Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zarifoğlu, AA muhabirine, baş ağrısının, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın ya da başka bir tıbbi nedenin sonucu olarak ortaya çıkan, değişik sürelerde yaşanan, kişiyi ağrının şiddeti ve eşlik eden bulgularıyla etkileyen, bir hastalık ya da belirti olduğunu söyledi.
Baş ağrılarının yüzde 90'ını migren ve gerilim tipi ağrıların oluşturduğunu belirten Zarifoğlu, migrenin ataklar şeklinde gelen, en az 4 saat, en çok 3 gün süren, şiddetli zonklayıcı karakterde, bulantı, kusma ve ışık hassasiyetinin eşlik ettiği baş ağrısı şekli olduğunu ifade etti.
Zarifoğlu, Türk Baş Ağrısı Çalışma Grubu tarafından son bir yılda tüm Türkiye'yi kapsayan epidemiyolojik bir çalışma yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
''Çalışma, toplumun yüzde 45'inde son bir yıl içinde en az bir kere baş ağrısı yaşandığını ortaya kondu. Yani baş ağrısı, toplumun büyük kısmını ilgilendiren, önemli bir tıbbi ve sosyal sorun. Migren tipi baş ağrısı ise toplumda, yüzde 16.4 oranında görülüyor. Migren, kadınlarda erkeklere göre 3 kat fazla görülüyor. Çalışmada, kadınlar dışında birinci derece yakınlarında migren rahatsızlığı bulunanların, alerjisi ve baş dönmesi şikayeti olanların migrene daha yatkın oldukları görülüyor. Migrene, ayrıca şehirde yaşayanlar, eğitim durumu düşük ve gelir düzeyi yüksek olanlarda biraz daha sıkça rastlanılmaktadır.''
Dünya genelinde, migrenlilerin ancak yarısının en erken zamanda doğru tanı alabildiklerini vurgulayan Zarifoğlu, doğru tanı alanların da ancak yarısının uygun tedavi edildiklerinin gözlemlendiğini ifade etti.
Zarifoğlu, migrenin kadınlarda daha fazla görülmesinin, kadınların hormonal düzeniyle ilgili bir durum olduğunu dile getirerek, menopozdaki kadınlarda migren krizlerinin seyrekleştiğini, hamilelikte de 3 ve 9'uncu aylar arasında migren krizlerinin azaldığına dikkati çekti.
-MİGRENİ TETİKLEYEN FAKTÖRLER-
Zarifoğlu, migreni tetikleyen faktörler arasında şunların yer aldığını kaydetti:
''Yükseklik değişiklikleri, hava kirliliği, sigara dumanı, parlak veya titreyen ışık, yüksek ve devamlı gürültü, parfüm kokusu, kuvvetli diğer kokular ve kimyasal maddeler, açlık, öğün atlama, çok ya da az uyuma, uyku düzenindeki bozukluklar, uçak yolculukları, doğum kontrol hapları, adet dönemi gibi kadınlardaki hormonal değişiklikler, çikolata, kabuklu kuruyemiş ve kırmızı şarap.''
-''AĞRI KESİCİ HAP SAYISI AYDA 15'İ GEÇİYORSA, DİKKAT''-
Baş ağrısının sürekli ve artan şiddetle devam etmesi durumunda, doktora başvurulması gerektiğini ifade eden Zarifoğlu, ''En sık rastlanan durum, aşırı ağrı kesici kullanımında kaydedilen ayda 15 tabletten fazla kullanımdır. Bu hastalarda ilk iş, ağrı kesicilerin kesilmesi ve migren koruyucu tedavinin başlanmasıdır'' dedi.
Zarifoğlu, bazı hastaları, hastaneye yatırarak tedavi etmek zorunda kalabildiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
''İlk kez ağrıyla tanışan kişinin yaşı 10'un altında, 50'nin üstündeyse, daha önce mevcut olan ağrının şiddeti, şekli değiştiyse, tedaviye cevap vermiyorsa, baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve ağrı bir fiziksel aktivite sırasında (ağır bir yük kaldırmak, cinsel ilişki) ortaya çıkmış ve şiddetini arttırmışsa mutlaka doktora gitmek gerekir.''
