Hazret-i Ali’nin -kerremallâhu vecheh- torunlarından İbrahim bin Muhammed rivâyet ediyor:
Tirmîzî, Şemail
Dedem Hazret-i Ali, Peygamber Efendimiz’i anlatırken O’nu şöyle tavsîf ederdi:
“Peygamber Efendimiz; ne aşırı derecede uzun,
ne de içiçe girmişçesine kısa idi.
O, bulunduğu topluluğun orta boylusu idi.
Saçları, ne kıvırcık, ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi.
Tombul yüzlü ve yumru yanaklı değildi; yüzünde hafif bir
değirmilik vardı. Mübârek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar
şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun;
kemiklerinin eklem yerleri ile omuz başları iri yapılı idi.
Vücudu tüysüz olup, göğsünden göbeğine doğru inen ince bir
tüy şeridi vardı.
El ve ayak parmakları kalınca idi.
Yürürken meyilli ve engebeli bir yerde yürürcesine
ayaklarını sertçe kaldırırlar (sürümezler) ve adımlarını
genişçe atarlardı.
Bir kimseye baktıkları zaman, yalnızca başlarını çevirerek
değil, bütün vücutları ile o tarafa yönelirlerdi.
Sırtında kürekleri arasında “Nübüvvet Mührü” vardı.
Bu, O’nun, peygamberler zincirinin son halkası oluşunun nişanesi idi.
O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en
yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi.
Kendilerini ansızın görenler, O’nun heybeti karşısında
sarsıntı geçirirler; fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde
bulunanlar ise, O’nu herşeyde çok severlerdi.
O’nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan
kimse: Ben gerek O’ndan önce, gerek o’ndan sonra,
O’nun gibisini görmedim, demek sûretiyle,
O’nu tanıtma husûsundaki aczini ve yetersizliğini itiraf
ederdi. Allah’ın salât ve selâmı O’nun üzerine olsun!”
Câbir bin Semûre -radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Mehtablı bir gecede, Peygamber Efendimizi
kırmızı renkli bir elbisesi ile gördüm de;
mukayese etmek için bir
O’na baktım, bir de aya. Vallahi bence O, aydan daha güzeldi.”
İbn-i Abbas -radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Rasûlullah’ın -sallallâhu aleyhi ve sellem- ön dişleri hafifçe seyrek
olduğundan, konuşurken, ön dişleri arasından nûr (inci) dökülüyor gibi
görünürdü.”
Tirmîzî, Şemail