Gözdeki Mucizevi Yapı: Kornea
Yusuf YILMAZ
Görme hâdisesinin gerçekleşebilmesi için pek çok mekanizmanın birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalıştırılması gereklidir ki; Cemâl Sahibi Sanatkâr’ın kâinatta her an yarattığı güzellikler seyredilebilsin. Bir şeyin görülebilmesi için ışık, önce saydam bir yapıda yaratılmış korneadan (gözün saydam tabakası), daha sonra da göz merceğinden belli nispette kırılarak görme hücrelerinin bulunduğu retina tabakasına ulaştırılır. Işık burada elektrik sinyaline çevrilerek, sinir hücreleri vasıtasıyla beyindeki görme merkezine iletilir. Beynin algılayabileceği elektrik sinyallerine dönüştürülen bu sinyallere dayanarak beyinde görüntü işlemesi yapılır. Göz ile beyin arasında muhteşem ve karmaşık bir şekilde cereyan ettirilen hâdiseler, sadece bununla sınırlı değildir. Sonsuz bir ilim ve kudret sahibi Yaratıcı, ışığın gözde ilk karşılaştığı kornea tabakasının anatomik, fizyolojik ve fizikî özelliklerini de aynı şekilde ölçülü ve hassas yaratmıştır.
Kornea, anatomik olarak beş tabakadan müteşekkildir. Bunlar dıştan içe doğru sırasıyla; epitel, bowman, stroma, desme ve endotel tabakalarıdır.
Korneanın en dış kısmında yer alan epitel tabakası, değişik tipteki epitel hücrelerinden teşkil edilmiştir. Vücudumuzu dıştan saran derimizin üst tabakasını (epidermis) teşkil eden çok tabakalı epitel hücrelerinin en üstte bulunan (Stratum corneum) kısmı keratinli (boynuz maddesi) olduğu hâlde, kornea epiteli keratinize edilmediği gibi şeffaf bir yapıda yaratılmış ve böylece net görme mümkün kılınmıştır. Bu dış tabaka sürekli gözyaşı bezleri tarafından ıslatılır ve nemli tutulur. Net görme için kornea epitelini keratinsiz yaratan Sâni-i Hakîm, korumak ve beslemek için de gözyaşını onun yardımına göndermiştir.
Buradaki epitel dokusu üç tabakadan yaratılmıştır. En üst kısmındaki yassı epitel hücreleri arasında kurulan sıkı bağlantılar (tight junction) gözyaşındaki sıvı ve iyonların korneanın iç kısmına geçmesini engeller. İkinci tabakada ise, kanat hücreleri yer alır. Bu hücreler arasında üstteki yassı hücrelerdeki gibi sıkı bağlantılar yoktur. Kanat hücreleri farklılaştırılarak, zamanla dökülen yüzey hücrelerinin yerine geçirilir. Burada dikkat çekici husus; yüzeydeki eskimiş hücrelerin dökülmesinden önce, kanat hücrelerinin gelişmelerini tamamlayıp sıkı bağlantılar oluşturmasıdır. Eğer kanat hücrelerinin gelişmesi tamamlanmadan ve sıkı bağlantılar tam oluşturulmadan üst tabakadaki yassı epitel hücreleri dökülecek olsaydı, gözyaşı korneanın iç tabakalarına sızacak ve görmede bulanıklık meydana gelebilecekti. Dökülen yassı epitel hücrelerinin yerlerine, yeni hücrelerin geçirilmesiyle, epitel tabakasının haftada bir kere yenilenmesi sağlanmış olur. Kornea epitelinin en alt tabakasında ise bazal hücreler bulunmaktadır. Mitozla bölünerek çoğalmaya ve farklılaşmaya programlanan bu hücreler, yukarıdaki epitel tabakaları için hücre üretir. Bazal hücreler ise epitelin en altındaki bazal membran (taban zarı) üzerinde bulunur. Ayrıca, kornea epitelinin en üst kısmındaki yassı hücreler, gözyaşının epitele daha iyi tutunmasını sağlayan negatif yüklü glikokaliks tabakası ile kaplanmıştır. Glikokaliks ve gözyaşının musin tabakası vasıtasıyla hidrofobik (suyu sevmeyen) kornea ön yüzeyi, hidrofilik (suyu seven) bir yapıya dönüştürülerek korneanın devamlı nemli kalması sağlanır.
