Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, Son Peygamberi olan Muhammed (sav)'e, onun ailesine ve ashabına selam olsun.
Allah'ın yardmıyla, bugün insanların çoğunun kafasında büyük bir soru işareti olan mezhepler meselesine değinmek istiyorum. '' Mezhepler ve Meşrepler'' Başlığında ki konuları inceledim ve böyle bir yazının gerekli olduğunu düşündüm. Allah'tan bu yazıyı faydalı kılmasını diliyorum. Yazının doğruları Allah'tan, yanlışları ise nefsimden ve şeytandandır.
Birçoğumuzun bidliği gibi Mezhep: Gidilen yol. Takip edilen yol. Anlamına gelir.
İnsanların bugün taklid ettikleri mezhepler ise: Alimlerin ictihatları ve görüşleridir.
Mezhep imamları, kendi çağlarında, kendilerine ulaşan hadisler üzerinde ictihat edip, bunlardan hüküm çıkarmışlardır. Bu vesileyle de her imam'ın kendine ulaştığı hadislerle yaptığı ictihatlar neticesinde kendi görüşü ortaya çıkmıştır.
BİR MEZHEBİ TAKLİD ETMEK GEREKLİMİDİR?
Öncelikle söylemeliyiz ki Bu 4 mezheb'in imamları '' Beni taklid edin, benim ictihadlarımı taklid edin, benim mezhebime uyun.'' gibi birşey söylememişlerdir. Zaten onlar'ın zamanında mezhep diye birşey yoktu. Mezhep, onlardan sonra gelen insanların islam'ı araştırmayı bir kenara bırakıp, bu alimlerin ictihatlarına sıkı sıkıya sarılmalarıyla ortaya çıkmıştır. Özellikle bu alimler, Ebu hanife, İmam şafii, imam malik, Ahmed bin hanbel, Bir kimsenin islamdaki delilini bilmeden bir alimi taklid etmenin ''Caiz Olmadığını'' bildirmişlerdir.
İmam Ebu Hanife Şöyle demiştir: ''Bir kimsenin, görüşümüzü nereden aldığımızı bilmediği halde onu kabul etmesi veya bizim görüşümüzle fetva vermesi helal olmaz.” (el-İntika s.145. İbni Abdilber; İ’lamü’l-Muvakkıîn. 2/309. )
Yine İmam şafii meşhur sözünde : “Bir söz söylediğimiz vakit onu Allah’ın kitabi ve Rasûlullah’ın sünnetine arzediniz. Eğer onlara uyuyorsa kabul ediniz, uymuyursa reddediniz ve sözümüzü duvara çalınız.” (el-Mecmı, 1/63: İ’lamül-Muvakiîn, 2/361, İbnü’l-Kayyim.)
Bu alimlerin buna benzer onlarca sözü vardır.
Bu imamlar özellikle '' Benim mezhebim hadistir'' Demişlerdir ve insanları hadisleri öğrenmeye teşvik etmişlerdir.
Bugün bazı insanların çıkıpta: '' Mezhepsizlik Dinsizliktir. 4 hak mezhepten biirine uymamak bidattır'' gibi sözlere ne demeli acaba?!
Örneğin: Namazda Rükuya giderken ve rükudan kalkarken ellerin kaldırılması.
Hanefi mezhebinden başka bunu yapmayan yoktur. Buharinin '' Namazda Elleri Kaldırma Risalesi'' adında 200 küsür rivayetten oluşan bir eseri vardır. Bu hadisler olmasına rağmen, kişinin Ebu hanifeyi taklid etmesi ne kadar doğrudur? Ebu hanife acaba etrafındaki insanlara '' Size hadis ulaşırsa amel etmeyin benim mezhebimi taklid edin'' mi demiştir? Hayır! Kesinlikle böyle değil. Onlar'ın ortak görüşü: ''Eğer bir hadis size ulaşırsa o bizim görüşümüze aykırı bile olsa onu alın, bizim görüşümüzü ise bırakın'' dır. Ama gel gelelim bugün islam adına cüretkar fetvalar veren bazı insanlar '' Mezhepsizlik bidattır, dinsizliğe giden köprüdür'' gibi Cahilane sözler söylemektedirler.
