Üniversiteye hazırlanan arkadaşlar için hayatlarının en önemli sınavına 1 aydan az bir zaman kaldı. Bizde onlar için faydalı bir iş yapmaya karar verdik. Yazarlarımızdan Fuat ATİK’ten ÖSS için BAŞARI TAKTİKLERİ adlı yazıyı mutlaka okumalarını öneririz.
ÖSS’de başarmak için taktikler
Geçen yıl 1.5 milyona yakın kişinin yarıştığı ÖSS’de bu yıl da kaybedenlerin arasında olmamak elbette tüm adayların hayali. ÖSS sınavından iyi bir sonuç alıp, istediği birkaç tercihten birine yerleşmek adayların tek ortak hedefi. Elbette bunu başarmanın tek yolu çalışmak ve doğru tercihler yapmaktan geçiyor. Ancak her yıl katılımın arttığı ve kazananların oranının azaldığı düşünüldüğünde, her adayın kafasında oluşan “Acaba kazanabilir miyim?” sorusu ve bu sorunun verdiği heyecanla birlikte sınavdaki süreyi verimli kullanma beceresi başarı için başka unsurları da gerekli kılıyor. Hangi konudan kaç soru geldiği gibi basit ayrıntıların yanısıra, sınav kaygısını yenmeyi bilmek, soru tekniğine aşina olmak, motivasyon ve ailenin tutumu gibi unsurların iyi bilinmesi adayı artık binlerce kişinin önüne geçirebiliyor. Hatta birçok aday bu unsurları iyi bilmediği veya ihmal ettiği için çok çalışmasına rağmen beklenen başarıyı gösteremiyor. ÖSS sonrasında çok sık tanık olduğumuz “Çok çalıştım, deneme sınavlarım da iyinin üstündeydi, ama elim ayağım birbirine dolaştı, hiçbirşey yapamadım.” türünden serzenişler bunun en iyi kanıtı olsa gerek.
ÖSS sınavına sayılı ayların kaldığı şu sıralarda aday ne yapmalı ya da neler yapmamalı? Sorulara yaklaşım tekniği ne olmalı? Sınav sonrasında tercih yaparken, bir başka deyişle meslek seçiminde hangi noktalara dikkat etmeli? İşte tüm bu soruların cevabını sizler için uzmanlarına sorduk.
Kaygı en büyük düşman
Yukarıda da vurguladığımız gibi ÖSS sadece 180 dakikalık bir sınav değil. Mevcut eğitim sisteminin getirdiği olumsuzlukların bir sonucu olarak aslında 2-3 yıl öncesinden başlayan bir maraton. Uzmanlara göre, bu da öğrencinin psikolojik olarak sınava gereğinden fazla önem vermesine ve “sınavın kazanılmasının tek çıkar yol olduğu” şeklinde bir psikolojiye girmelerine neden oluyor. Motivasyonun azalmasına neden olan ve “sınav kaygısı” denen bu psikoloji, öğrencinin sınav esnasında telaşa kapılmasına ve sonuçta da kendisinden beklenilenin aksine başarısız olmasında en büyük etken.
Kaygıyı aileler azaltabilir
Sınav kaygısına neden olan unsurlar arasında ailenin tutumu ilk başta geliyor. Ailenin bazı tutumları veya sözleri öğrenciyi olumsuz etkileyebiliyor; motivasyonunu düşürüp kaygı düzeyini yükseltebiliyor. Bu da sınav öncesinde iyice yoğunlaşan bir stres anlamına geliyor. Aslında sınav öncesi kaygıyı azaltmanın çözümü büyük oranda yine ailenin kendi elinde. Uzmanlar, ailenin öğrenciye verdiği değeri sınavdan alacağı başarı ile ölçmemesi gerektiğinin altını çizerken, öğrenciye bunun hissettirilmesinin şart olduğunu vurguluyor.
Psikologlar ve eğitim danışmanları ailelerin sınav sonundaki başarısızlığın, hayatın sonu olmadığını, öğrenciler için sınavın bir imkan ve fırsat olduğunu, kabullenmeleri gerektiğini vurguluyor.
Biyolojik saatinizi ayarlayın
Sınav öncesi kaygı ve stresi yenmek kadar “beden saati” de denilen biyolojik saati sınav saatine ayarlamak da sınav esnasında dikkati toplama ve beyinden istenilen tepkiyi alma açısından önemli bir etken. Günün aynı saatlerinde yapılan davranışların, (uyku, çalışmak, yemek yemek gibi) belli bir süre sonra vücutta alışkanlık yapması olarak basitçe tarif edilen “biyolojik saat”i, sınava göre ayarlamanın yolu, ÖSS öncesine en az bir ay kala sınav saatine göre hareket etmekten geçiyor. Öğrencilerin sınava günler kala en çok düştüğü hatanın, gece geç saatlere kadar çalışıp, sabah saatlerini (sınavın olacağı saat) uyuyarak geçirmesi biyolojik saatin ters ayarlanmasına neden oluyor. Bu da sınav saatinde uyumaya alışmış beynin performansını etkiliyor. Bu yüzden en azından sınava iki hafta kala sabah saatlerinde ders çalışmak önemli.
