İki Kanatlı Zihin Penceresi: Beyin
Ali Erkan KAVAKLI
* Beyin yarım kürelerimizin aktivite yoğunlukları, faaliyetlerimize ve kişilik özelliklerimize nasıl tesir etmektedir?
* öğrencilerin sadece sağ ve sol beyin metaforuyla eğitim ve öğretime tâbi tutulmaları, onlarda nasıl bir tehlikeye yol açabilir?
* İnsanın kendini müspete kanalize etmesi ve iyimser düşünmesiyle beyin faaliyetleri arasında nasıl bir münasebet vardır?
* Beynin bölümleri ile zekâ arasındaki münasebet ...
Zihin-beyin araştırmaları, insanların kendilerine verilen dimağ fonksiyonlarını (hayal, tasavvur, düşünme, öğrenme, hatırlama vs) daha verimli kullanabileceğini ortaya koyuyor. Ağırlığı, insan vücudunun ortalama % 2'si olan beyin, ruhî fonksiyonlarımızın biyolojik santralidir ve yaklaşık 1,4 kg'dır. Beyinde yaklaşık 60 milyar nöron (neuron, sinir hücresi) bulunur. Vücuda alınan oksijenin % 25'i beyinde harcanırken, glikozun (basit şeker) da çoğu beyinde tüketilir. İnsan dışında beyin sahibi yaratıkların beyin hücreleri arasında çok az bağlantı (sinaps) varken, insan beynindeki bir nöron, diğer nöronlarla 2.000-10.000 arasında bağlantı kurabilme potansiyelinde yaratılmıştır.1
İnsan beyni anatomik ve fonksiyonel açıdan sağ ve sol, ön ve arka gibi alt bölümlere ayrılarak incelenmektedir. Beyin; zihin, his ve irade gibi vicdanî unsurların beslenme noktası ve zihnî fonksiyonların ortaya çıktığı bir sahne olduğundan en kompleks öğrenme vasıtasıdır. İnsanın zihin veya kalb gibi öğrenme yollarıyla elde ettiği mâlûmâtlar, beyindeki hafıza sisteminde saklanır. Ruhun meskeni kabul edilen biyolojik bedenimizdeki santrallerden biri olan beynimizdeki 60 milyar nöronun 10 katrilyonluk bir sinir şebekesi kurma potansiyeli vardır. Gerek işitme, duyma, görme, dokunma, tat ve koku alma gibi beş duyumuz vasıtasıyla algıladıklarımız, gerekse sezgi ve ilham yoluyla kalbe doğan mânâlar beyindeki belli merkezlerde işlenir. Bu yüzden beyinden, bu organlarımıza; duyu organlarımızdan da beyne yaklaşık 4 milyon civarında sinir bağlantısı inşa edilmiştir. Her sinir hücresinden saniyede 300 kadar mesaj iletilmektedir. Beyinde her saniye sinirlerden gelen 750 milyon uyarı analiz edilip değerlendirilirken, bunun yarısı kadar uyartı da beyinden çıkmakta ve ilgili organlara gönderilmektedir.2
Bugün beyin birçok alanda esrarını koruyor. Ruhun bir santral noktası olan beyinde her saniye kontrol altında tutulan milyonlarca kimyevî reaksiyonun, zihin fonksiyonlarının gerçekleştirilmesinde aldığı roller, yakın zamana kadar pek bilinmiyordu. Protein, karbonhidrat ve su gibi ölü gıdalarla beslenen beyin hücrelerinin, ruhun; hayal kurma, öğrenme, düşünme, bilgiyi depolama gibi mu’cizevî fonksiyonlarına aracılık yapacak şekilde yaratılması, Rabb'imizin en büyük ihsanıdır. Ruhun evi olan insan vücudunda beyin olmazsa, insan nebâtî bir varlıktan ibaret kalırdı. Ruhun bir mekanizması olan vicdanın bedendeki irtibat düğmeleri olan beyin ve kalb vesilesiyle insan, Rabb'ine muhatap ve yeryüzünün halifesi olma liyakatini kazanır.
Dış dünyanın farkına varılmasında, içimiz ve dışımızdaki hâdiselerin idrâkinde, beyni saran sinir hücreleri arasındaki sinaptik bağlantılar birer sebep olarak kullanılmaktadır. Ruha inanmayan materyalistler ise, düşüncenin üretilmesinde birer vesile olan sinir hücreleri arasındaki elektrikî akımlara ve kimyevî moleküllere ilâhî güçler atfetmek mecburiyetinde kalmaktadır.
Zihin-beyin araştırmaları, beynin muazzam bir öğrenme kapasitesine sahip yaratıldığını, insanların -buna dâhiler dahil- beyinlerinin öğrenme kapasitesinin ancak % 10-15'ini kullandıklarını ortaya çıkarmıştır. Ortalama insanlar, genelde beyin kapasitelerinin yüzde birini kullanmaktadır. Bu husus, halk arasında beynin tamamının ancak bu nispette kullanıldığı şeklinde anlaşılmaktadır. Fakat beynin tamamı çok değişik faaliyetlerde kullanılmaktadır.
Sinir hücreleri arasında bilginin 30-40 kat daha hızlı iletilebilmesi, bu hücrelerin arasındaki bağlantıların sıklığına; bağlantıların sıklığı da, beynin ne kadar aktif ve yoğun kullanıldığına bağlıdır.
California Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Robert Ornstein, beynin çeşitli bölümlerinin hangi zihin fonksiyonlarında rol aldığını araştırdı. Bulgular, insanı hayrete düşürecek seviyedeydi. Fonksiyonları itibariyle insan beyni; sağ, sol, üst ve alt olmak üzere dört bölümde incelenebilirdi. Üst beynin sağ ve sol kısmı; şuur, sembolik düşünme, zekâ, mantık, irtibatlandırma, kıyaslama gibi zihin fonksiyonlarının açığa çıkmasında görevli birimlerdir.
Alt beyin genelde, şuuraltının ve biyolojik organların fonksiyonlarının gerçekleştirilmesinde rol almaktadır. Meselâ, biz uyurken bile çalışan alt beyin; vücut ısısının kontrolü, kimyevî dengeler, sindirim sistemi, duyguların kontrolü ve tansiyon gibi fonksiyonların gerçekleşmesinde vazifelendirilmiştir.
Bazı deneylerde üst beyinle bağlantılı dimağ fonksiyonlarını (motivasyon ve iradeyi) kullanarak, alt beynin programlanabileceği gösterilmiştir. Bu bakımdan insanın kendini müspete kanalize etmesi, iyimser düşünmesi, bir şeyi gerçekleştireceğine inanması çok önemlidir.
Beyin bütüncül bir yapıda vazife gördüğünden, her bir bölümün kendine has, diğerlerinden kopuk görevleri yoktur. Beynin her bir bölümünün yaptığı işler, beynin diğer bölümleri ile bağlantılıdır. Beyinlerinin bütün bölümleri daha verimli ve daha koordineli çalıştırılan insanlar, daha başarılı ve zekidir.
Prof. Ornstein, beyin dalgalarını ölçmek için yapılmış özel başlıklar kullanarak, öğrencilerin değişik beyin aktivitelerini tespit etti. Onlara matematik işlemleri yaptırdı, hikâyeler ve resmî mektuplar yazdırdı, renkli dosya düzenletti, eleştiriler yaptırdı, mantıklı düşünmelerini sağladı, hayal kurdurdu. Bu faaliyetler esnasında beynin iki yarım küresinden gelen dalgaların yoğunluğunu ölçtü. Tespitleri, hem şaşırtıcı, hem de önemliydi. Zîrâ, her ne kadar beynin bütünü her zaman aktif olsa da, beynin yarım küreleri arasında farklı işlere göre değişen aktivite yoğunluğu vardı.
Öğrencilere; konuşma, okuma, düşünme, analiz, sentez, eleştirme, yazma, işiterek öğrenme, ezberleme, kanun ve kuralları öğrenme gibi faaliyetler yaptırıldığında, üst beyinlerinin sol yarım küresinde (sol beyin) daha yoğun elektrikî aktivite müşahede edilmişti. Sol beyin; analizde, konuşmada ve matematik işlemlerinde sağ beyinden daha iyi çalışıyordu. Sol beyin; mücerret ve analitik düşünmede, bütünü parçalara ayırmada, parçaları ayrı ayrı hafızaya kaydetmede ve mantıklı düşünebilme gibi fonksiyonlarda rol aldığından yoğun bir aktiviteye sahiptir.3 Araştırmada ortaya çıkan bu farklılıklar, beynin alt bölümleri arasında bir iş bölümü olduğu şeklinde yorumlandı. Bu iş bölümü, beyin yarım kürelerinde fonksiyonel farklılaşmanın ve anatomik asimetrinin bir delili olarak düşünüldü. Sol beyin yarım küreleri, sağ beyin yarım kürelerinden genelde daha aktif olan öğrencilerin kişilik yapıları analiz edildiğinde, aşağıdaki neticelere ulaşıldı:
Sol beyin yarım küresi daha yoğun çalıştırılan kişiler, yeniliklere daha kapalıydı. Bunlar gerçek ile hayalî kolayca ayırt edebildikleri gibi, duygularını kontrol etmede de daha başarılıydılar. Bu kişiler fikir ve kararlarını değiştirmede zorlanıyor, yeni bilgilere daha kolay sınır koyabiliyordu. Bunlarda yeniliklerden korkma, rahata düşkünlük gibi karakter özelliklerine daha fazla rastlanıyordu.
Sağ beyindeki aktivite yoğunluğu, sol beyne göre daha yüksek olan öğrencilerin kişilik özellikleri belirlenerek, bu öğrencilerin beyin aktiviteleri ile kişilik yapıları arasında ayırt edici bir bağlantının olup olmadığı araştırıldı. Araştırmalar, sol ve sağ beyin yarım kürelerinin farklı iş ve görevlerde değişik şekillerde aktif olduğunu ve bunların belirli kişilik özellikleriyle uyum gösterdiğini ortaya çıkardı.4 Meselâ, keşif ve icat, sezgiye dayalı algılama, ritim üretmedeki performans, renk uyumuna hassasiyet, hissi konularda başarılı olma, mimarîde, sahne sanatlarında, dramada başarılı olma, sosyal problemlere çözüm üretme ve hissî coşkunluk gibi özellikler, sağ beyin yarım küreleri daha aktif olan insanlarda sık görülmektedir. Bazı kişiler, daha önce gördükleri insanların yüzünü kolayca hatırlarken, isimlerini hatırlamada zorlanır. Bu durum (sağ yarım kürenin, öğrenme ve hatırlamada, sol beyin yarım küresinden daha aktif kılınmasından dolayı) bu kişilerin sağ beyinlerinin baskın yaratıldığını gösterir.
