sen kuğusun çünkü
geçirdiğimiz en güzel günden sonra
çekip gittin.
2.
ben kuğuyum çünkü
"yıldızların parladığı an çekip gidişin
400 vuruşlu altın bir darbe"
3.
sen kuğu değilsin çünkü
güzel bir günden sonra
çekip giderken
"şah ve mat" dedin
kuğular şah ve mat demez!
kulağından kuğu küpesini
yavaşça çıkarıyorum şimdi senden…
4.
ben kuğu değilim çünkü
asıl şah ve mat diyen bendim
çünkü sen daha gitme kararı
almadan geçirilen o son güzel
günde gitmeni sana ben telkin
etmiştim. bu şöyle olmuştu:
kuğu küpelerini getirdiğin gündü.
küpelerden birini kulağına taktığımda
"korsanlaştın" dedim.
senin korsanlaşmanı ben istedim.
yazık bende kuğu değilim.
çünkü kuğular şah ve mat demez.
5.
sen ve ben gerçek birer kuğuyuz
çünkü asıl kuğular şah ve mat
der o gururlu yalnızlıklarında
6.
bir kuğunun sürmeli gözlerinde
yazan şeyin ne olduğunu merak
ettim yıllar boyunca. çünkü
bir kuğunun neden o kadar
gururlu baktığı benim için
açıklanamayan birşeydi. bu yüzden
bu bakış benim için açıklanama-
yan şeylerin merkezi olmasını
istediğim bu kitabın tam merkezin-
de belirdi.
7.
bir kuğunun sürmeli gözlerinde
yazan şey "şah ve mat"tır
çünkü ancak bir kuğu
yalnızlıktan bukadar gurur duyabilir.
tıpkı bunun gibi bu kitap da,
bu aşk da ancak merkezde
yani terkediliş ve yalnız kalış
anı'nın yüksek noktasında
şah ve mat diyor.
8.
bu kitabın tam merkezinde
kuğu metaforu öyle bir merkez-kaç
kuvveti yaratıyor ki daha önceki
aşk metaforu , o kendi etrafında
dönen kuş daha da
nefes kesici bir biçimde dönmeye
başlıyor ; kendinde ve etrafında
büyük bir tahribat yaratarak
gerçek bir tehlike oluşturuyor
ve tüm aşk duygularını sona
erdiyor. siz de artık bu
kitabında , bu aşkın da sona
yaklaştığını hissetmiyor musunuz?
9.
demek ki şah ve mat desek de
kuğu değiliz çünkü asıl şah ve
mat diyen o kuş , aşkın o
çılgın kuşu , hepimizi korkaklığa
sevkeden.
evete sevgilim, kuğu küpesini tıpkı
o gün yavaşça çıkardığım gibi
senden , kuğu imajını da çıkarı-
yorum senin ve yeni bir isim
veriyorum sana ve bana :
korkak!
10.
böylece 400 vuruşlu bir altın
darbe ile bu kitabın rilke'
nin alıntısına dayanan kurgu-
sunu daha da sağlamlaştırı-
yorum ve
şah ve mat
diyorum , uzakgörüşlü okur ,
şah ve mat!
11.
görüyorsun ki ben çocuk değilim
aşık da değilim
maksadım güzek söz söylemekten
ibarettir.
12.
"ben çocuktum , kimseye ülfetim yoktu,
sözüm tamamiyle şöhret bulmuştu."
şeyh galib , hüsn ü aşk
13.
uğursuz bir bahis geçelim
ancak senin ve uzakgörüşlü
okurun o esşiz dehası
için şöyle bir hamle yapıp
ufak bir ipucu vereceğim :
"bu bahislerin , bu işlerin belirmesine
sebep , bir şaşı bakış
bir eğri görüştü ."
şeyh galib
14.
400 vuruşlu darbaden kasıt ,
kalp ülkesine sefer etmektir çünkü:
"hüsn'ün sevgisi için çok bela çekmek gerektir.
önce sana kimya lazım."
şeyh galib
15.
sen beni terkedince kaza
geçirdin. ben de üzülmedim.
"kaza ve kader divanı , zulüm
yapısını kurmada."
şeyh galib
16.
korkak !
"cellat , canından korkup
tit tit titremede."
şeyh galib
17.
bazen aşkı görünüyor yapıyorum.
bazen onu kesif bir dumanla
kaplıyorum. maksadım ancak şu :
"ne kadar saklasam elbette
açılır , görünür. bu ateş , gönül
dağına basılan pamuğun içinde
gizli kalamaz .."
şeyh galib
18.
çünkü bende korkağım.
şah ve mat demek kim ? ben kim ?
"neden bu kadar gönül yarışını
gizlesin ? efendim , vallahi başka
birşey yok , inan buna."
şeyh galib
19.
taksiden inerken bileklerini kesen
o kadını , ben değilmişim gibi
yaptım ancak bu bir hamleydi
yoksa :
"arasat gününde sana , bu benim katilimdir
dersem bedenimin gömleği
kanlara bulanmış bir halde bunu
ispat eder."
20.
bakma , 19. hamle de bir
hamleydi, benim maksadım güzel
söz söylemekten ibarettirç
"galip, aşk davasına kalkışsa,
aşık olduğunu söylese sözüne kim
inanır ki? o bir delidir ."
21.
yalan , senin en çok bakışını
sevdim.
"gözleri ela, bakışı sarhoşça.
yabancılarla bildik de aşıka
karşı yabancı ..!"
22.
aşığım desem de yalan , değilim
desem de . tanrı tanıktır ki
aslını anlamadım. dedim ya
açıklanamayan şeylerin merkezi
bi kitap. merkeze yaklaştıkça
da aşk çoğalıyor ya da
yokoluyor. tanrı tanıktır ki
aslını anlamadım.
"aklımı şaşkınlık aldı , susup
kaldım. yalnız bazı bazı uğra-
dığım dehşeyi anlamaktayım."
şeyh galib
23.
onun gidişine , telefonlarına,
saatlerine , geyiklere, kumlara,
kuğulara, kulak verme.o
serseridir, serseridir, serseri.
"tanrı hakkı için bu, başka
bir macera , bela defteri diye
bakma sen."
şeyh galib
24.
bu aşk da , bu kitap da
sona erdi, bundan ötesi
görünmüyor.
"ölümsüz diri olan tanrı'ya
yüzlerce hemd olsun ki söz,
süküt alemine erdi."
şeyh galib
25.
ben korkak değilim. bu bela
defteriyle zamanımdakilere şah
ve mat diyorsam da bakmaç
asıl büyük aşkım ve asıl
büyük kitabım , azra'nin değişiyle
bir sonrakine kaldı.
binlerce dize yazdıktan sonra
aşağıdaki dizeyi düşen galip
gibi bende diyorum ki:
"ben kaldım, o söz ağzımda kaldı."
26.
son hamle :
biz ne kuğuyuz , ne kuş , ne geyik ne
de kumru. rilke gibi son bir isim
takıyorum bize."biz bambaşka bir
delilik tarzı yolunu düşmüş yepyeni
yolcularız"(şeyh galib) . bu da değil.
ne yolcu var ne delilik tarzı.
"tedbirini terket takdir tanrı'nındır .
sen yoksun , bütün o varlıklar senin
vehmindir, senin şüphendir."(şeyh galib)
en güzel yerlerini şeyh galip'ten aldım,
aldım amma en cazip yerlerini aldım;
gerisi onunki de kuru gürültü.
"sen de anlamaya hikmeti çok görme.
canımı , tanrı'nin başarı vermesine havale et."
lale müldür