Arı Gözündeki Tevhid Mührü   Konuyu açan: kipchak   İlk Mesaj: 06-06-2008 (00:04)   Son Mesaj: 06-06-2008 (00:04)    Cevap: 0    Gösterim: 1468  

Ağaç Şeklinde Aç1Beğeni
  • 1 gönderen kipchak

    06-06-2008

    Arı Gözündeki Tevhid Mührü

    Arı Gözündeki Tevhid Mührü
    Ayhan YILMAZ

    Yeryüzü ve gökyüzü çıplak gözle görülebilen, görülemeyen sayısız renkte (dalga boyunda) ‘ışık’ ile doludur. İnsanlar, çıplak gözle ‘görülebilen ışık’ dışındaki dalga boyuna sahip ışıkların farkında değildir; oysa bizim göremediğimiz fakat bazı deniz ve kara hayvanları tarafından görülebilen ışık çeşitleri de mevcuttur. Başka bir ifadeyle, insan için görünmeyen ışık, başka canlılar için ‘görünen ışık’ olabilmektedir. Demek ki canlıların baktığı dünya aynı olsa da, yaratılış hikmetleri gereği gördükleri dünyalar birbirinden farklıdır.
    Allah’ın (cc) ışığa vermiş olduğu üç özelliğin (ısıtma, aydınlatma, renklendirme) her biri farklı canlıların sahip oldukları duyu organları tarafından farklı derecelerde algılanır. İnsan gözü, radyo ve televizyon dalgalarını göremediği gibi, mor ötesi (ultraviyole) ışığı da göremez. Oysa nasıl ‘yeşil renk’, ‘kırmızı renk’ vardır ve dünyanın her bir köşesinde bize değişik renk ve tonlarıyla kendini gösterir, öyle de ‘ultraviyole ışık’ da bir renge sahiptir. ‘Ultraviyole renk’ birçok canlı türü tarafından görülürken, insan onu çıplak gözle göremez. Çok yoğun ve parlak bir mor rengi olduğu için eğer onu görebilseydik, diğer renkler silik ve zor seçilir bir hâl alırdı. Sonsuz hikmet sahibi Yüce Rabb’imizin insan gözünü bu hususiyette yaratmış olmasının bir hikmeti de, kâinattaki sanat eserlerini net bir şekilde bütün güzelliğiyle görmemizi istemesidir. İnsanoğlu bu sayede çevresinde gördüğü bütün güzelliklerden hem maddî hem de mânevî zevkler alıp, büyük bir hayranlıkla hakiki Müzeyyin’i (Celle Celâlühü) tesbih ve tenzih etme bahtiyarlığına erebilecektir.
    Bazı hayvanların da bizler gibi renkli görme kabiliyetine sahip olduğu yakın bir tarihte anlaşılmıştır. Buna göre hayvanların renkli görme kabiliyetleri birbirlerinden farklıdır. Tabiatta binlerce renk, üç ana renk olan kırmızı, sarı ve yeşilin sonsuz sayıdaki kombinasyonuyla ortaya çıkarılmaktadır. Bu renk zenginliğini algılayabilmeleri için, renkli gören canlıların gözlerinde üç ana rengi algılamak üzere üç çeşit koni şeklinde hücre (kırmızı, yeşil ve mavi) vazifelendirilmiştir. Diğer renkler bu üç rengin karışımı olarak algılanır. Meselâ bal arılarında, insanlarda da olduğu gibi ‘üç renkli görme’ vardır. Fakat arıların renkli görme sistemi yeşil, mavi ve ultraviyole renkleri algılayan hücrelerden oluşur. Bu yüzden bal arıları ‘kırmızı rengi’ göremez; ama ‘ultraviyole rengi’ görür. İnsan göz retinasına zararlı olduğu için gözün ön yapıları tarafından süzülen ve retinaya ulaşması engellenen ‘ultraviyole ışık’ enteresan bir şekilde arıların renkli görme sisteminin temelini oluşturur. Hattâ arılar yalnızca ultraviyole ışığın varlığında renkli görebilir. Yarattığı her varlığın vazifesini ve ihtiyaçlarını en iyi bilen Yüce Allah (cc) arıyı da vazifesine ve kabiliyetine uygun bir görme sistemiyle donatmıştır. Arıların renkli görme sistemi; kovanına giden yolu bulmada, bal özü taşıyan bir çiçeğin yer ve yönünü tespit etmede kullanılır. Arı, yönünü ve bulunduğu yeri, güneşin o anki konumuna göre tayin edebilir. Yapılan deneylerde gökyüzünden gelen ışık yerine başka bir ışık kaynağı kullanıldığında, bal arısının yuvasının yönünü bulamadığı görülmüştür.