Hafıza, şekil ve temsillerle çalışır; bilgiyi resimlerle işler.
Düşünce üretiminde, beynin bütün bölgeleri değişik seviyelerde aktif olduğundan, düşünce üretimi, beynin bütününe ait bir fonksiyondur. Ancak herkes beynin her iki yarım küresini değişik seviyelerde kullandığından, hangi beyin yarım küresinin daha sık ve aktif çalıştığına bağlı olarak, beyin yarım kürelerinin baskınlık ve çekinikliğinden bahsedilebilir.
Daha sonraki araştırmalar ise, beynin sağ ve sol yarım kürelerindeki aktivite yoğunluğundaki asimetrik tercihliliğin, yaratılıştan geldiğinin kabul edilmesi gerektiğini gösterdi. Nasıl insanlarda sağ ve sol elini kullanmada bir tercihlilik söz konusu ise, aynı şey beynin yarım kürelerinin fıtrî işleyişinde de söz konusudur.
İki farklı nazar ve niyet
Ancak beyindeki bu aktivite yoğunluğundaki ayırt edici farklılaşma ve gözlemler, iki farklı nazar ve niyet ışığında yorumlanıyordu. İnançları olmayan veya dine karşı lâkayt bilim insanlarına göre, bütün bu beyin fonksiyonları ve bununla bağlantılı kişilik özellikleri, sağ ve sol beyin yarım kürelerinin kendi işleyiş yapısından kaynaklanıyordu. Ve her şey sağ ve sol beyne atfedilerek açıklanıyordu. "Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi" adlı eserde; "Batı kültürü dediğimiz ve bizim de içinde bulunduğumuz kültürde eğitim, tamamen sol beyin ağırlıklıdır. Bu kültür içerisinde ne kadar yoğrulursak sol beynimiz o kadar çok bilenmektedir. ...Sol beynimiz, gerçekten yeniliklerin yaşama geçirilmesi konusunda sanki bir düşman gibi davranır. Bu düşman, yenilgiye uğratılmadan hiçbir yenilik yapılamaz. İnanılması güç davranışlar gösterebilir. ...Sol beynimiz, rahat etmeyi sever ve bizi tehlikelerden korumak ister. Yenilik de bir tür tehlikedir; çünkü rahat ve huzur bırakmaz." şeklinde kaleme alınan tespitler buna güzel bir misaldir.8
İnançlı araştırmacılar, bütün bu tespit ve gözlemlerin kaynağının beyin değil, Allah'tan gelen şuur sahibi bir emir ve kanun olan ruh olduğunu ve beynin bölümlerinin birer irtibat noktası ve açma-kapama düğmesi olarak ruha bir perde gibi vazife gördüğünü belirtmektedirler.
İnsanın zihin fonksiyonlarına ait farklılıklar, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin aktivasyon yoğunluğuyla irtibatlandırıldığından, insanlar arası farklılıklar, sağ ve sol beyin metaforuyla anlamlandırılmaya başlanmıştır. Bu tip sınıflamalarda her zaman hatırlanması gereken husus şudur: Öğretmenlerin eline verilen her bir sınıflama modeli, tabiatı gereği, öğrenciye ait bütün bilgileri ve farklılıkları, kendi kategorizasyon dürbününden anlamlandırır. Bu noktada ölçü korunmadığında ve insanları gruplamada çoğulcu yaklaşımlar ve modeller kullanılmadığında ise, tehlikeli olabilir ve vasıtalarla gâyeler birbirine karışmaya başlar.
Bazı öğrenciler, kişilik yapıları gereği, bilgileri, parçalı ve sıralı değil, bütün olarak algılama ve öğrenmeye meyillidir. Bilgileri sıra ile ve parçalı öğrenen kişilerde, sol beyin daha güçlü, bütün olarak öğrenmeye meyilli, hayal kurma kapasitesi iyi kişilerde sağ beyin daha baskındır. Bu açıdan mucitlerin, romancı ve hikâyecilerin sağ beyin yarım küreleri daha aktif ve güçlüdür.
Günümüzde bilgiye ulaşmak, artık çok daha kolay. Önemli olan yenilik, keşif ve icat yapmak. Bilgiler kitaplara, ansiklopedilere, cd'lere kolayca depolanıp sorgulanabilir veri tabanlarıyla istenildiğinde depolanan her bilgiye kolay ve hızlı erişim sağlanabilmektedir. Farklı düşünen, icat ve yenilik yapan insanlara çok fazla ihtiyaç vardır. Bu da hayal kurmaktan, farklı düşünmekten geçiyor. Bunun için öğrencilerin beyinlerinin sağ yarım küresini ateşleyecek ve daha yoğun ve verimli kullanılmasını sağlayacak uygulamalara ihtiyaç var. Öğrencilerin hem sol, hem de sağ beyin yarım kürelerini ateşleyecek ve aktif hâlde tutacak yeni öğretim ve müfredat sistemlerini bir an önce okullarda uygulamaya koymak gerekiyor. Öğrencilerin sağ beyin yarım kürelerini, sürekli yeni şeyler öğrenerek ve yenilikler düşünerek canlı tutmalıyız.
