yolun başından beri bana sorarlar "ey fakir buraya kadar nasıl dayandın ?"
derim ki; çimento taşıyarak.
cevre sakin amma velakin zorludur yol boyu ne olacak halin ?
derim ki; allah(c.c) zoru bilmemi istemedikçe ne bilirim meşakkât. bildirmek isterse de etime kemiğime göre verir.
her yola bir son koymuştur öyle ya da böyle bir son göreceğim.
ey fakir silahın var mı ?
derim ki; evet, benim silahım dokununca acı vermeyen sözdür.
ya fakir neler dersin, canavardan korur mu söz, bıçak olmadan çıkar mı göz ?
derim ki; göz çıkarmak istedikçe bir parmak da yeter, bıçakla işi olan kalemimin ucudur, benim canavarım gaflettir.
ey garip fakir yolun açık olsun...
hadi selametle... bu fakir yoluna devam eder, görelim mevlâ ne eyler... ne eylerse güzel eyler vesselam.
kötü insanları tanıma senesi. 365 günlük ağıt konuk eyler kâğıt. rüzgarla uçuşur sözüm, nereden varacağı belli mi olur ?...
anlatmak istediklerimin toplamı düşündüklerinin bir eksiği olabilir. icra etmeye gayret gösterdiklerim beklentilerinden bir mil ötede olabilir. hepimiz aynı güzergahtan gidiyoruz meçhule. bir gün anlattıklarımı sahipleneceksin.
geçtiğin diyarları sen de hatırlayacaksın. sago sadece hatırlar.
her zamanki pesimist kötü adam bu. olabildiğince kendimim. kendi gibi olan herkesin en büyük sırdaşlarındanım.
ben ağlamaktan utanmayanım, pişmanlık tövbesiyle ruhunu rahatlatanım. benim yolumun üzeri dolunay, güneşi görmeyeli yıllar oldu.
ağustos güneşi gerçektir peki ya ocak ayazı ? insanlar mevsimler gibidir derler. 4 mevsim bestelere konu olmuş.
bazısı yaz hiç bitmeyecek sanıyor bazısının güneşi görünce gözleri kamaşıyor yabancılıktan... vuslat nerede ?
dayanmak gerek. kaf kef kaldığı yerden devam eder, şarkı bittiği yerden başlar, nokta konduğu yerden uzaklaşır.
sarkılar birer insan gibidir, yıllar geçtikçe hüzünlenir, vakit gelince ağlarlar.
yargılar birer cellat gibidir ille de giyotinim ille de giyotinim derler. her göz altın aramasaydı çinko madenin şâhı olurdu.
ben altın dediklerinde aşağı bakıyorum, onlar altında dendiğinde "hani nerededir ?" diyerek her bir tarafa bakınıyorlar.
ben aynı şeyleri anlattıkça beni daha çok sevenleri görüyorum. gördüklerime inanmam gerek.
hüsranlarımla komşu olduğumdan beri beş çaylarında dolunayı izliyoruz. komşu komşunun külüne muhtaç...
tanıklarımı cansızlardan seçtim, sanıklarımsa canlılardan bir demet. bir tanığım var biri dilim diğeri kalemim.
biri üç öteki beş harftir... üç-beş anlatırlar.
maneviyat benim sarayım, hizmet edenim dua, askerlerim kelimeler, hüner süsüm. simdi anlayabildin mi tüm bunlar benim benim iç yüzüm.
sana "rab" dediğimde korkma, o senin de rabbın. kıldan ince kılıçtan keskin bir geçit bizi bekler, düşersen yanarsın, kendini tart.
o terazide ne kavun tartılır ne karpuz.
bebek karında... onun için orası dünya. ne çok da seviyor orayı. yiyor içiyor...
ahiret o göbeğin terkidir işte. dışarıdaki kocaman evren nere... o bir katrecik göbek nere...
bu yolda yürümemiz için emir verildi. herkes tek başınadır denildi. emir yüce makamdan ulaştı.
bakıyorum da bazıları buna şaştı. bizler dünyaya yemeye, içmeye gelmedik. bunu hatırlaman benim gibi onlarca seneni alabilir.
bu sahibinin sesidir. sana senin sahibini hatırlatmak için verdiğim çaba değil nafile... bir-iki kişi de olsa aramıza katılır genişler bu kafile.
rabbim fazl-u keremiyle içimi ısıtıyor elhamdulillah. kalbi donmuşları çöz diyor manen.
ne mutlu ısınana, ne mutlu çözülene ne mutlu ruhunu yeterince doyuran fakire.sen ister kabullen ister reddet sonumuz yakın mesafe.
yol yakınken çıkış bul.. bir çıkar yol bulamayacağın gün gelecek. olüm allah’ın emri, ankebut’ta belli.
biri ra bbine "ben de yaratırım" demiş. rab "yarat bakalım." demiş. o biri elini toprağa daldırmış. rab şöyle demiş:
"dur bakalım, kendi toprağınla yap!..."
benim bahsettiğim bu derinlik hiçbir denizde yok, henüz kavuşmak yakındır, bir kulaç daha at ve karaya var.
bu beyâbanın kumu olmayı çok iş sanma. senden yığınla var demektir. olabiliyorsan onun yağmuru ol!...
ne vesvasın yakınında kal ne de meleğin uzağında. kalbün hüzünlü olsun.
eğlenenleri ve eğlence düşkünlerini kendi meyhanelerinde bırak. bir bardak içindeki renkli suya teslim olanları sahibi hannastır.
yaşlı çocuk sago tebessümü dost bildi, yaşamadıkça karalamadı.
el herkeste var ama onun sahibinden el olmuşlar. uçüncü şahidim elimdir. kalp hakimdir.
sen beni iyice dinle. dinleki bir çıkar yol bulasın...
adım yunus... sagopa onun kahramanı.
hadi selametle.. bu fakir yoluna devam eder, görelim mevlâ ne eyler.. ne eylerse güzel eyler vesselam.