    Çiçek bal özüyle beslenen kuşların da ultraviyole ışığı gördüğü tespit edilmiştir. Bu da ultraviyole ışığın çiçek bal özünü bulmada önemli bir faktör olduğunun başka bir göstergesidir. Ultraviyole ışık, bulutlu bir havada bile rahatlıkla görülebildiğinden, arıların kapalı havalarda dahi güneşin yerini tespit etmesinde, çiçeğin yönünü ve yerini bulmasında rol alır. Arılar ultraviyole ışığı görebildiklerinden çiçeklerin rengini ve desenini bizim gördüğümüzden daha farklı bir şekilde görür (Şekil 1 ve 2).
    Bal arıları bizim yalnızca çok az bir kısmını algılayabildiğimiz ‘polarize ışığı’ da görür ve bunu güneşin o anki pozisyonunu tam olarak tespit etmede kullanır. Polarize ışık, belli bir ışık kaynağından çıkan tabiî ışığın filtre yardımıyla yansıtılması neticesi meydana gelir (meselâ güneş ışığının dünya atmosferinde, su veya camda yansıtılması). Gökyüzünün mavi görülmesinin sebebi, güneş ışığının atmosferde polarize olmasıdır. Güneş ışığının parlak yüzeylerden yansıması da canlılar tarafından ‘polarize ışık’ şeklinde görülür. Meselâ çok güneşli bir havada denizden veya asfalt yoldan gözümüze yansıyan ve ‘parıldamalar’ şeklinde algılanarak görme netliğimizi azaltan ışık da, polarize ışıktır. Biz bu ışıktan korunmak, asfalt yolda ve deniz kenarında çevremizi daha net görmek için, polarize ışığı süzüp azaltan güneş gözlükleri kullanırız. İnsanoğlu çıplak gözle, yeryüzündeki polarize ışığın çok ufak bir bölümünü algılar; fakat bu bir eksiklik değil, bilâkis ona bahşedilmiş bir nimettir. Polarize ışığı daha iyi algılayabilseydik, çevremizdeki yoğun ışık parlamaları sebebiyle hiçbir nesneyi net göremezdik.
    Fakat biraz önce de bahsettiğimiz gibi ‘polarize ışık’ gözü kamaştırıp görme netliğini azalttığından, Fâtır-ı Hakîm bal arısının polarize ışığı görme kabiliyetine sahip hücrelerini, gözünün arka ve üst kısmına yerleştirmiştir. Bu sayede bal arısı, gözünün çiçekleri görmesini sağlayan aşağı kısmıyla polarize ışığı görmez ve ışık parlama ve yansımalarından etkilenmezken, gözünün arka ve üst kısmıyla da havada yansıyan polarize ışığı görür ve yön tayini yapar.
    Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere bal arısının gözü çok mükemmel bir kompleksliğe sahiptir. Bir göz, sayısı 8.000’i geçen altıgen şeklindeki basit gözlerin birleşmesinden meydana gelecek şekilde yaratılmıştır. Sözü edilen her basit gözün kendisine ait bir lensi, bir kristali ve görme hücreleri bulunur (Şekil 3). Bal arısının sahip olduğu bu birleşik göz sistemi, onun çevrede oluşan en ufak bir hareketi bile mükemmel şekilde algılamasını sağlar. İnsan gözü yalnızca tek yönde ve 180 derecelik bir görme alanına sahipken, bal arısı gözü 360 derecelik bir alandaki en ufak bir hareketi bile yakalar. Böylece çevresindeki her türlü tehlikeden hemen haberdar olur