Hazırcevaplılık İşte Budur

ÇİLE Şairi Necip Fazıl Kısakürek`in verdiği bir konferans sırasında bir ara kürsüye bir hıyar atılır.Üstad konferansı bitirdikten sonra ayağının dibindeki hıyarı eline alıp havaya kaldırarak kalabalığa seslenir : --Biri kimliğini ...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni
  • 3 gönderen safinaz
  • 2 gönderen safinaz

  1. Alt 02-06-2008, 01:55 #1
    safinaz Mesajlar: 3.348
    ÇİLE Şairi Necip Fazıl Kısakürek`in verdiği bir konferans sırasında bir ara kürsüye bir hıyar atılır.Üstad konferansı bitirdikten sonra ayağının dibindeki hıyarı eline alıp havaya kaldırarak kalabalığa seslenir :
    --Biri kimliğini düşürmüş,gelip alsın !...

    ***

    Peyami Safa,asıl imzasıyla yazdığı yazılara az para aldığı halde Server Bedi takma adıyla yazdığı macera romanlarından çok para kazanırdı.
    Ünlü romancı hatırını soranlara şu cevabı verirdi :
    --Çok şükür Server Bedi`nin sayesinde geçinip gidiyoruz,kendisine dua ediyoruz !...

    ***

    Üstad Necip Fazıl katıldığı duruşmalar birer savunmadan çok konferansa ve sanat gösterisine dönüşür.Hakimler çoğu kez, dile hakimiyetine hayran kalıp etkisinde kalırlar.Bu fark edilince hakim değiştirilir ve yeni hakim: “Artistlik Yapmadan adam gibi savunma yap.” diye çıkışır. Cevabı yine anlamlıdır. “Hapishanelerde bize öyle güzel muamele ettiler ki; adamlıktan çıktık. Karşınızda adam gibi görünmek için rol yapmak zorunda kalıyoruz hakim bey” der

    ***

    1.Cihan harbinin mütareke günlerinde içerideki bazı hainler Türkiye`yi yabancı bir devletin mandası altına aldırmak istiyorlardı.
    Bu konuda Yahya Kemal`e görüşünü sorduklarında şu tarihi cevabı vermiştir:
    --"Fatih sultan Mehmet İstanbul`u almak için tek topunu kırk mandaya çektirmişti.Bunlar koca Devleti tek bir mandaya çektirmeye kalkıyorlar !..

    ***

    Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
    ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
    - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
    Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
    - Biz de onlara yaklaşıyoruz

    ***

    " Bir gün Neyzen Tevfik bir lokantada yemek yerken, yemekten bir kıl çıkmış. Hemen kılı alıp bir kenara bırakmış. Az sonra bir kıl daha çıkmış. Aynı şekilde o kılı da alıp diğer kılın yanına bırakmış. Birazdan bir kıl daha çıkmasın mı? Bu sefer de garsonu çağırıp şöyle demiş: "Bu kılları ayrı bir tabakta getirseniz de, isteyen istediği kadar alsa daha iyi olmaz mı?"

    ***

    HAKİM BEYİN NASİHATI

    Mahkemede hâkim, Necip Fazıl’a nasihat ederken. -Bak dostum, seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim değil mi? Der. Necip Fazıl hayretle sorar: -Hakim bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?

    ***

    Bir toplantıda bir genç, M. Akif'i küçük düsürmek için:
    - Afedersiniz, siz veteriner misiniz? demiş. M. Akif hiç
    istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
    - Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?

    ***

    M.Akif Mısır`da iken İstanbul `da bulunan annesi vefat eder.Yakın dostlarından Ferit Kam,bu haberi Şaire çok geç iletir ve bu vesileyle bir de başsağlığı mektubu yazar.
    Akif,dostuna yazdığı cevabi mektupta şöyle der:
    --Yahu sizden ses seda çıkması için,bizim evden ille de bir cenaze mi çıkması lazımdı ?

