Devr-i alem için tevdi edilen nefesin sazendesi ve hatta bir mefkurey-i abidesidir
Ömür sanki kumaş gibidir, hangi mananın kadrine vakfedersen antikalaşan ibret-i amildir
Nefes niye sağlık ve afiyet için esenliktir, derde ram olmuş gönüller nasıl bir aşkın firkatidir
Nihayetinde buraya gönderilmiştik
Neyi ne kadar bildik, kalbin sezgisiyle lahzasında bekleyen hakikatlere gönül vermiştik
Hani özümüzle akitleşmiştik, hilkatimizle bir bütündük, aklı ve vicdanı gözmezden geldik
Ne kadar iradi olarak samimiyette kaldık, onun azmiyle cehtin didarında ki manaya inandık
Mütemadiyen ruhsatlara mı sarıldık
Gönlümüzü hangi mihengin terazisinde tarttık, neden nizama muhtaç nefsi gale almadık
Kim ne söylerse inandık, çareler adına aklımıza ne gelirse “inşaallah” diye malayana daldık
Neden gerekçeleri ihmale aldık, okuduğumuz Kuranı hakkıyla anlamadık oldukça uzaklaştık
Düşündükçe içim titriyor, kalbim inliyor
Neden akıl sıı bu kadar duyarsızlığa bir deva zerketmiyor, şehrine muhtaçlığım bilinmiyor
Kanatsız kuşun, saçsız kızın, dilsiz mahzunun, çulsuz mahkumun hissiyatı gale alınmıyor
Bin bir entikalar içinde derlenmiş senaryolar vaktimi ihlal ederek, hakikatten uzaklaştırıyor
Dareyn nedir, hangi mefkurenin vecdidir
Ruhlar bu aşkın lisanında her vakit ayaktalar, çürüse bedenler, sesizleşen ibretli mezarlar
Hangi nazarlar hiç ölmez, aşkın firkatiyle hasreti sinesinde demlemez, ümitleriyle yatarlar
Ne kadar ah etsem, anlaşılmaya muhtaç kelimeleri heceleyip gönüllere hasretsem ki ne yatar
Mustafa CİLASUN