ve korunmak için önlem alır. Ayrıca bal arılarının gözü, hareketli nesneleri sâbit nesnelere nazaran daha iyi görür. Bu yüzden bal arıları rüzgârda sallanan bir çiçeğe sâbit durandan daha fazla misafir olur. Yine bu sebeple, bal arıları hareket eden ve kaçan bir insana, duran insandan daha fazla saldırır. İnsan gözü ise, bir çiçekteki en ufak sanatı bile ayrıntısıyla görebilecek ve ayırt edecek şekilde tek bir kornea ve lens sisteminden yaratılmıştır. Arıların birbirinden bağımsız binlerce ufak gözlerden inşa edilmiş petek gözleri, hayatlarını devam ettirmeleri için zaruri bir durum olarak, geniş bir alandaki ufak hareketleri algılayacak yapıda yaratılmıştır. Mozayik şeklinde görüntü elde edilen bal arısının gözlerinde görme netliği insanınkinin altmışta biri kadardır. Yani bizim 20 metreden rahatlıkla fark ettiğimiz bir nesneyi tanımak için arı ona 30 santimetre yakınlıkta bulunmalıdır. Bal arılarının çiçekteki sanatla değil çiçeğin sahip olduğu bal özü miktarıyla ilgilenmesini murâd eden Kudret-i Sonsuz (Celle Celâlühü) onlara, buna uygun bir göz sistemi takdir etmiştir. Böylece bal arıları dünyayı âdeta bir bal peteği gibi görür. Meselâ insan yüzünü, bir bal peteğinin ardından bakıyormuş gibi parçalı ve bulanık görür.
    Bal arısı gözünde bulunup yaban arısı gözlerinde bulunmayan bir özellik daha vardır ki, bu özellik bal arılarının rüzgârlı havalarda yön bulmalarını kolaylaştırmak için gözlerinin yoğun bir tüy tabakasıyla kaplanmış olmasıdır (Şekil 4). Özetle, Yüce Rabb’imiz (cc) insan gözüne, net görmesini sağlayan tek ve büyük bir mercek koyup, birçok rengi ayırt etme kabiliyeti verirken, ultraviyole ve polarize ışığı bundan istisna tutmuştur. Bu sayede insan, varlıkların yaratılışındaki renk, desen, biçim ve incelikli sanatları görebilmektedir. Buna karşılık bal arısına; onun yaratılış hikmetine uygun olarak cisimleri daha az net görmesine, fakat polarize ve ultraviyole ışığı algılaması sayesinde bal özü taşıyan çiçeklerin yerlerini her türlü hava şartında rahatlıkla bulmasına, yuvasına geri dönebilmesine ve çevresindeki tehlikelerden korunmak için en ufak bir hareketi dahi hissetmesine vesile olan bir göz vermiştir.
    Akıl sahibi herkesin de kolayca anlayabileceği üzere; Güneş’i, renkleri, ışıkları (mavi, sarı, kırmızı, mor, polarize, ultraviyole) yaratan Zât ile, belli hikmetlere binaen bu ışıkların bazısını görme, bazısını görememe hususiyetine sahip gözleri yaratan Zât birbirinden farklı olamaz. Bütün kâinatı var eden Sonsuz Kudret’in bir ve tek olan Allah (cc) olduğunu gösteren delillerden biri de, gözlerin bu farklı yapı ve fonksiyonlarıdır.

    Kaynaklar
    - S. Sutton-Vane. The Story of Eyes. Phoenix House 1960, London.
    - Karl von Frisch. Bees: Their Vision, Chemical Senses, and Language. Cornell University Press 1971, New York
    - Wikipedia Free Encylopedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Bee
    - Softpedia Free Encylopedia
    - http://news.softpedia.com/news/The-A...2423.shtml2006

    [SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/340/3262.mp3[/SES]

    themadwarrior bunu beğendi.



    Arı Gözündeki Tevhid Mührü Yorumları