[SES]http://Parkingmusic.com/files/nr19.mp3[/SES]
YALNIZLIĞIMIN SÜKUTU...
Eğik sırtım duvara yaslanıp, hayallerimi ipe tutunarak yaşatır. Hayallerimin zorluğu soluk yanaklarım da belirir.İpe tutunmamdır nedeni. Dertlerim, diş diş olmuş acıtıyor omuzlarımı.Bir kambur gibi çökmüştür omuzlarıma dertler. Şarap rengi güneş, gözlerimi kızgın ve yorgun kehribara çevirir. Kaşlarımın çatmasının sebebidir, o şarap rengi ışık. Ellerim halat (hayat) çekmekten yıpranmış, varlığım bir damla kadar hafif ve umursamaz olmuş.
Beni yoran bu tren rayı olan hayatım, üzerinden içinde insan olan tren geçmez olmuş. Dostlar beni, masam ve sandalyemle bir koymuş. Ruhum derinlere gider uykuda ve rüyalarım anlamsız olmuş. Tabiri olmaz rüyalar.
Bir deniz gibi sakin halim her an büyük-küçük bir dalga ile sarsılabilir, diyarlara (uzaklara) küsebilir.
Şimdi dilimde zakkumun hissiyatını yaşıyorum. Konuşmaz olmuş ağzım. Gözler bana bakar şaşkın renklerle. Bu vakit mi yalnızlığımın iniltisini duydunuz. Sustum, sükutu yaşattım diye mi eller bana dua eder olmuş. Ruhsuzluğum, solukluğum, nefesimin sükutluğu dillerde dolanır olmuş. Bu mudur gereken, benliğimin akıllara düşmesi için. Vakit bu ise ilelebet susuyorum, sessiz ölümümle. Zihinlerde ''sadece masası, sandalyesi olan yalnız insan!'' diyerek başımın tacı olmuş.
Şaşırmıyorum, şaşırmayacağım ve susacağım.....