(g)öz-yaşı...
i.
ilk gözyaşları gibi; ömrün
ortasında son baharın.
notaların esiri buruk,
soluklarımdaki esaret.
kaybolup gidiyorum; uzaklarda
sesimi duymazsın anne.
ağaçların hışırtısında / ve
bu şehrin şaşaasında kayboluyor
sesim duyulmuyor anne...
ortasındayım ömrün; son baharın bitiminde, buruk bir nota ile, soluklarıma biriken esareti çekiyorum ciğerime... kaybolup gidiyorum uzaklara: hani yollardı ki, hep uzakları çağrıştıran ve adına türkü yakılan aynı zamanda içinde bütün med-cezir'leri barındıran... ağaçların hışırtısında; kuşlar terk-i diyar eyledi. ben ve içimdeki kalabalıklar bütün suskularıyla, kaybolup gitmekte şehrin şaşasında... artık; sesimi ben bile duyamıyorum anne...
ii.
soluklarımdaki esaret;
tıpkı ilk gözyaşı gibi anne.
o zaman öğrendim diyordum ama,
ağlamayı hiç öğrenememişim anne.
anlıyorum ağladıkça;
sesime karışırken şehir / ve
hülyalarımı esir ederken,
hırçın bir dalgaya:
esaret bambaşka tanımlara büründü.
sokak koydum,
martı koydum, deniz koydum adını.
...
hiç ölmeyeceğim sandım yaşarken...
...
Anne..
____________