürebbinin ülfetinden feyzi alamayan zavallıydım
Âdem, adamsa makbuldür yoksa beşerin hükmüdür
Adamlıkta takiyyeler azimeti karartan maslahattır
Eren kimliğinde dirayet sabrın kuşatıcılığına adımdır
Vuslat için şart olan aşk adımlarıyla rıza solumaktır
İptidai bir kamıştan husule gelen ney’in haz nağmesi
Renklerin zenginliğinde heveslerin derlenerek silinmesi
Saadet için hedefsiz kefalete zevk için meyil edilmesi
Aşkın hakikatinden azade kimlikle ruhi açılım dilenmesi
Ölümde dirilmenin adresi nefsi köleliğe son adımlardır
Ömrün sayfalarında hasiyetle yaşamak vefa iştiyakıdır
Mekânlar, sadece anlık hazların yaşanacağı yargılardır
Mezar nihayetin bestesini anlamlaştıran hazin hicrandır
Mustafa CİLASUN