Her sabah pencerenin önüne konan kuş artık gelmez olmuştur..
Dalgınlıkla pencerinizi ıslatan gözyaşı yağmurlarını izlersiniz..
Beklerken..hatırlanmaktan yıpranmış anılarla avunursunuz..
Avunmak için herşeyi yitirdiğinizde..geleceğin getireceği güzelliği hayal etmeye başlarsınız..
En sonunda alıngan bir kuşun çekip gitmişliğiyle kalakalmışsınızdır..
Günler birbirini kovalar..siz,ebedi hayata biraz daha yaklaşıyor olmak düşüncesiyle Kitab'a sarılırsınız..
Bambaşka hayaller kurar,yeni hayatlar tanırsınız..
Ve birgün..
Alıngan kuş geri dönmüştür...
Beyninize aniden saplanan bir sürü düşünceyle açarsınız pencereyi..
Sonra içiniz sevgiyle dolup,kırgınlıkla taşar..
Özenle hazırlanmış,bahar çiçeklerinin şenlendirdiği muhabbet sofrasına oturursunuz..
Herşey eski günlerdeki gibidir..
Ta ki..seçilmiş cümleler tükeninceye kadar..
Bahar çiçeklerinin kokusunu kasvetli bir çatal-bıçak sesi almaya başlamıştır..
Ve..
Kırıntılar kalmıştır..
Anlamışsınızdır..
Alıngan kuş,gittiği gibi değildir..
Sizse bıraktığı gibi değilsinizdir..
Bir kuş giderken neler götürebilir ki ardında..?
Oysa bir dost giderken pek çok şeyi alıp gitmiştir...