Kimseden habersiz, gözyaşları lekesiz, şevksiz ve bir hissizlik hüküm sürüyordu
Belli ki umutları neticesiz kalmış, belki de henüz vakti saati vucut bulmamış ağlıyordu
Neydi sebep, ruhundan serdettiği bin bir hikmeti mabet, hiçbir ses gelmiyordu
Elhak insandım, kandım, bir candım
Sinemin burukluğunu gizleyerek ve müsaade isteyerek bir hal hatır sorum, o an anladım
Duyduklarım karşısında, şaşkınlığın sağanağında, o an bende çaresizliği yakinen tanıdım
Dayanamadım, bin bir hüzünle ne yapmalıyım diye halimi sorguladım, sessizce ağladım
Babasını kaybetmiş, günlerce yatakta inlemiş
Ne bir hekim gelmiş ve ne derdine sahip çıkan bir nefes, eşlik ederek hastaneye götürmüş
Garip ve kimsasizmiş, hukukunu bilen bir nasip değilmiş, acziyet içindeymiş
Henüz köyden geleli çok yakın olmuş ve fakat kimseyle tanış olmadan gçöüp gitmiş
Taktiben oniki, onüç yaşlarında bir kız çocuydu
Bitap bir şekilde, güneşin hücüm ettiği bir vakitte, kendi kendine derleniyor ve ağlıyordu
Annesini de kaybedeli üç yıl olmuş, yalnızlığın ve bizarlığın kadrinde solmulmuştu
Hali ikliminde, bahtının eşiklerinde ve ümitlerin beklentisiyle bir hal olmuş zavallıydı
Evvin hali çok perişandı, ne yaygı ve ne de bir kanepe vardı
Mutfak tımtıkır bir şekilde ve sessizliğin kuşattığı serzenişlerin iniltisiyle hareketsizdi
Ne yapmalıydı ve nasıl bir çıkış yolu bularak dertler paylaşılmalıydı, hal bulunmalıydı
Tertemiz ve bir o kadarda ürkek bakan zavallı kızın melali yakinen hissedilmeliydi
Birkaç dosta telefon ederek
Ve o an ki hal efkarımı serdederek yardım diledim, el aman dedim, Hakka el açtım
Bilinmeyen dertlerin ilzamıyla ve o an şahit olduğumu,bin hüzün yaşayarak titremiştim
Bilmemek çözüm değil, kimden habersizsen,hiç dert edinmeden ömüt tüketmişsen dedim
Başımı önüme eğerek, ne kadar betbah olduğuma hükmederek ağladım ve yakardım
Mustafa CİLASUN