O, bütün bunlar karşısında ellerini arkasına umarsızca bağlamış özgürlüğün öksüz çocuğu…
O, intifadanın, saflığın masumca-çocukça bir sembolü…
O, iki yüz yıldır coğrafyası her türlü işgale uğramış devamlı kaybetmiş adı sanı bilinmez ama hepimiz den bir parça taşıyan...
O, karşısındakilerin gücünü umursamayan ve bunu es geçmemizi bize hatırlatan…
O, annesini, babasını, kardeşlerini, her şeyini kaybetmiş ve hala kaybetmekte olan bir çocuk…
O, ceset tarlalarının ortasında oyunlar oynayan ama her oyunda Azrail’le arkadaşlık eden…
O, hayatın bir kurşundan daha ucuz olduğu, sokaklarında ölümün kol gezdiği bir coğrafyanın asi veledi…
O, ölüm kokan topraklarda sessizce dolaşan ve o küçüklüğüne rağmen her şeyi bir büyüğün büyüklüğünden daha fazla akıl edebilen…
O, artık gördüğü duyduğu yaşadığı acıların çetelesini tutmayan bunları bir sıradanlıkla geçen ama asla pes etmeyen…
O, küçük (10)yaşına rağmen yeri geldiğinde göndere bayrak değiştirmek için tırmanabilen…
O, zoru kolaylığa, lüksü fakirliğe, yokluğu varlığa tercih eden…
O, sürgünleri hapishaneleri bir umut olarak seçen…
O, yola düşülmesi gerektiğinde durmanın anlamsızlığını anlatan…
O, elindeki basitliği, fakirliği ve yokluğu ile güç sahiplerinin uykularını kaçıran..
Zaferle değil seferle mükellef olan
Hepimizin bir parçası, bizim mahallemizin sıra dışı evladı…
O, Hanzala…
O biz, biz O.
“Hepimiz Hanzala yız”