Mehmed Akif'e

Zulmü Alkislayamam Zulmü alkislayamam, zâlimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem. Biri ecdâdima saldirdi mi, hattâ bogarim!.. - Bogamazsin ki! - Hiç olmazsa yanimdan kogarim. Üç buçuk soysuzun ...


Ağaç Şeklinde Aç10Beğeni
  • 2 gönderen el_feta
  • 2 gönderen Henna
  • 2 gönderen Henna
  • 2 gönderen Henna
  • 2 gönderen Henna

  1. Alt 12-28-2008, 18:19 #1
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Zulmü Alkislayamam


    Zulmü alkislayamam, zâlimi asla sevemem;
    Gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem.
    Biri ecdâdima saldirdi mi, hattâ bogarim!..
    - Bogamazsin ki!
    - Hiç olmazsa yanimdan kogarim.
    Üç buçuk soysuzun ardinda zagarlik yapamam;
    Hele hak nâmina haksizliga ölsem tapamam.
    Dogdugumdan beridir âsikim istiklâle,
    Bana hiç tasmalik etmis degil altin lâle!
    Yumusak basli isem, kim dedi uysal koyunum?
    Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
    Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ cigerim,
    Onu dindirmek için kamçi yerim, çifte yerim!
    Adam aldirma da geç git, diyemem aldiririm.
    Çignerim, çignenirim, hakki tutar kaldiririm!
    Zalimin hasmiyim amma severim mazlumu...
    Irticâin su sizin lehçede ma'nâsi bu mu

    Mehmet Akif Ersoy



    Rabbim rahmet etsin...
    Vefat yıldönümü idi...

    Henna ve emirahmedyasin bunu beğendiler.
  2. Alt 12-28-2008, 18:47 #2
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    YÂ RÂB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABÂHI?
    "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden,
    bizi helâk eder misin, Allah’ım?"
    (A’râf 155)

    Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
    Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

    Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
    "Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

    Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
    Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,

    Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
    Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

    Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
    En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...

    Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
    Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

    Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?
    Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

    Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
    Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

    Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
    Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

    Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
    Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

    İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
    Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

    Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
    Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!

    Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
    Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

    Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
    İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!



    Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
    Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

    Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
    Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!

    Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
    Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!

    Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
    Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

    Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
    Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

    En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,
    Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

    İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
    Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

    Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?

    Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
    4 Cemaziyelevvel 1331 - 28 Mart 1329 (1913)

    el_feta ve emirahmedyasin bunu beğendiler.
  3. Alt 12-28-2008, 18:49 #3
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    UMAR MIYDIN?

    "Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım:
    O gün akşama kadar İslam'ın garibliğine,
    müslümanların inhitâtına ağladım, ağladım... "
    Sebîlürreşâd Şimal müslümanlarından Atâullah Behâeddin

    Görünmez âşinâ bir çehre olsun rehgüzârında;
    Ne gurbettir çöken İslâm'a İslâm'ın diyârında?

    Umar mıydın ki: Ma'betler, ibâdetler yetîm olsun?
    Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun?

    Umar mıydın: Cemâ'at bekleyip durdukça minberler,
    Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?

    Umar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtâb?
    Eşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrâb?

    Umar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun,
    Şu vîran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun?



    İşit: On dört asırlık bir cihânın inhidâmından,
    Kopan ra'dın, ufuklar inliyor, hâlâ devâmından!

    Civârın, manzarın, cevvin, muhîtin, her yerin mâtem;
    Kulak ver: Çarpıyor bir mâtemin, kalbinde bin âlem!

    Ne hüsrandır ki: Doldursun bugün tevhîdin enkâzı,
    O, hâkinden nebîler fışkıran, iklîm-i feyyâzı!

    Gezerken tavr-ı istîla alıp meydanda bin münker,
    Şu milyonlarca îman "nehye kalkışsam" demez, ürker!

    Ömürlerdir bir alçak zulme miskin inkıyâdından,
    Silinmiş emr-i bi'l-ma'rûfun artık ismi yâdından.

    Hayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde...
    Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!

    Vefâ yok ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl;
    Yalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.

    Yürekler merhametsiz, duygular süflî, emeller hâr;
    Nazarlardan taşan ma'nâ ibâdullâhı istihkâr.

    Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâb olmuş:
    Ne din kalmış, ne îman, din harâb, îman türâb olmuş!

    Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl...
    Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl!



    Sen ey bîçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümîd ettin;
    Nihâyet, ye'se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin.

    Samîmî yaşlarında coştu rûhum, herc ü merc oldu;
    Fakat, mâtem halâs etmez cehennemler saran yurdu.

    Cemâ'at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla?
    Çalışmak!.. Başka yol yok hem nasıl? Canlarla, başlarla.

    Alınlar terlesin, derhal iner mev'ûd olan rahmet,
    Nasıl hâsir kalır "tevfıki hakkettim" diyen millet?

    İlâhî! Bir müeyyed bir kerim el yok mu, tutsun da,
    Çıkarsın Şark'ı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda?
    İstanbul, 24 Teşrinievvel 1334 (1918

    el_feta ve emirahmedyasin bunu beğendiler.
  4. Alt 12-28-2008, 18:53 #4
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    TEVHİD yâhud FERYÂD



    Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim,
    Zıllin bile esrâr-ı zuhûrun gibi muzlim!
    Kürsî-i celâlin -ki semâlarla zeminler
    Bir nokta kadar sahn-i mıchîtinde tutar yer-
    İdrâkin eder gâye-i ümmîdini haybet...
    Yâ Rab, o ne dehşettir, İlâhî, o ne heybet!
    Pervâzına yetmez gibi pehnâ yı avâlim,
    Gâhî seni bulsam diye, âvâre hayâlim
    Bir şevk ile lâhûta kadar yükseleyim der:
    Lâkin nasıl olsun ki bu mi'râca muzaffer?
    Nâsût muhîtinde henüz çalkalanırken,
    Bir dest-i tecebbür dayanıp göğsüne birden;
    Hüsrânla iner öyle sefil, öyle muhakkar:
    Hâlâ o sukûtun küreden tozlan kalkar!
    Yalnız o mu? Bin fikr-i semâvî bu zeminde,
    Bîtâb-ı taharrî kalarak âh ü eninde!
    Eşbâha mı kurbün olacaktır cevelângâh?
    Ervâh bütün mündehiş-i "sümme radednâh!"
    Sun'undaki esrâra teâlî bize memnû'
    Olmaz mı, ridâ pûş dururken daha masnû'?
    Hurşîd-i ezelden nasıl ister ki haberdâr
    Olsun daha bir zerreyi derk etmeyen efkâr?
    Ey nâmütenâhî sana nisbet ile mahdûd,
    Mahsûr-i muhît-i kaderindir ne ki mevcûd.
    Dîbâce-i evsâfını almaz bütün eb'âd,
    A'dâd edemez silsile-i feyzini ta'dâd.
    Ummân-ı şüûnun ki birer mevcidir a'sâr,
    Her mevcesi bir lücce-i bî-sâhil-i âsâr!
    Fermânına mahkûm ezeliyyet, ebediyyet;
    Ey pâdişeh-i arş-ı güzîn-i samediyyet.
    İbdâ-ı bedîin -ki cihanlarla bedâyi'
    Meydâna getirmiş- bize ey Hâlik-ı Mübdi',
    Mübhem nasıl olmaz ki?Adem'den değil isbât,
    Bir zerre-i mevcûdu yok etmek bile heyhât,
    Kâbil olamaz çıksa da bin dest-i muharrib.
    Yâ Rab, bu nasıl âlem-i lebrîz-i garâib!
    Serhadd-i ezel bed'-i hudûd-i melekûtun
    Pehnâ yı ebed gâye-i sahn-ı ceberûtun.
    Hükmün ki tahakküm edemez seyrine bir şey;
    Bir anda bu pâyansız olan cevvi eder tayy
    Bir an, diyerek eylemişim bilmiyerek, bak!
    Takyîd zamanla seni ey Fâtır-ı Mutlak!
    Bâkîyi beşer her ne kadar etse de tenzîh.
    Fâniyyeti îcâbı, eder kendine teşbîh!
    İtlâka nasıl yol bulabilsin ki tefekkür?
    Eşbâhı görür eyler iken rûhu tasavvur! .
    *