Korneanın ikinci tabakası hücre bulunmayan, kollagen liflerden ve bu liflerin arasında yer alan dolgu malzemesinden yaratılmış bowman tabakasıdır. Bu tabaka yenilenmemekte, bu yüzden hasar gördüğünde korneada beyaz lekeler oluşabilmektedir. Bowman tabakası, korneanın sağlamlığına katkıda bulunmak ve ayrıca üzerindeki epitel tabakasının stromaya tutunmasını sağlamakla vazifelendirilmiştir.
Stroma, korneanın en kalın tabakasıdır ve korneanın direnci büyük ölçüde bu tabaka ile temin edilir. Esas olarak kollagenden (yapı proteini) yapılmış 200 civarında yaprakçıktan ve bunların arasına yerleştirilmiş keratosit adı verilen hücrelerden yaratılmıştır. Gözün sert tabakası olarak bilinen ve kollagen ağırlıklı bir tabaka olan sklera, opak (ışığı geçirmeyen) bir yapıdadır. Acaba skleranın devamı olan ve kollagenden yapılmış korneanın saydamlığı, hangi mekanizmalarla insanın hizmetine sunulmuştur? Bilim adamlarının araştırmaları neticesinde, stromanın saydam olmasında ve bu saydamlığın ömür boyu devam ettirilmesinde pek çok hassas mizanın vazedilmiş olduğu ve böylelikle insanoğluna kâinatı temaşa etme nimeti bahşedildiği anlaşılmıştır. Stromada yer alan kollagen liflerin kalınlığı yaklaşık 35 nanometredir, liflerin arasındaki mesafe ise, 55–60 nanometre civarındadır. Ayrıca yaprakçıklar, stroma tabakasında kornea yüzeyine paralel, birbirine ise dik açı yapacak tarzda dizilmişlerdir. Bununla beraber, stromanın su muhtevası % 78 nispetinde tutulmakta ve böylece kollagen lifler arasındaki mesafe korunarak korneanın saydamlığı muhafaza edilmektedir.
Stromanın altında ise korneanın desme tabakası bulunur. Korneanın en iç kısmında yer alan endotel hücreleri, bu tabaka üzerine tek sıra hâlinde yerleştirilmiştir. Desme tabakası, bowman tabakasından farklı olarak yenilenebilir bir hususiyette yaratılmış ve bowman tabakasına nispetle stromaya daha gevşek bir şekilde tutturulmuştur.
Endotel hücrelerine, korneanın saydamlığının sağlanmasında oldukça mühim vazifeler yüklenmiştir. Altıgen şekilli yenilenemeyen bu hücrelerin devamlılıkları sinir hücreleri gibi hayat boyu sürdürülür. Endotel hücresi herhangi bir sebeple hasar gördüğünde, diğer endotel hücreleri genişletilerek, hasarlanmış olan endotelin kapladığı sahanın örtülmesi sağlanır. Endotel hücreleri arasında, epitel hücrelerine benzer yapıda, stromaya göz içi sıvısının (aköz) sızmasını azaltan özel bağlantılar vardır. Bu bağlantılar, kornea yüzeyinde bulunan epitel hücrelerindeki kadar sıkı yaratılmamıştır ve stromanın içindeki sıvı miktarının artmasını (hidrasyon) kısmen önlerler. Endotel hücreleri arasında yer alan bağlantılar, büyük moleküllerin stromaya sızmasına engel olmak ve küçük moleküllerin stromaya ulaşmasına aracılık etmekle vazifelidirler. Böylece, damarsız bir yapıda olan korneanın beslenmesi, göz içi sıvısıyla sağlanmaktadır. Bununla beraber endotel hücrelerine, su miktarının % 78 olarak sâbit kalmasında da rol verilmiştir. Endotel hücrelerine bu vazife, zarlarına yerleştirilmiş olan Na/K ATPase adı verilen bir enzim sayesinde gördürülür. Bu enzim vasıtasıyla, kornea stromasından su alınıp gözün ön odacığına pompalanmakta ve korneanın su muhtevası ve kalınlığı dengede tutulmaktadır. Korneayı; görmemiz için saydam, saydam olması için de damarsız bir yapıda yaratan, damarsız olmasına rağmen beslenmesini göz içi sıvısıyla sağlayan bir Kudret-i Mutlak olmalıdır ki, bütün bu hâdiseler aksamadan yürüsün, her şey birbirinin yardımına koşsun ve neticeye ulaşılabilsin.