Hangi sorulara, nasıl yaklaşmalı?
ÖSS’ye psikolojik ve bilgi açısından hazır olmak kadar, hangi derslerden ne tür soruların geldiğini bilmek de önemlidir. Bu, adaya hem güven hem de zamanı verimli kullanmayı sağlayacaktır. ÖSS sorularında adayların dikkatinin ölçülmeye çalışıldığını unutmamasının önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, adayın ÖSS’de önceki yıllarda çıkmış sorulara son birkez bakmalarının soruların mantığını anlamada yararlı olacağını belirtiyor. Bu konuda bazı tavsiyeler şöyle sıralanabilir:
Uzun paragraf sorularından korkmayın
Üniversite sınavında hangi puan türü olursa olsun cevaplandırılması gereken tek ders Türkçe’dir. ÖSS’de çıkan 44 sorudan anlama dayalı olanları, daha çok “okuduğunu anlamak ve anladığını kısa sürede yorumlamak” prensibine dayanır. Pek çok öğrenci uzun paragraf sorularının art arda sıralandığını görünce, onları çözmekten vazgeçer. Oysa cevap çoğunlukla paragrafın içinde gizlidir ve okuma tembelliğini aşanlar genellikle doğru cevaba ulaşır. Anlam bilgisinin bir diğer ayağı olan anlatım bozukluklarını çözebilmek için, öncelikle nelerin anlatım bozukluğuna sebep olduğunu bilmek gerekir. Eğer anlatım bozukluğu konusuna hakimseniz bu tür sorulardan kormayın.
Matematikte bildiğinizden başlayın
ÖSS’de şüphesiz en önemli derslerden biri de matematiktir. Sınavda çıkan yaklaşık 44 sorunun 28 kadarı cebir, diğerleri geometriden geliyor. Bilgi eksikliğiniz varsa ilk önce kolay ve yapabileceğiniz sorulara yönelin. ÖSS’de geçmiş yıllarda çıkan soruları son bir kez gözden geçirin ve en çok sorunun çıktığı konuda kendinizi yoğunlaştırın esas alın. Sözel bölümden giriyorsanız ve matematik dersiniz zayıf ise anladığınız konu üzerinde durun. Bir soruyu 50-65 saniyeden fazla zaman ayırıp vaktinizi kaybetmeyin. Bilgiye dayalı sorular için formül bilmek önemlidir, bu yüzden formülünü bilmediğiniz sorulara takılmayın. Bazen çok kolay sorular işlem hatasına kurban gidebilir. Çözdüğünüz soruyu bir kez de kontrol edin. Böylece kendisi küçük, sonucu büyük hatalardan korunmuş olursunuz.
Geometride soruyu anlamak, çözmektir
ÖSS’deki Matematik testinin yaklaşık 16 sorusu Geometri’den gelir. Pek çok öğrencide geometrinin zor olduğuna dair bir kanaat vardır. Oysa sorudaki tüm veriler değerlendirildiğinde sonuca kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. Geometride en önemli olan şey, soruda istenileni görmektir. Bir soruyu çözmek için o soruda verilen bilgiler yeterlidir. Bu bilgiler niçin verildi, neden bu böyle gibi sorular sorarak sonuca ulaşılabilir. Mesela; soruda paralellik verilmişse, paralellik ile ilgili bilgiler hatırlanmalı ve “Acaba neden paralellik verildi?” diye düşünülmelidir.
‘Fizik’te çeldiricilere dikkat
ÖSS’de yaklaşık 19 sorunun çıktığı fizik, fen bilimleri testinin en zor dersidir. Temel kavramları iyi bilmeyen öğrenciler için zor bir ders olmasına rağmen, bunları bilen öğrenciler için de en kolay derstir. Fizik sorularının çeldiricileri güçlüdür. Bu yüzden sorular çok dikkatli okunmalı, özellikle altı çizili kelimelere dikkat edilmelidir. Sorular genellikle şekilli olduğundan ve şekilde metnin bütünleyicisi olacağından, her ikisi birden gözönüne alınarak veriler tam tespit edilmelidir. İlkeli sorularda öncelikle soru kökü okunmalı, sonra ilke incelenmelidir. Eğer önce ilkeler okunursa soru cümlesinden sonra geriye dönüş olur ve bu da zaman kaybına yol açar.