    * *
    Ey rûh-i fezâ-gerd, gİran-seyr-i harîmin,
    Ey nâtıka, dembeste-i esrâr-ı azîmin,
    Maksûd bu hilkatten eğer ma'rifetinse;
    Varmış mı o müdhiş görünen gâyete kimse?
    Bir sahne midir yoksa bu âlem nazarında?
    Bir sahne ki milyarla oyun var üzerinde!
    Bir sahne ki her perdesi tertîb-i meşiyyet;
    EŞhâsı da bâzîçe-i âvâre-i kudret!
    Cânîleri, katilleri meydâna süren sen;
    Cânîdeki, katildeki cür'et yine senden!
    Sensin yaratan, başka değil zulmeti, nûru;
    Sensin veren ilhâm ile takvâyı, fücûru!
    Zâlimde teaddîye olan meyl nedendir?
    Mazlûm niçin olmada ondan müteneffir?
    Âkil nereden gördü bu ciddî harekâtı?
    Câhil neden öğrenmedi âdâb-ı hayâtı?
    Bir fâilin icbârı bütün gördüğüm âsâr!
    Cebrî değilim... Olsam İlâhî ne suçum var?
    *

    * *
    Bir sahne demek âleme pek doğrudur elbet;
    Ancak görülen vak'aların hepsi hakîkat.
    Hem öyle vekâyi' ki temâşâsı hazindir,
    Âheng-i tarab-sâzı bütün âh ü enindir!
    Zîrâ ederek bunca sefâlet-zede feryâd;
    Vâveyl sadâsıyla dolar sîne-i eb'âd.
    Yâ Rab, bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi?
    Senden daha bir emr-i sükûn inmeyecek mi?
    Her ân ediyorsun bizi makhûr-i celâlin,
    Kurbân olayım nerde senin, nerde cemâlin?
    Sendense eğer çektiğimiz bunca devâhî,
    Kimden kime feryâd edelim söyle İlâhî?
    Lâ yüs'el'e binlerce suâl olsa da kurban,
    İnsan bu muammâlara dehşetle nigehban.
    Bir şahsa esîr olmayı koskoca millet,
    Mekrinle mi yâ Rab sanıyor kendine devlet?
    Dünyâyı yakıp yıkmaya bir seyf i teaddî,
    Emrinle mi yâ Rab, ediyor böyle tesaddî?
    Zâlimlere kahrın o kadar verdi ki meydan:
    " Yok âdil-i mutlak" diyecek ye's ile vicdan!
    Yerden çıkıyor göklere bin âh-ı şererbâr,
    Gökler ediyor sâde çıkan nâleyi tekrâr!
    Bir yanda yanar lânesi bin hâne-harâbın,
    Bir yanda söner lem'ası milyonla şebâbın.
    Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder;
    Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler!
    Ağlar beriden bir sürü âvâre-i tâli'
    Nan-pâre için eyliyerek ırzını zâyi;
    Bükmüş oradan boynunu binlerce yetîman,
    Me'vâ arıyor âileler lâne perîşan!
    Mazlûm şikâyette, nedâmette sitemkâr;
    Hûnâbe-i maktûle garîk olmada hunhâr!
    Bîmârı, felâketliyi, üryânı, sefili,
    Meflûcu, amel-mandeyi, miskîni, zelîli,
    Gaddârı, cefâ-dîdeyi, mahkûmu, esîri,
    Heyhât, şu pâyansız olan cemm-i gafiri
    Teşhîr ile şöhret kazanan sahne-i dünyâ
    Gelmez mi İlâhî sana bir kanlı temâşâ?
    *

