Yönetmen: Robert Schwentke
Senaryo: Bruce Joel Rubin
Müzik: Mychael Danna
Görüntü yönetmeni: Florian Ballhaus
Tür: Dram, Romantik, Bilimkurgu
Yapım: ABD 2009 107 dakika (Renkli)
Dil: İngilizce
Dağıtıcı Firmalar: Warner Bros
Maceracı ruhlu Henry DeTamble'ın (Eric Bana) çok nadir rastlanan genetik bir bozukluğu vardır. Henry, istem dışı kendi hayatının farklı dönemlerine seyahat edebilmektedir. Bu farklı zamanlara yaptığı yolculukların birinde gelecekte eşi olacak 6 yaşındaki Clare Abshire (Rachel McAdams) ile tanışır.
Ressam olan Clare, yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında uzun süredir beklediği Henry ile evlenir. Başta Henry'nin aniden ortadan kaybolmalarının üstesinden gelebileceğini düşünen Clare giderek yalnız kalmaya başladıkça aşkını da sınamak zorunda kalacaktır...
Beni yeniden gördüğün zaman lütfen seni daha önce hiç görmemiş olduğumu hatırla. Sana bir yabancıymışsın gibi davranırsam sakın şaşırma; çünkü benim için yepyeni biri olacaksın.”
Bu satırlar, Amerikalı yazar Audrey Niffenegger’ın ‘Zaman Yolcusunun Karısı’ndan. Bir aşk hikayesi bu. Kitabın kütüphaneci -ve punkçı- kahramanı Henry çıkıyor karşımıza önce. 40 yaşında. Nabokov’un Lolita’sındaki gibi, 6 yaşındaki Clare’le tanışıyor. Bilmiyor ama Clare onun karısı. Gelin görün ki henüz evli değiller. Yıllar sonra, Clare 20 yaşına geldiğinde evlenecekler. O zaman da kendisi 30 yaşında olacak.
Çok karışık, farkındayım. Üstelik bu daha sadece başı. Karışıklığın sebebi Henry’nin ‘kronik yer değiştirme bozukluğu’ndan mustarip oluşu. Henry istemsizce zaman içinde yer değiştiriyor. Haliyle, geçmişe gittiğinde zaten henüz gelmemiş olan ‘geleceği’ unutmuş oluyor. Önlenemez biçimde, birdenbire. Epilepsi krizinin gelişi gibi.
Kendini hep başka yerlerde ve zamanlarda bulan adamla ve onu hep bekleyen karısının hikayesi trajik. Clare bir bakıma ipliğini eğirerek ufka bakıp kocası Odysseus’u bekleyen Penelope gibi. Beklediği hiç gelmeyebilir de.
Zaman Yolcusunun Karısı, sabır ve özveriyle var edilen bir aşkın hikâyesi. Yazar, insanoğlunun geçmişine sığınma ihtiyacıyla, geçmişinden kaçma çabası arasındaki paradoksu ve aslında her insanın geçmişine yaptığı ziyaretlerle gelecek umutları arasına sıkışmış zaman yolcuları olduğunu düşündürüyor okura. Satır aralarında ise; zamanın uçuculuğu vurgulanırken, geçmişten ve gelecekten vazgeçip günü yaşamanın değeri hatırlatılıyor.
Senaryo: Bruce Joel Rubin
Müzik: Mychael Danna
Görüntü yönetmeni: Florian Ballhaus
Tür: Dram, Romantik, Bilimkurgu
Yapım: ABD 2009 107 dakika (Renkli)
Dil: İngilizce
Dağıtıcı Firmalar: Warner Bros
Maceracı ruhlu Henry DeTamble'ın (Eric Bana) çok nadir rastlanan genetik bir bozukluğu vardır. Henry, istem dışı kendi hayatının farklı dönemlerine seyahat edebilmektedir. Bu farklı zamanlara yaptığı yolculukların birinde gelecekte eşi olacak 6 yaşındaki Clare Abshire (Rachel McAdams) ile tanışır.
Ressam olan Clare, yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında uzun süredir beklediği Henry ile evlenir. Başta Henry'nin aniden ortadan kaybolmalarının üstesinden gelebileceğini düşünen Clare giderek yalnız kalmaya başladıkça aşkını da sınamak zorunda kalacaktır...
Beni yeniden gördüğün zaman lütfen seni daha önce hiç görmemiş olduğumu hatırla. Sana bir yabancıymışsın gibi davranırsam sakın şaşırma; çünkü benim için yepyeni biri olacaksın.”
Bu satırlar, Amerikalı yazar Audrey Niffenegger’ın ‘Zaman Yolcusunun Karısı’ndan. Bir aşk hikayesi bu. Kitabın kütüphaneci -ve punkçı- kahramanı Henry çıkıyor karşımıza önce. 40 yaşında. Nabokov’un Lolita’sındaki gibi, 6 yaşındaki Clare’le tanışıyor. Bilmiyor ama Clare onun karısı. Gelin görün ki henüz evli değiller. Yıllar sonra, Clare 20 yaşına geldiğinde evlenecekler. O zaman da kendisi 30 yaşında olacak.
Çok karışık, farkındayım. Üstelik bu daha sadece başı. Karışıklığın sebebi Henry’nin ‘kronik yer değiştirme bozukluğu’ndan mustarip oluşu. Henry istemsizce zaman içinde yer değiştiriyor. Haliyle, geçmişe gittiğinde zaten henüz gelmemiş olan ‘geleceği’ unutmuş oluyor. Önlenemez biçimde, birdenbire. Epilepsi krizinin gelişi gibi.
Kendini hep başka yerlerde ve zamanlarda bulan adamla ve onu hep bekleyen karısının hikayesi trajik. Clare bir bakıma ipliğini eğirerek ufka bakıp kocası Odysseus’u bekleyen Penelope gibi. Beklediği hiç gelmeyebilir de.
Zaman Yolcusunun Karısı, sabır ve özveriyle var edilen bir aşkın hikâyesi. Yazar, insanoğlunun geçmişine sığınma ihtiyacıyla, geçmişinden kaçma çabası arasındaki paradoksu ve aslında her insanın geçmişine yaptığı ziyaretlerle gelecek umutları arasına sıkışmış zaman yolcuları olduğunu düşündürüyor okura. Satır aralarında ise; zamanın uçuculuğu vurgulanırken, geçmişten ve gelecekten vazgeçip günü yaşamanın değeri hatırlatılıyor.
Fragmanı izlemek için tıklayınız (Hazırlanıyor...)
|