İcad ve yaratılış kitabındaki fiili ayetler
İndirdiği Kur'an'daki sözlü ayetler
Bunların ikisi de Allah'ın zatına ve sıfatlarına, hüküm ve iradelerine delalet ettiklerinden dolayı "ayet" ismini almıştır. Bu iki kitap ve bu iki çeşit ayet, karşılıklı olarak biri diğerinin işareti, öteki de onun işaret edip gösterdiği şeydir. Biri diğerinin açıklaması ve tefsiridir.
Bütün ilimlerin, fenlerin ve insanın elde edebileceği her şey dönüp dolaşacağı yer illiyet (sebep arayışı)dır. Meseleleri güzelce anlayıp tatbik etme sayesinde akıl önce Kur'an ayetlerinden yola çıkar ve bu yolla da Allah'ın varlığını, birliğini ve ge rahmetini zaruri olarak anlar ve keşfeder. Yani, idrak eder. Allah (c.c.) da Kur'an'ın yüzlerce ayetinde kendi varlığını ve birliği:anlamaları için akıl sahiplerine şöyle hitab etmektedir:
1- Düşünen bir topluluk için ... (Bakara Suresi: 164.)
2- Aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır ... (Al-i İmran Suresi: 190)
3- Anlayıp öğrenmek isteyen bir topluluk için ... {Bakara Suresi: 230)
4- Görmüyorlar mı ...(Yasin Suresi: 71)
5- Düşünüp anlasınlar diye ... (Bakara Suresi: 221)
6- Hala düşünmüyor musunuz? .. (Yunus Suresi: 3)
7- Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz ... (A'raf Suresi: 3)
8- Akıl erdirmiyor musunuz?. (Yunus Suresi: 16)
9- Düşünesiniz diye ... (Bakara Suresi: 73)
10- Onlar düşünmezler ... (Ankebut Suresi: 63)
11- Eğer düşüntip anlıyorsanız ... (Al-i İmran Suresi: 118)
İşte bu misalIerde olduğu gibi, ayet sonlarındaki hitaplarla biz kulların, aklımızı kullanarak, düşünerek Rabbimizin yarattığı fiili ayetlerinden ibretler alarak O'nu bulmamız, bilmemiz ve sevmemiz gerektiğini gözler önüne sermiştir. Bu ayetlerin hepsini burada hacim bakımından mümkün olmasa da onlardan bir kısmını sörelim. Rabbimiz buyuruyor ki:
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir toplum için bir çok ayetler (deliller) vardır." 1 Rabbımız bu ayet-i celilede bizleri sekiz delil ile tefekküre davet ediyor.
Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (a.s.m.)şöyle buyurmuştur;
"Ey insanlar Rabbinizi biliniz ve anlayınız. Birbirinize aklın kemalini tavsiye ediniz. Çünkü size emredilenler gibi, size yasak edilenleri de ancak akılla bilmiş olursunuz. Biliniz ki, Rabbinizin nezdinde sizi kurtaracak olan aklınızdır. Akıllı insan Allah'a itat eden insandır. Bu kişinin görünüşü çirkin, zahiri kıymeti düşük, dünya mertebesi küçük ve üstü başı perişan olsa bile. Ve yine biliniz ki cahil, Allah'a isyan eden kişidir. Velev ki, dünya mertebesi yüksek, kıymeti halkça büyük, konuşması beliğ, gönüşü ve giyinişi güzelolsa bile. Zira Allah nezdinde hayvanat bile Allah'a isyan eden kimseden daha akıllıdır. İşte bu yüzden dünya ehlinin sizi büyütmesine itibar etmeyiniz ve böyle şeylerden kaçınınız. Çünkü asıl zararda olan dünya ehlidir." 2 Allah (c.c.) Kur' an-ı Kerim' de buyurmuş:
"Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde ondan bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda, akılarını kullanan bir toplum için ibretler vardır." 3
"Yine Onun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır." 4
"And olsun biz, öğüt alsınlar diye bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik." 5
"Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere on*lar için bir çok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır." 6
Yukarıdaki ayetlerde geçen "ayet" kelimesi; açık alametler ve kesin deliller karşısında ciddi olarak hiçbir söz söyleme ihtimali bulunmayan apaçık mucizeler demektir. Kuran ayetlerine "ayat" denmesi de bu mana ile ilgilidir. Tam anlamıyla marifet Allah tarafından indirilen kitabın sözlü ayetlerinden yaratılmış kitabının fiili ayetlerini ve ondan Hak Teala'nın zat ve sıfatını okuyup anlamaktır. Bunları anladıktan sonra onun kanunlarına, emirlerine ve hükümlerine uyarak, doğru yoldan "radiye'" "mardiye" makamlarını elde etmekle "bekabillah" a ulaşmaktır.
"Ey huzura kavuşmuş olan insan! Sen Rabbinden hoşnut,O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarımın arasına katıl, cennetime gir." 7
Rabbimiz, huzura kavuşmanın yolunu (kalbin itminanı) ayetinde şöyle bildirir:
"Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur.":8
Rabbimizin icad ve yaratılış kitabını akıllara ibret için anmaktan sözlü ayetlerinden bir kaçını daha görelim:
"Allah (c.c.), her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi de dört ayağı üstünde yürür ... Allah dilediğini yaratır, şüphesiz Allah her şeye kadirdir." 9
Allahu Teala deliller üzerinde tefekkür ve istidlal yapmayı da emreder. Zaten Allah'ı bilmenin yolu ancak Onun delilleri üzerinde düşünmektir. Hazret-i Peygamber (a.s.m.) de:
"Mahlukat üzerinde tefekkür edin (düşünün), fakat Halık Teala'nın zatı hususunda tefekkür etmeyin." 10 diye buyurmuştur.
"Biz; göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Vay o inkar edenlerin ateşteki haline!" 11 Kuran'ın bu sözlü ayetleri de bize birçok fiili ayetleri özetleyip gösterir. Bu kainat aleminin sınırsız ve sonsuz değişikliğin sürekli ve herkesi aciz bırakan bir nizamla icad edip düzene koyanın, her şeyi düzenleyip yönetenin de yüce bir yaratıcı olduğunu anlatır. Akıl ve makulün (akla yakın) dış dünya ile zihnin uyum noktasında her şeyin yöneticisi olan Allah böylece varlığını ve birliğini ortaya koyar. Allah, zatında ve sıfatlarında birdir. Onun kudreti ve rahmeti her şeyi kaplamıştır. O, bütün insanlara tam ve mükemmel olarak yeterli olup, ortağı ve benzeri bulunmaktan münezzehtir. Ayet, bu hususlara delalet eden birçok açık delili gayet veciz ve bununla beraber gayet açık ve aşikar bir şekilde bir araya toplamıştır. Bunlarda açık ve kapalı olarak nice ilimlerin ve fenlerin konu ve gayeleri vardır. Bunu e vasat bir akıl dahi duyar; ve dahi yüksek akıllar da bunda ebe*di bir tetkik ve müşahede gayesi bulur. Netice olarak hiç bir akıl , bu karardan dışarı çıkmaz. Ancak bu konu ve gayeler tefekkürle anlaşılır. Tefekkür gafleti giderir, suyun ekini yetiştirdiği gibi, kalbi takva üzere yetiştirir.
Tefekkür hakkında Amr ibn Abdulkays'tan şöyle nakledilir. Bir, iki, üç değil, Resulullah'ın ashabının bir çoğunun şöyle dediğini işittim: "İmanın ışığı, ya da imanın nuru tefekkürdür."
Hakimlerden biri demiştir ki, "Kim ibret almadan dünyaya bakarsa, bu gafletinin miktarınca kalbinin nuru (basireti) gider."
Allah Resulü buyurmuştur ki:
"Her kavmin bir çadırı vardır. Müslümanların çadırı ise akıldır." 12
İşte Kuran en yüksek ilim ve fen meselelerinin bu şekilde özünü alarak bütün insanların açıklıkla anlayacağı derecede sa*deleştirip öğretiyor. Tereddüt ve hayalin şiir edebiyatında hiç bir gerçeğe uymayan ve haksız yere ibda (icad) adı verilen hayal gücünün gelip geçici ve yalancı bir bakışını okşayarak insan bir an için ve bir daha tekrarlamamak şartıyla çarpıp geçen boş manalarında bir teselli zevki aramaya alışmış olan ruhlar, Kuran'ın bütün yaratılışa ayna olan benzersiz nazmında mucizeli bir yükseklik duymazlarsa bunun sebebini, yaradılışlarındaki zevklerinin ve akıllarının bir takım hevesler içinde iflas etmiş olmasında aramalıdırlar. Bu gibiler hakkı hep acı diye kabul etmişler ve aklı hakka ulaşmak için bir vasıta tanıyacak yerde onu hakkı red ve iptal ile mağlup edebilecek acımasız bir silah gibi kullanmak isteyen alim ve sapık fikirli insanlar ebedi dalalet ve hüsranda kalacaklardır.
"De ki, 'Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)' Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz." 13 Netice itibariyle tevfik ve hidayet Allah'tandır.
DİPNOT
1- Bakara Suresi: 164.
2- Taberanı, Ebu Umame'den; İmam-ı Gazali, İhya-u Ulumi'd-din, c. 1, s.89.
3- Rad Suresi: 4.
4- Rum Suresi: 24.
5- Zümer Suresi: 27.
6- Yasin Suresi 71.
7- Fecr Suresi: 27-30.·
8- Ra'd Suresi: 28.8- Nur Suresi: 45.
9- el-Acluni, Keşfü'l-Hafa. c. 1. Hadis no: 1003 el-fethü'l-Kebir 2:35
10- Lokman Suresi: 10,
11- Sad Suresi: 27.
12- İbn-i Muhber; İhyau Ulumi'd-din, c. 1, s. 276. (Hadisin son kısmı.)
13- Yunus Suresi: 101.
LÜGATÇE
Bekabillah: Allah'ta baki olma hali.
Halık: Yaratıcı olan Allah Teala.
İstidlal: Delile dayanarak sonuç çıkarma.
Kavim: Topluluk.
Mahlukat: Varlıklar, yaratılmış olan her şey.
Mutmain: Huzura kavuşma.
Münezzeh: Pak, temiz. Kusur ve noksanlıklardan uzak.
Müşahede: Görme, şahit olma.
Nebat: Bitki.
Radiye: Rabbinden razı ve hoşnut olan nefs. Bu mertebede nefsin nuru artar, karanlık azalır.
Mardiye: Kusurlarını anlayan, kendisinden razı olunan nefs. Allah katında makbul olan.
Takva: İnsanı Allah'tan uzaklaştıran şeylerden kaçınmak.Allah'a boyun eğerek azabından sakınmak. Farzları yerine getirip haramlardan kaçınmanın yanısıra şüpheli şeylerden kaçınmak.
Vasat: Orta halli.
Muhammede Hikmet Tuzkaya
__________________