Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?
Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.
O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”
(Kadir, 1-5).
Bu gecede Kur’an inmeye başladığından, ona İlahi bir değer atfedilmiştir.
Mademki Kur’an’ın indiği geceyi ihya ediyoruz, öyleyse Kur’an okurken “Allah bana ne emrediyor?” sualinin cevabı aranmalıdır. Allah’ın emirleri öğrenilmeli, onları uygulamaya karar verilmelidir.
Kadir gecesini nasıl ihya edeceğiz?
Kadir gecesinin hakkını vererek..
Hakkını vermek demek, iki tane kandil simidi yemek değildir..
Kur’an-ı Kerim, maddi manevi hastalıklarımızın dermanıdır, deyip, onu evin bir köşesine asmak yanlış olur. Okuyup uygulamak lazım. Kadir gecesinin ruhu, Kur’an’ı anlamaktır.
Hz. Âdem’den beri dünyaya gelen insanların ahirete gitmesi, bizim de bu dünyada kalıcı olmadığımızı gösterir.
Bazı kimseler vasiyet ediyorlar: “Öldüğümde beni Kur’an-ı Kerim’le beraber gömün.” Fakat hocalar der ki, “bu caiz değildir”. İnsan Kur’an’ı ne kadar öğrendi ve ne kadar yaşadıysa beraberinde ancak onu götürebilecek. Kitabı götürmek yok!..
Ahiret azığımız, dünyadan götüreceğimiz maddi şeyler değildir. Allah adına ne yapmışsak, O’na itaat adına ne yapmışsak, bizim çantamızı bunlar dolduracak. Böyle gecelerde durum muhakemesi yapılmalı: Ne haldeyiz? Nasıl olmalıyız?
Kadir gecesi, değişmemize sebep oluyorsa, ihya edilmiş demektir. Yok, birkaç ibadetle savuşturuluyorsa, o zaman da Allah’tan ve Resulullah’tan hayâ etmeli, utanmalıdır. Efendimiz’e ümmet olmayan, hangi kandilin şuuruna erer?
Hz. Aişe (r.ah) diyor ki: “Ey Allah’ın Resulü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim? diye sordum. Resulullah (sas):
“Allahümme inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa’fu annî (Allah’ım sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet).” diye dua et, buyurdu.”
Tövbe ipine sarılalım ki, o ipin diğer ucunu İslam alimleri tutuyor. Onlara kavuşalım, kurtuluş sahiline çıkalım.
Tövbe kapısına yaklaşmazsak, bataklıktan memnunuz demektir