    N u M a N, kipchak ve ArweN bunu beğendiler.
  2. Alt 02-07-2008, 01:48 #2
    safinaz Mesajlar: 3.348
    KABE'DE İLK DUA!
    Mehmed Kırkıncı Hoca'ya, "Kabe'yi ilk defa görenin yapacağı dua mutlaka kabul olacağı için nasıl dua edelim?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
    - "Ya Rabbi, burada edeceğim bütün duaları kabul eyle" diye dua edin.
    VAKİT
    "Musiki derneğinde ne çalıyordunuz?" diye soran arkadaşına, musikişinas yazar Selim Gündüzalp şu cevabı vermiş:
    - Vakit efendim, sadece vakit.
    YANLIŞINIZ VAR
    Bir Alman kadın, görevli olarak Berlin'e giden M. Akif'e:
    - Memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz? deyince, M. Akif şu cevabı vermiş:
    - Yalanınız yok, yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı dışarı çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur.
    PİS KOKU
    Harun Reşit, Kendisini sık sık ikaz eden Behlûl-i Dânâ Hazretlerine:
    - Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır.
    Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül.
    Halife, kendisini sıkıştırdığında:
    - Gördüğünüz gibi demiş, her koyun kendi bacağından asılır ama etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.
    SU NASIL TEMİZLENİR?
    Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Abdülhak Şinasi garsonu çağırıp su istemiş. Edebiyatımızın bu zarif şahsiyeti, kirden ve mikroptan aşırı derecede korkarmış. Hem de eldivenle el sıkacak kadar.
    Süleyman Nazif, bunu bildiği için garsona seslenmeden edememiş:
    - Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir...
    NEREYE GÖTÜRÜYOR?
    İzmirli Musa Amca anlatıyor:
    Bizim orada bir köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken, iki lise öğrencisi kendisine takılır ve.
    - Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?
    Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:
    - Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım.
    DİKEN VE GÜL
    Ebüdderda Hazretleri, bir sohbette insanların ahlakının gitgide bozulduğunu söyleyen bir zata şöyle dedi:
    - Haklısınız!.. İnsanlar, eskiden dikeni bulunmayan güllere benzerlerdi. Şimdi ise, gülü olmayan dikenleri andırıyorlar!..
    ADAMA GÖRE
    İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
    Kral, bunları görünce dayanamayıp:
    - Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili Çavuş:
    - Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
    İYİ BİR ÇOBAN
    Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
    - İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
    ÖLÜM NEDİR?
    Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
    - "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüs'ün cevabı şu olmuş:
    - Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.
    HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR
    - Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
    - Eğer otuzbeşinde ölmezsen!..
    HANGİ BORÇ
    III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan günü oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet'e:
    - Haşmet! Senin de borcun var mı? diye sorunca, Haşmet:
    - Evet efendim! diye cevap verdi. Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş...
    Ragıp Paşa gülerek:
    - Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
    Şair Haşmet şu cevabı verdi:
    - Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.
    MEZARTAŞI YAZISI
    Behlül Dana'ya biri sorar:
    - Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım?
    Behlül Dana cevap verir:
    - Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."
    NİYET
    Ömer Seyfettin, kız lisesine Edebiyat öğretmeni olduğu zaman, bazı arkadaşları şaka yollu: "Senin kadar genç bir adamı kız lisesine nasıl tayin ettiler?" diye takılmışlardı. Ömer Seyfettin, gözlerini açarak:
    - Aman cancağazım, dedi. Benim karşımda genç kızlar yok ki.. Yarının anneleri var.
    GENÇ İHTİYARLAR
    Yazar Hekimoğlu İsmail'e:
    -Yaşlılık nedir? diye sorduklarında:
    - Bence yaşlılık, ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir demiş, gayesi biten ve ümidi sönen herkes yaşlıdır.
    ÇINAR AĞACI VE MAYDANOZ
    Selim Gündüzalp, sosyoloji hocaları olan rahmetli Seyyid Ahmet Arvasi'ye:
    - Hocam demiş, "insan, maymunun gelişmiş şeklidir" diyorlar. Ne dersiniz?
    Seyyid Ahmed Arvasi şu cevabı vermiş:
    - O mantığa göre, çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.
    KABRİSTAN
    Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
    - İki sebebi var: Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan konuşup, gıybetimi yapmıyorlar.
    ÖRTÜNMEK İŞİN GİYİNMEK!
    İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi'nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü varmış.
    Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş:
    - Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?
    Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş:
    - Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.
    SELAMDAKİ İNCELİK
    Muzaffer Ozak Hoca'nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:
    - Selamunaleyküm babalık... diye selam verince, hazret selamı alır:
    - Aleykümselam kurukalabalık...
    NE İSABET!
    Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana Behlül Dana Hazretleri:
    - İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
    Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
    - Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu.
    HAYATI SEYRETMEK
    Yunanlı yazar Kazancakis, bir ihtiyara 'neye bakıyorsun?' diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir:
    - Hayata oğlum, akıp giden hayatıma.
    ANLAŞMANIN YOLU
    Dünya nimetlerine önem vermeyen ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmeyince geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
    Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
    - Ben çekilirim!
    KITLIK
    İngiliz Kralı seyahat ederken, yolu bir köye düşer. Mütevazi bir handa geceler. Yemek olarak da bulduğu dört yumurta ile karnını doyurur. Hesabını sorunca, on altın isterler.
    - Aman! der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
    Han sahibi cevap verir:
    - Hayır efendim. Yumurta boldur ama, kral kıtlığı var.
    AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?
    Kadıköy Camiinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca'ya:
    - Hocam, diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?
    Demirci Hoca:
    - Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var ama, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.
    CİMRİ
    Meşhur Cimri Paşa, atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde "La havle" çekermiş. Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş:
    - Atlarıma ne oldu?
    Seyis, cevabı yapıştırmış:
    - Ne olacak efendim, "La havle" yiye yiye "Ve la kuvvete" oldular.

    N u M a N ve ArweN bunu beğendiler.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.