Beynin her iki yarım küresinde gerçekleştirilen fonksiyonlar, beynin esnek ve modüler yapısından dolayı, gerektiğinde, bir başka bölüm tarafından üstlenilebilmektedir. Doktorlar, beyindeki rahatsızlığı dolayısıyla üç yaşındaki bir kız çocuğunun dil öğrenmede vazifeli kısmını içine alan beynin sol bölümünü ameliyatla aldılar. Beynin sol bölümü alındığı için doktorlar, vücudun yarısının felç olmasından ve çocuğun dil öğrenememesinden korktular. Fakat çocuk yedi yaşına geldiği zaman normal bir şekilde iki dili, ana dili gibi öğrenmişti. Çünkü beynin diğer bölümü, rahmet-i ilâhîye ile devreye sokularak, eksik olan kısma ait fonksiyonu üstlenmişti. Bu örnek, beynin son derece esnek ve uyumlu bir yapıda yaratıldığını göstermektedir. Bunun sağlıklı kişiler için anlamı şudur: İnsan öğrenmeyi ve öğretmeyi iyi bilirse, bir nimet-i ilâhî olan beynini yüksek verimlilikle kullanabilir.5
Zihin-beyin kapasitesini verimli kullanabilmek için bazı araştırmalar
Dimağ fonksiyonlarını verimli kullanmanın yolu, her iki yarım küreyi birlikte kullanmaktır. Okulda öğretmenler matematik, Türkçe, sosyal bilgiler, fen bilgisi vb. dersleri, sol beyni tetikleyici ve devreye sokucu şekilde öğretiyorlar. Eğitim sistemi sol beyni geliştirici ve sağ beyin yarım küresini pasifleştirici bir yapıya sahip olduğundan, sağ beyin yarım küresini de eğitime dahil edecek şu faaliyetleri öğrencilerimizle yapmalıyız:
1. Gezi, gözlem ve araştırmalar yapılmalı.
2. Kitap okunmalı, okunanlar zihninde canlandırılmalı.
3. Resim, grafik ve şema çizilmeli.
4. Öğrenilenler resimlenmeli.
5. Harita ile ders çalışılmalı.
6. Şiir, hikâye ve masal yazılmalı, roman tasarlanmalı.
7. Hayal kurulmalı ve yeni şeyler düşünülmeli.
8. Öğrenilenler uygulanmalı. Deney yapılmalı.
9. Müzik dinlenmeli ve enstrüman çalınmalı.
10. Problemlere çözüm üretilmeli.
11. Dramatizasyon çalışmaları yapılmalı. Şiir okunmalı.
12. Vücut dilinin kullanılması öğrenilmeli ve vücut dili geliştirilmeli.
Yaratılıştan her insanda sağ veya sol beyin yarım kürelerinden biri daha baskın işletildiğinden, eğitim ve öğretimde; öğrencinin zayıf veya çekinik olan beyin yarım küresi de aktif hâle getirilerek, beynin bütüncül işleyişi sağlanmalıdır. Yapılan araştırmalarda, öğrencilerin baskın olan zihin fonksiyonlarına, zayıf olan zihin fonksiyonları da eklenerek, çalışmaları teşvik edildiğinde, genel yetenek ve performanslarında büyük artışlar olduğu gösterilmiştir. Öğrenciler beynin her iki yanını tetikleyici işler ve uygulamalar yaptıklarında, verimlilik, kat kat artmaktadır. Ancak okullarda sadece beyninin bir yanını kullanmak üzere eğitilen insanlar, beynin öteki yarım küresini, hayata atıldıklarında kullanamıyor. Zeki ve becerikli insanlar, beyinlerinin iki yarım küresini de verimli kullanabilenlerdir.
İdeal olan, beynimizin her iki yarım küresini birlikte kullanabilecek bir eğitim ve öğretim sistemi kurabilmek ve beynimizin her iki bölümünü tetikleyici ve canlı tutucu aktiviteler yapmaktır. Kul olarak Rabb'imizin bize lütfettiği ve ruhun bedendeki irtibat noktalarından biri olan beyni, faydalı ve iyi işlerde kullanmalı, bize böyle bir ihsanda bulunduğu için O'na daima şükretmeliyiz.
______________
Kaynaklar
1. Soyut Düşünme ve Beynin Sırları, Prof. Nevzat Tarhan, Okur-Yazar dergisi, Mart 2004.
2. Lernen, Gehirnforschung und die Schule des Lebens, Prof. Manfred Spitzer, sh.53.
3. Aklını En İyi Şekilde Kullan, Tony Buzan, Arion, sh.26, 2001,İstanbul.
4. Neden Öğretemiyoruz, Prof. Osman Çakmak, Zafer dergisi, Kasım 2003, sh.42; Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi, Alp Boydak, Beyaz Yayınları, 2004 İstanbul.
5. Lernen, Gehirnforschung und die Schule des Lebens, Prof. Manfred Spitzer, sh.15.
6. Neden Öğretemiyoruz, Prof. Osman Çakmak, Zafer dergisi, Kasım 2003, sh.42.
7. Aklını En İyi Şekilde Kullan, sh. 42.
8. Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi, Alp Boydak, Beyaz Yayınları, sh. 26-27, 2004 İstanbul
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/324/1740.mp3[/SES]
Ali Erkan KAVAKLI
* Beyin yarım kürelerimizin aktivite yoğunlukları, faaliyetlerimize ve kişilik özelliklerimize nasıl tesir etmektedir?
