düşünsel duruş ya da hayata dair fikir pratikleri!!!

Hayatta her birimiz bir işi yapmak için, bu işin yararlı, önemli olduğuna inanmak isteriz. Bu nedenle bir insanın durumu ne olursa olsun, toplumsal hayat hakkında üstleneceği düşünce, yapmakta olduğu işin ...


Ağaç Şeklinde Aç1Beğeni
  • 1 gönderen yelken06500

  1. Alt 11-06-2008, 20:33 #1
    yelken06500 Mesajlar: 38
    Hayatta her birimiz bir işi yapmak için, bu işin yararlı, önemli olduğuna inanmak isteriz. Bu nedenle bir insanın durumu ne olursa olsun, toplumsal hayat hakkında üstleneceği düşünce, yapmakta olduğu işin önemli, yararlı olduğuna kendisini inandıracak biçimde olacaktır.

    Örneğin biz, hırsızların, katillerin, casusların, kötü kadınların mesleklerini beğenmediklerini, bu yüzden utanç duyduklarını sanırız. Oysa iş hiç de öyle değildir. Kaderlerinin, işledikleri hatanın yönlendirmesiyle herhangi bir duruma düşen kişiler, bu durum ne denli aşağılatıcı olursa olsun, yaşam konusunda hemencecik yeni bir görüş ediniverirler. Böylece yeni durumları kendilerine çok yararlı çok saygıdeğer görünür.



    Örneğin ustalıklarıyla övünen hırsızları, ahlaksızlıklarıyla övünen fahişeleri, zalimlikleriyle övünen katilleri görünce şaşırırız. Bu şaşkınlığı biz, bu insanların çevrelerinden olmadığımız için duyarız. Oysa bir bakıma onlara hak vermemiz gerekir. Gerçekten de, zenginler varlıklarından (yani vurgunlarından), güçlü insanlarda güçlerinden (yani zorbalıklarından) gurur duymazlar mı?

    leo tolstoy

  2. Alt 11-06-2008, 20:34 #2
    yelken06500 Mesajlar: 38
    Evet halkın, yüzdesi şu kadar veya bu kadar olabilir, önemli bir kesimi de Batı taklidiyle –o da dejenere edilerek- uygulanan modern hayat tarzının, ahlakın bu kadar belirsiz ve görece hale getirilmesinin, eğitim ve öğretimde dine veya etiğe dayanan bir genel ahlakın kazandırılması konusundaki başarısızlığın veya aldırmazlığın giderek çocuklarının -kendi inanç ve anlayışlarına göre- dinsiz ve ahlaksız olarak yetişmelerinden korkuyorlar ve endişe ediyorlar. Esirgenen hakları sebebiyle de büyük bir ıztırap içinde yaşıyorlar. Ayrıca dinlerine ve geleneklerine göre ayıp ve günah olan davranışların yakınlarında, alenen, kamuya açık alanlarda sergilenmesi karşısında da rahatsız oluyorlar.

    Şimdi ortada bir toplum, iki kesim var. Ve bu iki kesimin de birbiriyle ilgili endişeleri, korkuları, rahatsızlıkları var. Demokrasi, insan hakları ve laiklik eğer dindar olan yüzde yetmişin haklarını, dindar olmayan yüzde otuz için kısıtlamayı, azınlığa bütün istediklerini verirken çoğunluğu bundan mahrum etmeyi gerektiriyorsa, asırlar geçse, binlerce insanı öldürseler yine de bu çoğunluğu -bu manada- laik demokrasinin içinde huzurlu -bir manada kabullenmiş olarak- yaşatamazlar. Bu çoğunluk hem sisteme, hem de imtiyazlı azınlığa en azından soğuk bakar.

    Laik demokratik sistem bir kesimin endişesi için öteki kesimi haklarından mahrum etmezse, "korkuları, endişeleri bir yana bırakın, gerçekte olana bakın, demokrasi tahammüldür, farklılığa tahammül edin, haklarınız elinizden alınmadıkça veya alınma tehlikesi açık ve kesin olmadıkça endişeye düşmeyin…" denecekse bu takdirde huzurlu, kesimleri birbiri ile barışık ve iyi ilişkiler içinde olan bir topluluk hayatı oluşur ve yaşanır.

    Aklı ve vicdanı olanları, bu ülkeyi ve milleti sevenleri, taassup yüzünden gözü dönmüş olmayanları insafa davet ediyorum.

    İnsaf ise hak ve hukuku çiğnememekle ve farklılığa tahammül etmekle gerçekleşir.

    hayrettin karaman

    Henna bunu beğendi.
  3. Alt 11-06-2008, 20:35 #3
    yelken06500 Mesajlar: 38
    Aslında sormak gerekiyor. Kimdir böyle nitelenen yazar? Öyküde, bu durumun alışılmış örneği olarak Çehov öne sürülüyor. Bizim edebiyatımızda Orhan Kemal öyküsü "yalın edebiyat" nitelemesinin örneği olarak verilir. Daha eskilerde Memduh Şevket örneği duruyor. İmdi bu ve benzeri örneklerin ürünleri gerçekten "yalın" mıdır? Yalınlıktan anlaşılan husus faraza anlatacağını düpedüz anlatmaktan ibaret bir "sanat" ise, aslında bu durumun kendisi de bir tür anlatım özelliği oluşturmuyor mu? Eğer araya bir "sanat"ın girdiğini söylüyorsak, aslında orada doğal olanın dışına çıkmanın varbulunduğunu da ifade etmiş olduğumuz anlaşılır. Doğal olan, çünkü, kendiliğinden bir sanat olarak karşımıza çıkmaz. "Sanat" varsa, insan eli değmişliğine atıfta bulunduğumuz kesindir.

    rasim özdenören

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.