Kalbinin hamiyete müdrik hali, berekete gark olmuş sanki nuru toprak gibi
Ne kadar feda olsan ve sadakatin ilzamıyla firkate ram olarak hicranı yaşasan
Zihnimde anlamlaşan şimşekler misali haşyeti, edebinle hatırlatsan yinedebizarım senin Lütufkarlığın karşında, ruhumdan baslenen idrakle, asudeliğin yanında
Ne olur hiç acıma bana, yılgın yüreğimin açmazları hazanlaşınca hayıflanma
Çünki layıkım ben buna, iradem zafiyetlere heba olduktan sonra çıkamam karşına
Nihayetinde insandım, hatalarımla ibreti vicdanımla yıllarca nefeslendim
Bazen acziyetim için boyun büktüm, bazen heveslerin yolundan giderek nefse yebildim
Sanki bahaneler için akıldaneydim, hesabı bilerek gafleti seçmiştim
Bir akşamın hüzün sağanağında ölümle yüzleşip, yüreğimin korkusunu hissettim
Bir bilseydin ve seçtiğim kelimelerin tınısını yaşasaydın, ne kadar sefil bir haldeydim
Ne ağlamak ruhumun hicranın dindiriyor ve ne de yeisle yoldaş olmak kalbimi serinletiyordu, lal olan dilim hüzünle hecelerin kadrine sığınıyor acziyeti anıyordu
Ve sualler peşpeşe zihnimde sıralanıp, kalbime ok misali saplanıyordu
Niye böyle çaresizdim ve niçin bu kadar benbinliğin kadrinde hüzne dalmıştım
Yıllara sari böş vermişliğim sanki o an ve hesap soran bir zamanın prangasındaydı
Kalbimin kalan hicrani sayfalarına ibretin ve idrakin hikmetini yazıyordu
Nefesim kesilene denk sessizce ve hıçkırıklar içinde buselik makamında kaldım
Acemişiranla açık denizlere açılarak umutlarımı bir kez daha hayıflanarak andım
Ne kalmıştı benden geriye, ömür denilen sermayenin kıymeti hakkıyla bilinmeyince
Hayıflanmak dahi kar etmiyor işte, akıl ilimsiz ve nefis rehbersiz hergeleyse
Ne fersiz gözlerin nazarı sürur veriyor ve ne de yarsiz kalbin afakı hazla yüzleşiyor
Her nedense çılgınca bir derinlik ruhumu davet ediyor, sessizliğin sesini önceliyor
Hani bir söz vermişliğim vardı, işte o an aklıma gelerek senin teslimiyetini gösteriyor
Mustafa CİLASUN