Bu Mezhep fanatikliği öylesine artmış ki: artık aralarında savaşmaya, birbirini tekfir etmeye ve kendi mezhep imamlarını öven hadisler uydurmaya başlamışlardır.
”Benden sonra bir adam gelecek, ona Numan bin Sabit denir, künyesi de Ebu Hanefe’dir. Allah’ın dini ve benim sünnetim onun eliyle ihya olunacaktır.”
”Ümmetimden Muhammed bin İdris [Şafii] adında bir adam çıkacaktır, o ümmetime iblisten daha zararlıdır.
“Yine ümmetimde bir adam bulunacaktır ona Ebu Hanife denilir, ümmetimin kandili odur.”
Bugünün sözde alimleri bile bu uydurma sözleri hadis diye kullanmaktadırlar.
Hîdaye sahibinden rivayet edilmiştir: “Ebu Hanife (r.a.)’ye:
Söylediğiniz söz Allah’ın kitabına muhalefet ediyorsa ne yapalım, diye sordular. O:
Allah’ın kitabı için benim sözümü terkedin, dedi.
Rasûlullah’ın haberine muhalefet ediyorsa, diye sordular. O:
Rasûlullah’ın haberi için benim sözümü terkedin, dedi.
Sahabenin sözüne muhalefet ediyorsa, diye sordular. O:
Sahabenin sözü için benim görüşümü terkedin, dedi.”
Beyhakî’nin Sünen’inde el-İmta’ adlı kitapta yer alan bir rivayette imam Şafiî şöyle der: “Bir görüş ortaya attığımda, Rasûlullah’tan benim görüşüme aykırı bir rivayet varsa, Rasûlullah’ın sözünün doğru olması daha evlâdır. O halde beni taklid etmeyiniz.”
Ebu Davud der ki:
“Ahmed b. Hanbel’e; Evzaî’ye mi yoksa imam Malik’e (r.a.) mi uyayım? Diye sordum. Bana:
Dîni hiç kimseden taklid etme. Rasûlullah(s.a.v.} ve ashabından (r.a.) rivayet edilen şeylere sarıl, sonra tabiînden gelen şeyleri almada muhayyersin” dedi.
Ne beni, ne imam Malik’i, ne imam Ebu Hanife’yi, ne Şafiî’yi, ne Evzaî’yi ne de imam es-Sevrî’yi taklid et. Onların aldıkları kaynaklardan al. Dinini öğrenmede insanları taklid etmek, insanın fıkhının (anlayışının) kıt olmasındandır
(Ebu Davud: İmam Ahmed’in Meseleleri adlı eseri s. 277)
İmam Abdurrahman el-Evzaî (r.a.) şöyle demiştir: “insanlar seni terketse bile selefin rivayet ettikleri haberlere uy. Sana güzel, süslü, yaldızlı sözler söyleseler de kişilerin re’y ve görüşlerinden kaçın.”
Dehlevî (r.a.), : “Taklid etmek haramdır. Hiç bir kimse için, delil olmadan, peygamberden başkasının sözünü alması Cenab-ı Hakk’ın şu âyeti kerîmeleriyle haramdır;
“Rabbinizin indirdiğine uyunuz, O’ndan başka kimselere tabi olmayınız.” (A’raf 3)
“Allah’dan inen ayetlere uyunuz, denildiği zaman; biz babalarımızın bulundukları yola tabi oluruz derler.” (Bakara 170)
(Huccetullahi’l-Baliğa kitabında (1/153)
Kemal b. el-Hümâm, Hanefî fıkhının usul kitabı et-Tahrîr adlı eserinde şunları zikreder:
“Belirli bir mezhebe intisab etmenin gerekliliği, sahih görüşe göre gereksizdir. Ne Allah ne de Rasûlü, bîr kimseye, imamlardan birinin mezhebine intisabını dinin her hususunda onu taklid edipte diğerlerini gözardı etmeyi farz kılmadı. Faziletli devirler, mukallidlerin çoğunun; İmamının metodu hakkında bir bilgisi olmadığı halde “Ben Hanefîyim veya Şafiîyim” demelerine rağmen, belirli bir mezhebe intisab etmenin gerekliliği görüşü olmadan geçti. Somut bir sözle Şafiî veya Hanefî olunmaz. Birisi “Ben fakihim” veya “Ben katibim” demekle fakih ve katip olamayacağı gibi, imamının metodundan uzak olmakla ve sadece lafla o mezhebe girilmiş olmayınca, somut iddia, anlamsız ve boş sözlerle o mezhebe intisab etmek nasıl doğru olabilir?”
