Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İşveren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak ve eşi, büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette özleyecekti. Emekli olmak ihtiyacındaydı, ne var ki. Müteahhit iyi işçisinin ayrılmasına üzüldü. Ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasın rica etti. Marangoz kabul etti ve işe girişti, ne var ki gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!..
İşini bitirdiğinde, işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı.
“Bu ev senin" dedi, "sana benden hediye".
Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı!... Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı?...
(alıntı)
İşini bitirdiğinde, işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı.
“Bu ev senin" dedi, "sana benden hediye".
Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı!... Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı?...
(alıntı)