AA
Baş ağrılarının yüzde 90'ını migren ve gerilim tipi ağrıların oluşturduğunu belirten Zarifoğlu, migrenin ataklar şeklinde gelen, en az 4 saat, en çok 3 gün süren, şiddetli zonklayıcı karakterde, bulantı, kusma ve ışık hassasiyetinin eşlik ettiği baş ağrısı şekli olduğunu ifade etti.
Zarifoğlu, Türk Baş Ağrısı Çalışma Grubu tarafından son bir yılda tüm Türkiye'yi kapsayan epidemiyolojik bir çalışma yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
''Çalışma, toplumun yüzde 45'inde son bir yıl içinde en az bir kere baş ağrısı yaşandığını ortaya kondu. Yani baş ağrısı, toplumun büyük kısmını ilgilendiren, önemli bir tıbbi ve sosyal sorun. Migren tipi baş ağrısı ise toplumda, yüzde 16.4 oranında görülüyor. Migren, kadınlarda erkeklere göre 3 kat fazla görülüyor. Çalışmada, kadınlar dışında birinci derece yakınlarında migren rahatsızlığı bulunanların, alerjisi ve baş dönmesi şikayeti olanların migrene daha yatkın oldukları görülüyor. Migrene, ayrıca şehirde yaşayanlar, eğitim durumu düşük ve gelir düzeyi yüksek olanlarda biraz daha sıkça rastlanılmaktadır.''
Dünya genelinde, migrenlilerin ancak yarısının en erken zamanda doğru tanı alabildiklerini vurgulayan Zarifoğlu, doğru tanı alanların da ancak yarısının uygun tedavi edildiklerinin gözlemlendiğini ifade etti.
Zarifoğlu, migrenin kadınlarda daha fazla görülmesinin, kadınların hormonal düzeniyle ilgili bir durum olduğunu dile getirerek, menopozdaki kadınlarda migren krizlerinin seyrekleştiğini, hamilelikte de 3 ve 9'uncu aylar arasında migren krizlerinin azaldığına dikkati çekti.
-MİGRENİ TETİKLEYEN FAKTÖRLER-
Zarifoğlu, migreni tetikleyen faktörler arasında şunların yer aldığını kaydetti:
''Yükseklik değişiklikleri, hava kirliliği, sigara dumanı, parlak veya titreyen ışık, yüksek ve devamlı gürültü, parfüm kokusu, kuvvetli diğer kokular ve kimyasal maddeler, açlık, öğün atlama, çok ya da az uyuma, uyku düzenindeki bozukluklar, uçak yolculukları, doğum kontrol hapları, adet dönemi gibi kadınlardaki hormonal değişiklikler, çikolata, kabuklu kuruyemiş ve kırmızı şarap.''
-''AĞRI KESİCİ HAP SAYISI AYDA 15'İ GEÇİYORSA, DİKKAT''-
Baş ağrısının sürekli ve artan şiddetle devam etmesi durumunda, doktora başvurulması gerektiğini ifade eden Zarifoğlu, ''En sık rastlanan durum, aşırı ağrı kesici kullanımında kaydedilen ayda 15 tabletten fazla kullanımdır. Bu hastalarda ilk iş, ağrı kesicilerin kesilmesi ve migren koruyucu tedavinin başlanmasıdır'' dedi.
Zarifoğlu, bazı hastaları, hastaneye yatırarak tedavi etmek zorunda kalabildiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
''İlk kez ağrıyla tanışan kişinin yaşı 10'un altında, 50'nin üstündeyse, daha önce mevcut olan ağrının şiddeti, şekli değiştiyse, tedaviye cevap vermiyorsa, baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve ağrı bir fiziksel aktivite sırasında (ağır bir yük kaldırmak, cinsel ilişki) ortaya çıkmış ve şiddetini arttırmışsa mutlaka doktora gitmek gerekir.''
AA