Korneanın sadece saydam bir yapıda olması, vazifesini eksiksiz yapabilmesi için kâfi değildir. Net bir görüş için, göze gelen ışınların belli bir nispette kırılması ve işlenmesi gerekmektedir. Allah, korneanın bu vazifesini yapabilmesi için onu mükemmel bir optik özellikte yaratmıştır. Ön yüzeyinin eğrilik yarıçapı 7,8 mm, arka yüzeyininki ise 6,5 mm olan korneanın merkezî kısmı, kenarlara nispetle daha incedir. Yüce Yaratıcı, korneanın arka yüzeyini göz içi sıvısıyla doldurmuş ve korneanın kırma gücünü havadaki -54 dioptriden, görmeyi mümkün kılan +42 dioptri seviyesine getirmiştir. Eğer bu sıvı yaratılmamış olsaydı, kornea kalın kenarlı (ıraksak) bir mercek (eksi dioptri) gibi davranırdı. Göz içinin ön odacığındaki bu sıvı vesilesiyle kornea, ince kenarlı (yakınsak) bir mercek (artı dioptri) vazifesi görür. Net görmemiz için geri kalan yaklaşık +19,20 dioptrilik kırma gücü ise göz merceğiyle sağlanır. Böylece, görüntüler korneadan geçerek mercek yardımıyla retina üzerindeki görme merkezine (fovea) odaklanmaktadır. Işınların saçılmasına ve gözün kamaşmasına mâni olabilmek için korneanın kenar kısımları (perifer) merkeze göre daha düz bir eğime (daha az kırıcılık) sahip olarak yapılmıştır. Tabiatı rengârenk Yaratan, onu görüp tefekkür edebilmemiz için, dışarıdaki ışıkla gözümüzün tabakalarını da bir âhenk ve tenasüp içinde yaratmıştır.
______________
Kaynaklar
- Aydın, P., Akova, Y.A., Temel Göz Hastalıkları, Güneş Kitabevi, Ankara, 2001.
- Tasman, W., Jeager, E.A., Duane’s Ophthalmology, Lippincott Williams & Wilkins, 2002, CD-Rom Edition.
- Gerhard, K. L., Göz Hastalıkları El Kitabı-Atlas, Çeviren: Prof. Dr. Fazıl Sezen, Palme Yayıncılık, Ankara, 2001.
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/344/3648.mp3[/SES]
Yusuf YILMAZ
Görme hâdisesinin gerçekleşebilmesi için pek çok mekanizmanın birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalıştırılması gereklidir ki; Cemâl Sahibi Sanatkâr’ın kâinatta her an yarattığı güzellikler seyredilebilsin. Bir şeyin görülebilmesi için ışık, önce saydam bir yapıda yaratılmış korneadan (gözün saydam tabakası), daha sonra da göz merceğinden belli nispette kırılarak görme hücrelerinin bulunduğu retina tabakasına ulaştırılır. Işık burada elektrik sinyaline çevrilerek, sinir hücreleri vasıtasıyla beyindeki görme merkezine iletilir. Beynin algılayabileceği elektrik sinyallerine dönüştürülen bu sinyallere dayanarak beyinde görüntü işlemesi yapılır. Göz ile beyin arasında muhteşem ve karmaşık bir şekilde cereyan ettirilen hâdiseler, sadece bununla sınırlı değildir. Sonsuz bir ilim ve kudret sahibi Yaratıcı, ışığın gözde ilk karşılaştığı kornea tabakasının anatomik, fizyolojik ve fizikî özelliklerini de aynı şekilde ölçülü ve hassas yaratmıştır.
Kornea, anatomik olarak beş tabakadan müteşekkildir. Bunlar dıştan içe doğru sırasıyla; epitel, bowman, stroma, desme ve endotel tabakalarıdır.
Korneanın en dış kısmında yer alan epitel tabakası, değişik tipteki epitel hücrelerinden teşkil edilmiştir. Vücudumuzu dıştan saran derimizin üst tabakasını (epidermis) teşkil eden çok tabakalı epitel hücrelerinin en üstte bulunan (Stratum corneum) kısmı keratinli (boynuz maddesi) olduğu hâlde, kornea epiteli keratinize edilmediği gibi şeffaf bir yapıda yaratılmış ve böylece net görme mümkün kılınmıştır. Bu dış tabaka sürekli gözyaşı bezleri tarafından ıslatılır ve nemli tutulur. Net görme için kornea epitelini keratinsiz yaratan Sâni-i Hakîm, korumak ve beslemek için de gözyaşını onun yardımına göndermiştir.