* öğrencilerin sadece sağ ve sol beyin metaforuyla eğitim ve öğretime tâbi tutulmaları, onlarda nasıl bir tehlikeye yol açabilir?
* İnsanın kendini müspete kanalize etmesi ve iyimser düşünmesiyle beyin faaliyetleri arasında nasıl bir münasebet vardır?
* Beynin bölümleri ile zekâ arasındaki münasebet ...
Zihin-beyin araştırmaları, insanların kendilerine verilen dimağ fonksiyonlarını (hayal, tasavvur, düşünme, öğrenme, hatırlama vs) daha verimli kullanabileceğini ortaya koyuyor. Ağırlığı, insan vücudunun ortalama % 2'si olan beyin, ruhî fonksiyonlarımızın biyolojik santralidir ve yaklaşık 1,4 kg'dır. Beyinde yaklaşık 60 milyar nöron (neuron, sinir hücresi) bulunur. Vücuda alınan oksijenin % 25'i beyinde harcanırken, glikozun (basit şeker) da çoğu beyinde tüketilir. İnsan dışında beyin sahibi yaratıkların beyin hücreleri arasında çok az bağlantı (sinaps) varken, insan beynindeki bir nöron, diğer nöronlarla 2.000-10.000 arasında bağlantı kurabilme potansiyelinde yaratılmıştır.1
İnsan beyni anatomik ve fonksiyonel açıdan sağ ve sol, ön ve arka gibi alt bölümlere ayrılarak incelenmektedir. Beyin; zihin, his ve irade gibi vicdanî unsurların beslenme noktası ve zihnî fonksiyonların ortaya çıktığı bir sahne olduğundan en kompleks öğrenme vasıtasıdır. İnsanın zihin veya kalb gibi öğrenme yollarıyla elde ettiği mâlûmâtlar, beyindeki hafıza sisteminde saklanır. Ruhun meskeni kabul edilen biyolojik bedenimizdeki santrallerden biri olan beynimizdeki 60 milyar nöronun 10 katrilyonluk bir sinir şebekesi kurma potansiyeli vardır. Gerek işitme, duyma, görme, dokunma, tat ve koku alma gibi beş duyumuz vasıtasıyla algıladıklarımız, gerekse sezgi ve ilham yoluyla kalbe doğan mânâlar beyindeki belli merkezlerde işlenir. Bu yüzden beyinden, bu organlarımıza; duyu organlarımızdan da beyne yaklaşık 4 milyon civarında sinir bağlantısı inşa edilmiştir. Her sinir hücresinden saniyede 300 kadar mesaj iletilmektedir. Beyinde her saniye sinirlerden gelen 750 milyon uyarı analiz edilip değerlendirilirken, bunun yarısı kadar uyartı da beyinden çıkmakta ve ilgili organlara gönderilmektedir.2
Bugün beyin birçok alanda esrarını koruyor. Ruhun bir santral noktası olan beyinde her saniye kontrol altında tutulan milyonlarca kimyevî reaksiyonun, zihin fonksiyonlarının gerçekleştirilmesinde aldığı roller, yakın zamana kadar pek bilinmiyordu. Protein, karbonhidrat ve su gibi ölü gıdalarla beslenen beyin hücrelerinin, ruhun; hayal kurma, öğrenme, düşünme, bilgiyi depolama gibi mu’cizevî fonksiyonlarına aracılık yapacak şekilde yaratılması, Rabb'imizin en büyük ihsanıdır. Ruhun evi olan insan vücudunda beyin olmazsa, insan nebâtî bir varlıktan ibaret kalırdı. Ruhun bir mekanizması olan vicdanın bedendeki irtibat düğmeleri olan beyin ve kalb vesilesiyle insan, Rabb'ine muhatap ve yeryüzünün halifesi olma liyakatini kazanır.
Dış dünyanın farkına varılmasında, içimiz ve dışımızdaki hâdiselerin idrâkinde, beyni saran sinir hücreleri arasındaki sinaptik bağlantılar birer sebep olarak kullanılmaktadır. Ruha inanmayan materyalistler ise, düşüncenin üretilmesinde birer vesile olan sinir hücreleri arasındaki elektrikî akımlara ve kimyevî moleküllere ilâhî güçler atfetmek mecburiyetinde kalmaktadır.
Zihin-beyin araştırmaları, beynin muazzam bir öğrenme kapasitesine sahip yaratıldığını, insanların -buna dâhiler dahil- beyinlerinin öğrenme kapasitesinin ancak % 10-15'ini kullandıklarını ortaya çıkarmıştır. Ortalama insanlar, genelde beyin kapasitelerinin yüzde birini kullanmaktadır. Bu husus, halk arasında beynin tamamının ancak bu nispette kullanıldığı şeklinde anlaşılmaktadır. Fakat beynin tamamı çok değişik faaliyetlerde kullanılmaktadır.
Sinir hücreleri arasında bilginin 30-40 kat daha hızlı iletilebilmesi, bu hücrelerin arasındaki bağlantıların sıklığına; bağlantıların sıklığı da, beynin ne kadar aktif ve yoğun kullanıldığına bağlıdır.
California Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Robert Ornstein, beynin çeşitli bölümlerinin hangi zihin fonksiyonlarında rol aldığını araştırdı. Bulgular, insanı hayrete düşürecek seviyedeydi. Fonksiyonları itibariyle insan beyni; sağ, sol, üst ve alt olmak üzere dört bölümde incelenebilirdi. Üst beynin sağ ve sol kısmı; şuur, sembolik düşünme, zekâ, mantık, irtibatlandırma, kıyaslama gibi zihin fonksiyonlarının açığa çıkmasında görevli birimlerdir.
Alt beyin genelde, şuuraltının ve biyolojik organların fonksiyonlarının gerçekleştirilmesinde rol almaktadır. Meselâ, biz uyurken bile çalışan alt beyin; vücut ısısının kontrolü, kimyevî dengeler, sindirim sistemi, duyguların kontrolü ve tansiyon gibi fonksiyonların gerçekleşmesinde vazifelendirilmiştir.
Bazı deneylerde üst beyinle bağlantılı dimağ fonksiyonlarını (motivasyon ve iradeyi) kullanarak, alt beynin programlanabileceği gösterilmiştir. Bu bakımdan insanın kendini müspete kanalize etmesi, iyimser düşünmesi, bir şeyi gerçekleştireceğine inanması çok önemlidir.
Beyin bütüncül bir yapıda vazife gördüğünden, her bir bölümün kendine has, diğerlerinden kopuk görevleri yoktur. Beynin her bir bölümünün yaptığı işler, beynin diğer bölümleri ile bağlantılıdır. Beyinlerinin bütün bölümleri daha verimli ve daha koordineli çalıştırılan insanlar, daha başarılı ve zekidir.
Prof. Ornstein, beyin dalgalarını ölçmek için yapılmış özel başlıklar kullanarak, öğrencilerin değişik beyin aktivitelerini tespit etti. Onlara matematik işlemleri yaptırdı, hikâyeler ve resmî mektuplar yazdırdı, renkli dosya düzenletti, eleştiriler yaptırdı, mantıklı düşünmelerini sağladı, hayal kurdurdu. Bu faaliyetler esnasında beynin iki yarım küresinden gelen dalgaların yoğunluğunu ölçtü. Tespitleri, hem şaşırtıcı, hem de önemliydi. Zîrâ, her ne kadar beynin bütünü her zaman aktif olsa da, beynin yarım küreleri arasında farklı işlere göre değişen aktivite yoğunluğu vardı.
Öğrencilere; konuşma, okuma, düşünme, analiz, sentez, eleştirme, yazma, işiterek öğrenme, ezberleme, kanun ve kuralları öğrenme gibi faaliyetler yaptırıldığında, üst beyinlerinin sol yarım küresinde (sol beyin) daha yoğun elektrikî aktivite müşahede edilmişti. Sol beyin; analizde, konuşmada ve matematik işlemlerinde sağ beyinden daha iyi çalışıyordu. Sol beyin; mücerret ve analitik düşünmede, bütünü parçalara ayırmada, parçaları ayrı ayrı hafızaya kaydetmede ve mantıklı düşünebilme gibi fonksiyonlarda rol aldığından yoğun bir aktiviteye sahiptir.3 Araştırmada ortaya çıkan bu farklılıklar, beynin alt bölümleri arasında bir iş bölümü olduğu şeklinde yorumlandı. Bu iş bölümü, beyin yarım kürelerinde fonksiyonel farklılaşmanın ve anatomik asimetrinin bir delili olarak düşünüldü. Sol beyin yarım küreleri, sağ beyin yarım kürelerinden genelde daha aktif olan öğrencilerin kişilik yapıları analiz edildiğinde, aşağıdaki neticelere ulaşıldı:
Sol beyin yarım küresi daha yoğun çalıştırılan kişiler, yeniliklere daha kapalıydı. Bunlar gerçek ile hayalî kolayca ayırt edebildikleri gibi, duygularını kontrol etmede de daha başarılıydılar. Bu kişiler fikir ve kararlarını değiştirmede zorlanıyor, yeni bilgilere daha kolay sınır koyabiliyordu. Bunlarda yeniliklerden korkma, rahata düşkünlük gibi karakter özelliklerine daha fazla rastlanıyordu.
Sağ beyindeki aktivite yoğunluğu, sol beyne göre daha yüksek olan öğrencilerin kişilik özellikleri belirlenerek, bu öğrencilerin beyin aktiviteleri ile kişilik yapıları arasında ayırt edici bir bağlantının olup olmadığı araştırıldı. Araştırmalar, sol ve sağ beyin yarım kürelerinin farklı iş ve görevlerde değişik şekillerde aktif olduğunu ve bunların belirli kişilik özellikleriyle uyum gösterdiğini ortaya çıkardı.4 Meselâ, keşif ve icat, sezgiye dayalı algılama, ritim üretmedeki performans, renk uyumuna hassasiyet, hissi konularda başarılı olma, mimarîde, sahne sanatlarında, dramada başarılı olma, sosyal problemlere çözüm üretme ve hissî coşkunluk gibi özellikler, sağ beyin yarım küreleri daha aktif olan insanlarda sık görülmektedir. Bazı kişiler, daha önce gördükleri insanların yüzünü kolayca hatırlarken, isimlerini hatırlamada zorlanır. Bu durum (sağ yarım kürenin, öğrenme ve hatırlamada, sol beyin yarım küresinden daha aktif kılınmasından dolayı) bu kişilerin sağ beyinlerinin baskın yaratıldığını gösterir.
