Dinlediğim güftenin nağmesinde hasreti koklarım
Umudun kanatlarında sayıklarım, bahtın abadında aşkla yanarım
Sine-i yangınlığımı, hüznümün her katresini yazarak hayıflanır, nefesi bırakırım
Neyleyim ki duçar oldum esine
Her nefesin asudeliğinde gizlenen esrarın naifliğine
Erdemin açılan raddesinde, suhuletin ibret perdesine ram olur giderim
İdrakim için kalbime inşirah dilerim, gönül sahifemin açılmasını niyazla edebim
Ruhuma paye olacak mizanla
Nefsimi yıllara sâri nizam edemediğim ayrık otlarıyla
Sine-i melalimde açmayan ülfetli baharla, mümbit çiçekler açtığında
Hali fakirliğimde hüzün yaşarım, solgun ve bizar dirliğimde şaşkınlığa başlarım
Nereye yönelsem hicran anımda
Vaktin kıt kanat bahşettiği anlık şevkle, hazan ensemde
Zemherinin en bakir rüknüyle, kalan nefesim bir mahzunluk nağmesinde
Ömür vaat edilen dirlikse hesap kalbin sayfalarında silinmeyen ibretin idrakiyse
Dinmek bilmeyen bahaneler için
Yâd edemediğim aşkın hasreti bir vehim, ruhumda sökün
Ne kadar la havle desem, boynumu büküp hüznü mütemadiyen nefeslensem
Çileyle vuslatın badesini içsem, sol yanımın ağrısını sürura havale ederek göçsem
Çıktığım yolun merakı celbe diyor
Düşündükçe kalbim ritmini yükseltiyor, nefesim fersizleşiyor
Gözlerim sessizliğinde hicranımı ifşa ediyor, ram olduğum hüzün başlıyor
Ne nidam duyuluyor ve ne de hasretim serabın suhuletinde burukluğumu gideriyor
Okuduğum mısralar beni anlatıyor
Anlatamadığım her ne varsa ve sinem sancıyla yakarınca
Gönlüm rahatlıyor, dilim susuyor, gözlerim boşalarak umudu hatırlatıyor
Vaat edilen her ne varsa, bilmediğim hakikatler karşısında izanım keşkeler yaşıyor
Mustafa CİLASUN