Organ bağışı yapacak kişilerin ''beyin ölümü'' ile ''bitkisel hayata girme'' arasındaki farkı çoğunlukla bilmediği, bağışçıların akıllarına en çok takılan soruların; organ bağışının dine uygunluğu olduğu belirtildi.Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Uzman Dr. Pelin Taşdemir, SÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Eyüp Kalaycı Konferans Salonu'nda düzenlenen ''Organ Bağışı'' konulu panelde, Türkiye'de 2016'da 100 bin böbrek yetmezliği hastasının olmasını beklediklerini söyledi.
Böbrek naklinde, Türkiye'de yüzde 30 civarında kadavradan nakil yapıldığını belirten Taşdemir, bu oranın dünyada yüzde 80'lere ulaştığını açıkladı.
Organ bağışında bulunacak olan kişilerin akıllarında bir takım soru işaretlerinin bulunduğunu dile getiren Taşdemir, şunları kaydetti:
''Bağışta bulunacak kişiler en çok 'beyin ölümü'nün ne demek olduğunu bilmiyor. Bitkisel hayata girme ve beyin ölümünün gerçekleşmesi arasındaki farkı bilmiyor. Bunun dışında bağışta bulunacak kişilerin aklını en çok meşgul eden sorular; 'Organ bağışı dinime uygun mu, organlarımı alacakları için hastanede bana iyi bakarlar mı, organım fakire mi zengin birisine mi takılacak?' oluyor. Organ bağışında bulunacak kişilerin aklına takılan bu sorulara yanıt vererek, onları ikna etmeye çalışıyoruz.''
SÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Berra Erdem ise, çoğu kişinin beyin ölümü ve bitkisel hayata girmek arasındaki farkı bilmediğini vurguladı.
Beyin ölümü gerçekleşen hastanın kalbinin atması dışında hiçbir hayati fonksiyona sahip olmadığını bildiren Erdem, ''Beyin ölümü gerçekleşen hasta dalından koparılmış çiçek gibidir. Ama bitkisel hayata giren bir hasta, geri dönme ihtimali bulunan hastadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü gerçekleşen hastanın iyileşmesi mümkün değildir. Beyin ölümü gerçekleşen hastalardan organ nakli yapılırken, bitkisel hayata giren hastalardan nakil yapılmaz'' diye konuştu.
Böbrek naklinde, Türkiye'de yüzde 30 civarında kadavradan nakil yapıldığını belirten Taşdemir, bu oranın dünyada yüzde 80'lere ulaştığını açıkladı.
Organ bağışında bulunacak olan kişilerin akıllarında bir takım soru işaretlerinin bulunduğunu dile getiren Taşdemir, şunları kaydetti:
''Bağışta bulunacak kişiler en çok 'beyin ölümü'nün ne demek olduğunu bilmiyor. Bitkisel hayata girme ve beyin ölümünün gerçekleşmesi arasındaki farkı bilmiyor. Bunun dışında bağışta bulunacak kişilerin aklını en çok meşgul eden sorular; 'Organ bağışı dinime uygun mu, organlarımı alacakları için hastanede bana iyi bakarlar mı, organım fakire mi zengin birisine mi takılacak?' oluyor. Organ bağışında bulunacak kişilerin aklına takılan bu sorulara yanıt vererek, onları ikna etmeye çalışıyoruz.''
SÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Berra Erdem ise, çoğu kişinin beyin ölümü ve bitkisel hayata girmek arasındaki farkı bilmediğini vurguladı.
Beyin ölümü gerçekleşen hastanın kalbinin atması dışında hiçbir hayati fonksiyona sahip olmadığını bildiren Erdem, ''Beyin ölümü gerçekleşen hasta dalından koparılmış çiçek gibidir. Ama bitkisel hayata giren bir hasta, geri dönme ihtimali bulunan hastadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü gerçekleşen hastanın iyileşmesi mümkün değildir. Beyin ölümü gerçekleşen hastalardan organ nakli yapılırken, bitkisel hayata giren hastalardan nakil yapılmaz'' diye konuştu.