Seni filistin gibi seveceğim.
endülüs kokan şu kırmızı ellerimi kanayan meleklerin ağzına batırıp
sana ezilmiş bir kentin gözünden çöl yangını bir sevda ile sesleneceğim
ve ben seni düşündüğüm her saat ağız dolusu ağlayacağım ardından
ey iklimler boyu andığım bu taş duvarlar bir gün dile gelecek
üşüşecek yine bahçelere çocuklar
sabahın elleri akşamı kör etmeden
kandahar dağlarımı güller donatacak.
ve sen güneşi avuçlarına hapsedip parmaklarında gezdireceksin geceyi
bilesin ey sonsuzluğuna adandığım kanatlarında tüten cennet gülüşleriyle
beyruta gözyaşı döken güvercinler,nasıl hasretse filistindeki sevdaya
aynı hasretleri kalbime zincirleyip sana yusufca bir aşkla geleceğim.
bilesin ey sahralarca yandığım
kara gözlerindeki mülteci sevdayla sensizliğe hüküm giyen şu kalbim
zindansı bir hüzne sırdaş olurken
içimin göklerinden süzülüp gelen mekke yağmurlarını sana hapsedip
en çok seni susacağım karanlıklara..
bilesin ey cennetine kuşandığım
yalnızlığın uçsuz bucaksız sahralarında ismini kızıl kum tanelerine yazarken
mecnunca bir çaresizliğe düşmeden sana leyla demeye utanmayacağım.
ve saçlarında parlayan çöl yalnızlğında sana muhammedi bir gökyüzü sunacağım.
bilesin ey vuslatını firak sandığım
yüzüme bulaşan bu kırılganlığı silip mahmur şiirleri ateşe döktüğümde
gözlerinin kıblesine kudusü çizip
seni filistin gibi seveceğim.
seni filistin gibi seveceğim