Buradaki epitel dokusu üç tabakadan yaratılmıştır. En üst kısmındaki yassı epitel hücreleri arasında kurulan sıkı bağlantılar (tight junction) gözyaşındaki sıvı ve iyonların korneanın iç kısmına geçmesini engeller. İkinci tabakada ise, kanat hücreleri yer alır. Bu hücreler arasında üstteki yassı hücrelerdeki gibi sıkı bağlantılar yoktur. Kanat hücreleri farklılaştırılarak, zamanla dökülen yüzey hücrelerinin yerine geçirilir. Burada dikkat çekici husus; yüzeydeki eskimiş hücrelerin dökülmesinden önce, kanat hücrelerinin gelişmelerini tamamlayıp sıkı bağlantılar oluşturmasıdır. Eğer kanat hücrelerinin gelişmesi tamamlanmadan ve sıkı bağlantılar tam oluşturulmadan üst tabakadaki yassı epitel hücreleri dökülecek olsaydı, gözyaşı korneanın iç tabakalarına sızacak ve görmede bulanıklık meydana gelebilecekti. Dökülen yassı epitel hücrelerinin yerlerine, yeni hücrelerin geçirilmesiyle, epitel tabakasının haftada bir kere yenilenmesi sağlanmış olur. Kornea epitelinin en alt tabakasında ise bazal hücreler bulunmaktadır. Mitozla bölünerek çoğalmaya ve farklılaşmaya programlanan bu hücreler, yukarıdaki epitel tabakaları için hücre üretir. Bazal hücreler ise epitelin en altındaki bazal membran (taban zarı) üzerinde bulunur. Ayrıca, kornea epitelinin en üst kısmındaki yassı hücreler, gözyaşının epitele daha iyi tutunmasını sağlayan negatif yüklü glikokaliks tabakası ile kaplanmıştır. Glikokaliks ve gözyaşının musin tabakası vasıtasıyla hidrofobik (suyu sevmeyen) kornea ön yüzeyi, hidrofilik (suyu seven) bir yapıya dönüştürülerek korneanın devamlı nemli kalması sağlanır.
Korneanın ikinci tabakası hücre bulunmayan, kollagen liflerden ve bu liflerin arasında yer alan dolgu malzemesinden yaratılmış bowman tabakasıdır. Bu tabaka yenilenmemekte, bu yüzden hasar gördüğünde korneada beyaz lekeler oluşabilmektedir. Bowman tabakası, korneanın sağlamlığına katkıda bulunmak ve ayrıca üzerindeki epitel tabakasının stromaya tutunmasını sağlamakla vazifelendirilmiştir.
Stroma, korneanın en kalın tabakasıdır ve korneanın direnci büyük ölçüde bu tabaka ile temin edilir. Esas olarak kollagenden (yapı proteini) yapılmış 200 civarında yaprakçıktan ve bunların arasına yerleştirilmiş keratosit adı verilen hücrelerden yaratılmıştır. Gözün sert tabakası olarak bilinen ve kollagen ağırlıklı bir tabaka olan sklera, opak (ışığı geçirmeyen) bir yapıdadır. Acaba skleranın devamı olan ve kollagenden yapılmış korneanın saydamlığı, hangi mekanizmalarla insanın hizmetine sunulmuştur? Bilim adamlarının araştırmaları neticesinde, stromanın saydam olmasında ve bu saydamlığın ömür boyu devam ettirilmesinde pek çok hassas mizanın vazedilmiş olduğu ve böylelikle insanoğluna kâinatı temaşa etme nimeti bahşedildiği anlaşılmıştır. Stromada yer alan kollagen liflerin kalınlığı yaklaşık 35 nanometredir, liflerin arasındaki mesafe ise, 55–60 nanometre civarındadır. Ayrıca yaprakçıklar, stroma tabakasında kornea yüzeyine paralel, birbirine ise dik açı yapacak tarzda dizilmişlerdir. Bununla beraber, stromanın su muhtevası % 78 nispetinde tutulmakta ve böylece kollagen lifler arasındaki mesafe korunarak korneanın saydamlığı muhafaza edilmektedir.
Stromanın altında ise korneanın desme tabakası bulunur. Korneanın en iç kısmında yer alan endotel hücreleri, bu tabaka üzerine tek sıra hâlinde yerleştirilmiştir. Desme tabakası, bowman tabakasından farklı olarak yenilenebilir bir hususiyette yaratılmış ve bowman tabakasına nispetle stromaya daha gevşek bir şekilde tutturulmuştur.
