Çok iyi hatırlıyorum. Bir gece uyuyamadım. Gözüme uyku girmedi. Pervanenin, muma şu sözleri söylediğini işittim.
Ey sevgilim! Hadi ben aşığım, yansam da yeridir. Peki ya sen neden yanıyor, niçin ağlıyorsun?
Ey benim biçare aşığım! Benim yanmama, ağlamama sebep nedir bilir misin?
Benim tatlı balım vardı. Beni ondan ayırdılar. Şirin?im haksızlıkla elimden alindi. İste Ferhad gibi tepemden ateş çıkıyor. Gece meclisi aydınlatan ışığıma bakma. İçimi yakan ateşe bak.
Mum, hem bu sözleri söylüyor, hem de sararmış yanağından sel gibi gözyaşı dökülüyordu.
Mum, sözüne devamla pervaneye dedi ki:
Ey pervane! Ey aşk iddiacısı! Aşk, senin için değil. Seninki bir kuru iddiadan ibaret. Sende ne sabır var, ne metanet ve tahammül.
Sen azıcık bir ışık ve ateş gördün mü, hemen yanıyorsun. Ben ise tamamıyla yanıncaya kadar dikilip duruyor, dayanıyorum. Aşk ateşi senin yalnız kanadını, benim ise vücudumu, baştan aşağı yakar.
Sadi de mum gibidir. Dışı parlaktır, ama içi yanmıştır.
Artık gece bitiyor, sabah oluyordu. Peri yüzlü bir hizmetçi gelip mumu söndürdü.
Zavallı mum, dumanı tepesinden çıkarken:
Aşkın sonu budur işte, dedi ve can verdi.
Aşıklığın ne demek olmak istersen anlatayım: Ölmek suretiyle yanmaktan kurtulmak...
Sevgilisi eliyle öldürülen aşığın mezarına gidip de ağlama, bilakis sevinerek şöyle de:
Ne mutlu ona! Sevgilisinin makbulü olduğu için sevgili onu öldürmüştür.
Aşık isen bu dertten kurtulmaya çalışma: yalnız Sadi gibi garazsız, ivazsız aşık ol.
Aşık bir fedai demektir. Nasıl ki, bir fedai gayesine varmadıkça emeline erişmedikçe başına taş ve ok yağsa meydandan çekilmezse, aşık da öyledir.
Ben sana denize açılma demiyorum. Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum.
Ey sevgilim! Hadi ben aşığım, yansam da yeridir. Peki ya sen neden yanıyor, niçin ağlıyorsun?
Ey benim biçare aşığım! Benim yanmama, ağlamama sebep nedir bilir misin?
Benim tatlı balım vardı. Beni ondan ayırdılar. Şirin?im haksızlıkla elimden alindi. İste Ferhad gibi tepemden ateş çıkıyor. Gece meclisi aydınlatan ışığıma bakma. İçimi yakan ateşe bak.
Mum, hem bu sözleri söylüyor, hem de sararmış yanağından sel gibi gözyaşı dökülüyordu.
Mum, sözüne devamla pervaneye dedi ki:
Ey pervane! Ey aşk iddiacısı! Aşk, senin için değil. Seninki bir kuru iddiadan ibaret. Sende ne sabır var, ne metanet ve tahammül.
Sen azıcık bir ışık ve ateş gördün mü, hemen yanıyorsun. Ben ise tamamıyla yanıncaya kadar dikilip duruyor, dayanıyorum. Aşk ateşi senin yalnız kanadını, benim ise vücudumu, baştan aşağı yakar.
Sadi de mum gibidir. Dışı parlaktır, ama içi yanmıştır.
Artık gece bitiyor, sabah oluyordu. Peri yüzlü bir hizmetçi gelip mumu söndürdü.
Zavallı mum, dumanı tepesinden çıkarken:
Aşkın sonu budur işte, dedi ve can verdi.
Aşıklığın ne demek olmak istersen anlatayım: Ölmek suretiyle yanmaktan kurtulmak...
Sevgilisi eliyle öldürülen aşığın mezarına gidip de ağlama, bilakis sevinerek şöyle de:
Ne mutlu ona! Sevgilisinin makbulü olduğu için sevgili onu öldürmüştür.
Aşık isen bu dertten kurtulmaya çalışma: yalnız Sadi gibi garazsız, ivazsız aşık ol.
Aşık bir fedai demektir. Nasıl ki, bir fedai gayesine varmadıkça emeline erişmedikçe başına taş ve ok yağsa meydandan çekilmezse, aşık da öyledir.
Ben sana denize açılma demiyorum. Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum.