Osmanlı yıkılmış, ardında irili ufaklı devletçikler ve gruplar bırakarak tarihin tozlu sayfalarındaki yeri almıştır. Altıyüz küsür senedir İslam’ın bayraktarlığını yapan imparatorluk tuzla buz olmuş, içten ve dıştan gelen tehditlere daha fazla dayanamamıştır. Bu sıralarda galip devletler yenilenlere her istediklerini yaptırmaya hazırlanırken; kalbinde iman, gönlünde vatan sevgisi olan nice nice evlatlarımız yaşlarına bakmadan bu duruma bir son vermek gerektiğini düşünürler. Ve bunu yapmanın en temiz yolu ölümü göze alarak savaşmaktır. Çanakkale’de, Gelibolu’da, Şıbka’da, Dimetoka’da kahramanca savaşır ve şehit olurlar. Arkasından bu kanların sulandığı bir devlet filizlenir. Türkiye. Dökülen kanların amacıdır zaten bu. “İslam sancaksız, minareler ezansız, gökler bayraksız kalmasın”dır amaç. O sıralarda kalbinde vatan sevdası olan ama memleketinden ayrı bir insan vardır. Kültürüne sıkı sıkıya bağlı, dizelerinden adeta bir ülkenin kaderinin aktığı bir şairdir o. İstiklal Şairi Mehmet Akiftir o. Çanakkale savaşını anlatır, İstiklalimizi kazanmamızı anlatır ve daha nice güzel şeyler anlatır bize. “Bilmeden gelip bastığımız bu toprakları” tanımamızı ister. Her karışı kanla sulanmış bu toprakların nasıl kazanıldığının resmidir adeta o. Ve onun idealleri vardır. “Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek! İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!” diyerek içindeki nesil özlemini dışa vurur. Asım’ın nesli onun gözünde bu ülkenin tek kurtuluşudur. Kültürüne, vatanına, gelenek ve göreneklerine bağlı, kendine batının sadece güzel yönlerini örnek almış, “medeniyet denilen tek dişi canavar”ın bizi yemesine izin vermeyen bir nesildir arzuladığı. Döneminin tüm olumsuzluklarına rağmen içinde büyütür Akif bu nesli. Dizelerine koyar, safahatlaştırır. Dört bir yandan insanın maneviyatının hedef alındığı saldırıları, koca koca savaşlardan daha tehlikeli bulan bir peygamberin ümmeti olarak, o da haliyle korkmaktadır. Çünkü heybetli Ağrı dağı çökmüş, yerine yeni yeni filizlenen ama yanlış politikaların kurbanı olmaya çok müsait bir tepecik vardır. Beklemektedir Akif, o nesli beklemektedir. Asım’ın neslinin gelmesi yakındır çünkü. Bilimde ve fende batıya, maneviyatta, kültürde ve yaşam tarzında doğuya dönüktür Asım’ın yüzü. İşte bu yüzden zordur Asım’ın ve arkasından gelecek nesillerin işi. Ama bir gerçek var ki zor olan başarılır bu milletin sinesinde. Bu yüce millet bu nesli zaten içinde büyütüyor. Asım’ın neslinin sesi gün geçtikçe daha da artıyor. Ve o şanlı şair Mehmet Akif bakıp bu nesle “Bekliyorduk, neredeydiniz?” diyordur muhtemelen. “Nerelerdeydiniz?”

(ALINTI)