Endotel hücrelerine, korneanın saydamlığının sağlanmasında oldukça mühim vazifeler yüklenmiştir. Altıgen şekilli yenilenemeyen bu hücrelerin devamlılıkları sinir hücreleri gibi hayat boyu sürdürülür. Endotel hücresi herhangi bir sebeple hasar gördüğünde, diğer endotel hücreleri genişletilerek, hasarlanmış olan endotelin kapladığı sahanın örtülmesi sağlanır. Endotel hücreleri arasında, epitel hücrelerine benzer yapıda, stromaya göz içi sıvısının (aköz) sızmasını azaltan özel bağlantılar vardır. Bu bağlantılar, kornea yüzeyinde bulunan epitel hücrelerindeki kadar sıkı yaratılmamıştır ve stromanın içindeki sıvı miktarının artmasını (hidrasyon) kısmen önlerler. Endotel hücreleri arasında yer alan bağlantılar, büyük moleküllerin stromaya sızmasına engel olmak ve küçük moleküllerin stromaya ulaşmasına aracılık etmekle vazifelidirler. Böylece, damarsız bir yapıda olan korneanın beslenmesi, göz içi sıvısıyla sağlanmaktadır. Bununla beraber endotel hücrelerine, su miktarının % 78 olarak sâbit kalmasında da rol verilmiştir. Endotel hücrelerine bu vazife, zarlarına yerleştirilmiş olan Na/K ATPase adı verilen bir enzim sayesinde gördürülür. Bu enzim vasıtasıyla, kornea stromasından su alınıp gözün ön odacığına pompalanmakta ve korneanın su muhtevası ve kalınlığı dengede tutulmaktadır. Korneayı; görmemiz için saydam, saydam olması için de damarsız bir yapıda yaratan, damarsız olmasına rağmen beslenmesini göz içi sıvısıyla sağlayan bir Kudret-i Mutlak olmalıdır ki, bütün bu hâdiseler aksamadan yürüsün, her şey birbirinin yardımına koşsun ve neticeye ulaşılabilsin.
Korneanın sadece saydam bir yapıda olması, vazifesini eksiksiz yapabilmesi için kâfi değildir. Net bir görüş için, göze gelen ışınların belli bir nispette kırılması ve işlenmesi gerekmektedir. Allah, korneanın bu vazifesini yapabilmesi için onu mükemmel bir optik özellikte yaratmıştır. Ön yüzeyinin eğrilik yarıçapı 7,8 mm, arka yüzeyininki ise 6,5 mm olan korneanın merkezî kısmı, kenarlara nispetle daha incedir. Yüce Yaratıcı, korneanın arka yüzeyini göz içi sıvısıyla doldurmuş ve korneanın kırma gücünü havadaki -54 dioptriden, görmeyi mümkün kılan +42 dioptri seviyesine getirmiştir. Eğer bu sıvı yaratılmamış olsaydı, kornea kalın kenarlı (ıraksak) bir mercek (eksi dioptri) gibi davranırdı. Göz içinin ön odacığındaki bu sıvı vesilesiyle kornea, ince kenarlı (yakınsak) bir mercek (artı dioptri) vazifesi görür. Net görmemiz için geri kalan yaklaşık +19,20 dioptrilik kırma gücü ise göz merceğiyle sağlanır. Böylece, görüntüler korneadan geçerek mercek yardımıyla retina üzerindeki görme merkezine (fovea) odaklanmaktadır. Işınların saçılmasına ve gözün kamaşmasına mâni olabilmek için korneanın kenar kısımları (perifer) merkeze göre daha düz bir eğime (daha az kırıcılık) sahip olarak yapılmıştır. Tabiatı rengârenk Yaratan, onu görüp tefekkür edebilmemiz için, dışarıdaki ışıkla gözümüzün tabakalarını da bir âhenk ve tenasüp içinde yaratmıştır.
______________
Kaynaklar
- Aydın, P., Akova, Y.A., Temel Göz Hastalıkları, Güneş Kitabevi, Ankara, 2001.
- Tasman, W., Jeager, E.A., Duane’s Ophthalmology, Lippincott Williams & Wilkins, 2002, CD-Rom Edition.
- Gerhard, K. L., Göz Hastalıkları El Kitabı-Atlas, Çeviren: Prof. Dr. Fazıl Sezen, Palme Yayıncılık, Ankara, 2001.
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/344/3648.mp3[/SES]