    **
    Lâkin bu sefilân-ı beşerden kiminin, var
    Kalbinde bir ümmîd ki encüm gibi parlar:
    İmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür...
    İmansız olan paslı yürek sînede yüktür!
    Mü'min -ki bilir gördüğü yekrûze cihânın
    Fevkınde ne âlemleri var subh-i bekanın-
    Bin cân ile elbet çekecek etse de bilfarz,
    Her devri hayâtın ona binlerce belâ arz.
    Ferdâdaki ezvâkı o ettikçe te'emmül,
    Eyler bugün âlâma nasıl olsa tahammül...
    Bir mülhidi lâkin kim eder tesliye heyhât?
    Sığmaz bunun âfâkına ferdâ-yı mükâfât!
    Baştan başa "boşluk"şu semâlar, şu zeminler,
    Birgûş-i kerem var mı akan yaşları dinler?
    İlcâ-yı tesâdüfle şu "boş!" âleme düşmüş;
    Etrâfına binlerce şedâid gelip üşmüş.
    Her lâhza boğuşmakla geçip devr-i hayâtı.
    Bir Şey olacak gâye-i hüsrânı: Memâtı!
    Varlıktan onun inliyerek ölme nasîbi!
    Bunlar beşerin işte en âvâre garîbi!
    Mü'minlere imdâda yetiş merhametinle,
    Mülhidlere lâkin daha çok merhamet eyle:
    Gümrâhlarındır ki karanlıklara dalmış,
    Bir rehber olur necm-i emel yok da bunalmış!
    Sensin bu şebistâna süren onları elbet,
    Senden doğacak doğsa da bir fecr-i hidâyet.
    Mülhid de senin, kalb-i muvahhid de senindir;
    İlhâd ile tevhîd nedir? Menşei hep bir.
    Öyleyse nedendir bu tefâvüt ara yerde?
    Esbâb-ı tehâlüf nedir efkâr-ı beşerde?
    Yâ Rab, bu serâir gün olur da açılır mı?
    Bir leyl-i müebbed olarak yoksa kalır mı?
    Her zerrede âheng-i celâlin duyulurken,
    Her nağmede binlerce lisan nâtık olurken,
    Cilvendeki esrâr nasıl kalmada muzlim?
    Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim.

    el_feta ve emirahmedyasin bunu beğendiler.
  5. Alt 12-28-2008, 19:17 #5
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    "Müslümanlık "sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
    Bağlamak lâzım iken, anlamadım anlıyamam,
    Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
    Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize?
    Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı,
    Aynı milliyetin altında tutan İslâm'ı,
    Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir,
    Bunu bir lâhza unutmak ebedî haybettir.
    Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...
    Son siyasetse bu, hiç böyle siyaset yürümez.
    Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan,
    Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan
    Siz bu davada iken yoksa, iyâzen billah,
    Ecnebîler olacak sâhib-i mülkün nâgâh


    ************************************************** **************
    Kasap görmüş koyundan beş beter yılgın cemaatler
    Tezellüller, tazarrular, esaretler, şenaatler;
    Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar
    Gaza namıyla dindaş öldüren biçare dindaşlar


    ************************************************** *************
    Önümde ümmet-i mazlûmesiyle peygamber;
    Gözümde sel gibi yaşlar, içimde titremeler,
    Ne ihtiyarıma sahip, ne itiyadıma râm,
    Bu girdâb-ı ibâd ortasında bî-ârâm

    ************
    M.Akif


    Konu Henna tarafından (12-28-2008 Saat 19:23 ) değiştirilmiştir.
    el_feta ve emirahmedyasin bunu beğendiler.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.