Hafıza, şekil ve temsillerle çalışır; bilgiyi resimlerle işler.
Düşünce üretiminde, beynin bütün bölgeleri değişik seviyelerde aktif olduğundan, düşünce üretimi, beynin bütününe ait bir fonksiyondur. Ancak herkes beynin her iki yarım küresini değişik seviyelerde kullandığından, hangi beyin yarım küresinin daha sık ve aktif çalıştığına bağlı olarak, beyin yarım kürelerinin baskınlık ve çekinikliğinden bahsedilebilir.
Daha sonraki araştırmalar ise, beynin sağ ve sol yarım kürelerindeki aktivite yoğunluğundaki asimetrik tercihliliğin, yaratılıştan geldiğinin kabul edilmesi gerektiğini gösterdi. Nasıl insanlarda sağ ve sol elini kullanmada bir tercihlilik söz konusu ise, aynı şey beynin yarım kürelerinin fıtrî işleyişinde de söz konusudur.
İki farklı nazar ve niyet
Ancak beyindeki bu aktivite yoğunluğundaki ayırt edici farklılaşma ve gözlemler, iki farklı nazar ve niyet ışığında yorumlanıyordu. İnançları olmayan veya dine karşı lâkayt bilim insanlarına göre, bütün bu beyin fonksiyonları ve bununla bağlantılı kişilik özellikleri, sağ ve sol beyin yarım kürelerinin kendi işleyiş yapısından kaynaklanıyordu. Ve her şey sağ ve sol beyne atfedilerek açıklanıyordu. "Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi" adlı eserde; "Batı kültürü dediğimiz ve bizim de içinde bulunduğumuz kültürde eğitim, tamamen sol beyin ağırlıklıdır. Bu kültür içerisinde ne kadar yoğrulursak sol beynimiz o kadar çok bilenmektedir. ...Sol beynimiz, gerçekten yeniliklerin yaşama geçirilmesi konusunda sanki bir düşman gibi davranır. Bu düşman, yenilgiye uğratılmadan hiçbir yenilik yapılamaz. İnanılması güç davranışlar gösterebilir. ...Sol beynimiz, rahat etmeyi sever ve bizi tehlikelerden korumak ister. Yenilik de bir tür tehlikedir; çünkü rahat ve huzur bırakmaz." şeklinde kaleme alınan tespitler buna güzel bir misaldir.8
İnançlı araştırmacılar, bütün bu tespit ve gözlemlerin kaynağının beyin değil, Allah'tan gelen şuur sahibi bir emir ve kanun olan ruh olduğunu ve beynin bölümlerinin birer irtibat noktası ve açma-kapama düğmesi olarak ruha bir perde gibi vazife gördüğünü belirtmektedirler.
İnsanın zihin fonksiyonlarına ait farklılıklar, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin aktivasyon yoğunluğuyla irtibatlandırıldığından, insanlar arası farklılıklar, sağ ve sol beyin metaforuyla anlamlandırılmaya başlanmıştır. Bu tip sınıflamalarda her zaman hatırlanması gereken husus şudur: Öğretmenlerin eline verilen her bir sınıflama modeli, tabiatı gereği, öğrenciye ait bütün bilgileri ve farklılıkları, kendi kategorizasyon dürbününden anlamlandırır. Bu noktada ölçü korunmadığında ve insanları gruplamada çoğulcu yaklaşımlar ve modeller kullanılmadığında ise, tehlikeli olabilir ve vasıtalarla gâyeler birbirine karışmaya başlar.
Bazı öğrenciler, kişilik yapıları gereği, bilgileri, parçalı ve sıralı değil, bütün olarak algılama ve öğrenmeye meyillidir. Bilgileri sıra ile ve parçalı öğrenen kişilerde, sol beyin daha güçlü, bütün olarak öğrenmeye meyilli, hayal kurma kapasitesi iyi kişilerde sağ beyin daha baskındır. Bu açıdan mucitlerin, romancı ve hikâyecilerin sağ beyin yarım küreleri daha aktif ve güçlüdür.
Günümüzde bilgiye ulaşmak, artık çok daha kolay. Önemli olan yenilik, keşif ve icat yapmak. Bilgiler kitaplara, ansiklopedilere, cd'lere kolayca depolanıp sorgulanabilir veri tabanlarıyla istenildiğinde depolanan her bilgiye kolay ve hızlı erişim sağlanabilmektedir. Farklı düşünen, icat ve yenilik yapan insanlara çok fazla ihtiyaç vardır. Bu da hayal kurmaktan, farklı düşünmekten geçiyor. Bunun için öğrencilerin beyinlerinin sağ yarım küresini ateşleyecek ve daha yoğun ve verimli kullanılmasını sağlayacak uygulamalara ihtiyaç var. Öğrencilerin hem sol, hem de sağ beyin yarım kürelerini ateşleyecek ve aktif hâlde tutacak yeni öğretim ve müfredat sistemlerini bir an önce okullarda uygulamaya koymak gerekiyor. Öğrencilerin sağ beyin yarım kürelerini, sürekli yeni şeyler öğrenerek ve yenilikler düşünerek canlı tutmalıyız.
Beynin her iki yarım küresinde gerçekleştirilen fonksiyonlar, beynin esnek ve modüler yapısından dolayı, gerektiğinde, bir başka bölüm tarafından üstlenilebilmektedir. Doktorlar, beyindeki rahatsızlığı dolayısıyla üç yaşındaki bir kız çocuğunun dil öğrenmede vazifeli kısmını içine alan beynin sol bölümünü ameliyatla aldılar. Beynin sol bölümü alındığı için doktorlar, vücudun yarısının felç olmasından ve çocuğun dil öğrenememesinden korktular. Fakat çocuk yedi yaşına geldiği zaman normal bir şekilde iki dili, ana dili gibi öğrenmişti. Çünkü beynin diğer bölümü, rahmet-i ilâhîye ile devreye sokularak, eksik olan kısma ait fonksiyonu üstlenmişti. Bu örnek, beynin son derece esnek ve uyumlu bir yapıda yaratıldığını göstermektedir. Bunun sağlıklı kişiler için anlamı şudur: İnsan öğrenmeyi ve öğretmeyi iyi bilirse, bir nimet-i ilâhî olan beynini yüksek verimlilikle kullanabilir.5
Zihin-beyin kapasitesini verimli kullanabilmek için bazı araştırmalar
Dimağ fonksiyonlarını verimli kullanmanın yolu, her iki yarım küreyi birlikte kullanmaktır. Okulda öğretmenler matematik, Türkçe, sosyal bilgiler, fen bilgisi vb. dersleri, sol beyni tetikleyici ve devreye sokucu şekilde öğretiyorlar. Eğitim sistemi sol beyni geliştirici ve sağ beyin yarım küresini pasifleştirici bir yapıya sahip olduğundan, sağ beyin yarım küresini de eğitime dahil edecek şu faaliyetleri öğrencilerimizle yapmalıyız:
1. Gezi, gözlem ve araştırmalar yapılmalı.
2. Kitap okunmalı, okunanlar zihninde canlandırılmalı.
3. Resim, grafik ve şema çizilmeli.
4. Öğrenilenler resimlenmeli.
5. Harita ile ders çalışılmalı.
6. Şiir, hikâye ve masal yazılmalı, roman tasarlanmalı.
7. Hayal kurulmalı ve yeni şeyler düşünülmeli.
8. Öğrenilenler uygulanmalı. Deney yapılmalı.
9. Müzik dinlenmeli ve enstrüman çalınmalı.
10. Problemlere çözüm üretilmeli.
11. Dramatizasyon çalışmaları yapılmalı. Şiir okunmalı.
12. Vücut dilinin kullanılması öğrenilmeli ve vücut dili geliştirilmeli.
Yaratılıştan her insanda sağ veya sol beyin yarım kürelerinden biri daha baskın işletildiğinden, eğitim ve öğretimde; öğrencinin zayıf veya çekinik olan beyin yarım küresi de aktif hâle getirilerek, beynin bütüncül işleyişi sağlanmalıdır. Yapılan araştırmalarda, öğrencilerin baskın olan zihin fonksiyonlarına, zayıf olan zihin fonksiyonları da eklenerek, çalışmaları teşvik edildiğinde, genel yetenek ve performanslarında büyük artışlar olduğu gösterilmiştir. Öğrenciler beynin her iki yanını tetikleyici işler ve uygulamalar yaptıklarında, verimlilik, kat kat artmaktadır. Ancak okullarda sadece beyninin bir yanını kullanmak üzere eğitilen insanlar, beynin öteki yarım küresini, hayata atıldıklarında kullanamıyor. Zeki ve becerikli insanlar, beyinlerinin iki yarım küresini de verimli kullanabilenlerdir.
İdeal olan, beynimizin her iki yarım küresini birlikte kullanabilecek bir eğitim ve öğretim sistemi kurabilmek ve beynimizin her iki bölümünü tetikleyici ve canlı tutucu aktiviteler yapmaktır. Kul olarak Rabb'imizin bize lütfettiği ve ruhun bedendeki irtibat noktalarından biri olan beyni, faydalı ve iyi işlerde kullanmalı, bize böyle bir ihsanda bulunduğu için O'na daima şükretmeliyiz.
______________
Kaynaklar
1. Soyut Düşünme ve Beynin Sırları, Prof. Nevzat Tarhan, Okur-Yazar dergisi, Mart 2004.
2. Lernen, Gehirnforschung und die Schule des Lebens, Prof. Manfred Spitzer, sh.53.
3. Aklını En İyi Şekilde Kullan, Tony Buzan, Arion, sh.26, 2001,İstanbul.
4. Neden Öğretemiyoruz, Prof. Osman Çakmak, Zafer dergisi, Kasım 2003, sh.42; Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi, Alp Boydak, Beyaz Yayınları, 2004 İstanbul.
5. Lernen, Gehirnforschung und die Schule des Lebens, Prof. Manfred Spitzer, sh.15.
6. Neden Öğretemiyoruz, Prof. Osman Çakmak, Zafer dergisi, Kasım 2003, sh.42.
7. Aklını En İyi Şekilde Kullan, sh. 42.
8. Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi, Alp Boydak, Beyaz Yayınları, sh. 26-27, 2004 İstanbul
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/324/1740.mp3[/SES]