Allame Murtaza ez-Zebidî İhyau Ulumi’d-din’e yazdığı şerhinde şöyle der: “Taklid’etmemiz gereken kişi bize söylediği ve emrettiği şeylerle şeriatın sahibi Hz. Muhammed’dir. Eğer yaptıkları Rasûlullah’tan duydukları ve gördüklerine dayanıyorsa sahabeye de uyulabilir. İşte bu uymakla emrolunduğumuz tek şeydir. Bunun için İbn-i Abbas şöyle der “Rasûlullah’tan başka herkesin görüşü alınır veya terkedilir.” el-İrakîder ki: Bunu Taberanî, Mu’cemu’l-Kebîr adlı eserinde rivayet etmiştir. İsnadı hasendir.”
İşte size Alimlerin Taklid hakında ki Sözleri . Artık Bu meseleyi Allah'ın izniyle anlaman gerekir . Bir kişinin kaynağını bilmeden Bir alimi taklid etmesinin haram olduğunuda bu vesileyle öğrenmiş olduk. Allah Kur'anda bir çok ayette Rasulullah bize ne verdiyse onu almamızı, neyden de men ettiyle onu yapmamızı emretmiştir.
Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiği hadiste Rasulullah(sav):
“islâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına, Rasûlullah’ın O’nun elçisi olduğuna şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, gücü yetenler için hac yapmak.”
(Buharî 1/49′ Müslim (1/176-177). Nesaî (8/107-108), Tirmizî (5/5-6), Ahmed. Musned’inde (1/78)
Ömer ra. Şöyle der: “Sünnet (yol), Allah ve Rasûlü’nün gösterdiği yoldur, Re’yin (görüşün) hatasını bu ümmete yol olarak göstermeyin.
Kim bu İslam'a bir şey eksiltir veya ona bir şey eklerse '' İslamda Mezhep farzdır, veya 4 mezhepten brine uymak vaciptir'' derse o kimse icma ile kafir olur. Kimsenin Allah'ın dinine şart koşma hakkı yoktur.!
Sonuç olarak tüm müslümanların, babalarından gördükleri dini bir tarafa bırakıp, kur'ana ve sünnete sarılmaları gerekir. Bu müslümanlar üzerine farzdır. Delilsiz mesnedsiz ilmihal kitaplarını bir kenara bırakıp, hadis kitapları okumalı, dinimizi Rasulullah(sav)'den gelen rivayetlerde öğrenmeliyiz. Kim Rasulullah(sav)'ın hadislerine rağmen kişilerin görüşlerine sarılıp, '' Ben Bu mezheptenim bunu yaparım'' Derse o kişinin islamdan hiçbir nasibi yoktur.
Çünkü Allah Ahzap Suresinin 36. ayetinde :''Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur'' buyurmaktadır.
Başka bir ayette yine Allah :Aralarında hüküm verilmesi için Allah'a ve Resûl'üne davet edildiklerinde mü'minlerin sözü ancak, 'İşittik ve itaat ettik' demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir." (Nur, 24/51)
Bu mesele hakkında yazılacak birçok nakil olmasına rağmen, hem okuyanlar sıkılmasın hemde kafasında soru işareti olan arkadaşlar varsa onların sorularıyla bir münazara şeklinde geçmesini istediğimden dolayı kısa bir yazıyla yetindim.
ElhamdulillahiRabbinalemin.