Kimya’da temel kavramları önemli
Kimya Fen Bilimleri testinde başarı yüzdesi en yüksek olan derstir. Sınavda yaklaşık 13 soru gelir. Kimya sorularında genellikle temel kavramlarla düşünme gücünü ölçmek amaçlanır. Kimya müfredatında uzun yıllardan beri pek değişiklik olmadığından geçmiş yılların sorularına aşina iseniz kolaylıkla yapabileceğiniz sorularla karşılaşacaksınız demektir.
Dikkat! Biyoloji önem kazandı
Fen branşları içinde adayların gerektiği kadar ilgilenemediği, korktuğu ve hatta az net çıkardığı ders olan Biyoloji, son senelerde soru sayısının da artmasıyla daha çok önem kazandı. Biyoloji’den ÖSS‘de 12 soru çıkıyor. Biyoloji dersinde matematiksel işlem fazla olmamasına karşın, hafızada kalması gereken kavram ve tanımların çokluğu öğrenciyi korkutuyor. Bu sebeple bazı öğrencilerin “Geçen yıl hiç Biyoloji’ye bakmamıştım, ancak 3-4 net yapabildim, ancak bu yıl çalışıyorum 10-11 netim var” dediği olur. Yani bizar çalışmışsanız biyoloji sorularından korkmanıza hiç gerek yok.
Tarih sözelciler için olmazsa olmaz
Tarih, ÖSS’de yaklaşık 19 soru getiren önemli bir derstir. Sınava sözelden hazırlanan adayların iyi bir yere girebilmesi için tarihten hemen hemen soru kaçırmamaları gerekir. Öğrenmesi kolay ve zevkli olmasına rağmen, unutması da bir o kadar çabuk olan Tarih dersine çalışırken, her olayın “Neden” ini anlamak ve sonuçlarını görmek önemlidir. Konuların birbiriyle olan ilişkileri dikkatle incelenmeli, sebep-sonuç ilgileri anlaşılmadan sorunun çözümüne geçilmemeli. Soru çözerken özellikle “tarihi çoğrafya”yı hatırlamanız gereken sorularda gözünüzün önüne sorulan konunun haritasını getirmeye çalışın.
Çoğrafya sözelin sayısalı
ÖSS’de Coğrafya’dan yaklaşik 15 soru gelir. Sözel hazırlanan öğrenciler Cografya dersinin içinde matematiksel işlemler olduğu için zorlanırlar. Hatta “Sözelin sayısalı Coğrafya” denir. Coğrafya’da konular çalışılırken neden-sonuç ilişkisi göz önünde bulundurun, bir şeyi anlamadıysanız asla geçmeyin. Haritadan çalışmak, şekillerden, resimlerden yararlanmak önemlidir. Soru çözerken şekiller ve grafikler çok iyi incelenmelidir. Grafiği anlamak nerdeyse soruyu çözmek demektir. Sorunun ön bilgi kısmı varsa bu kısım çok dikkatli okunmalıdır.
Felsefe sorularından kormayın
Felsefe grubu içinde üç ayrı dersin soruları vardır. Bunlar psikoloji, sosyoloji ve felsefedir. Öğrencilerin korktuğu ders genellikle felsefedir. Felsefe grubundan ÖSS’de 10 soru çıkmaktadır. Felsefe sorularına aşina değilseniz, kavramların sorunun içinde yer alması soruyu okumaktan sizi caydırabilir. Ancak bu korkuyu yenerseniz aslında o tanıdık olmayan kelimelerin sorunun bütününü etkilemeyebileceğini ve soruyu çözebileceğinizi görürürsünüz. Felsefe grubu soruları karşımıza bilgi, yorum, hem bilgi hem yorum isteyen sorular olarak gelebilir. En çok yanlışa düşülen nokta, sorunun çözüme yarayacak konuyu, bilmemek değil, o bilginin ne kadarının ya da hangi biçime girmiş şeklinin sorulduğunu görmemektir. Felsefe sorularına bakarken paragrafın uzunluğunu görüp (sayısalcı bile olsanız!) “nasıl olsa ben bunu yapamam” demeyin. Bir kere okuyunca sorunun kolay olduğunu düşünebilirsiniz. Soruda bir konu hakkında açıklama yapılıp, bir tanımın ne olduğu veya hangi genellemeye gidileceği sorulmuşsa, sadece verilen bilgilere göre düşünün. Soru çözerken kendi duygu ve önyargılarınızı bir kenara bırakın. Cevap sizin tarzınızda olmayabilir.