“Sana vahyolunan Kitap’ı güzel güzel oku ve namaz kıl. Sahih namaz, edepsizlikten ve uygunsuzluktan nehyeder ve her halde Allah’ın zikri en büyük iştir. Allah her ne işlerseniz bilir.” (Ankebut, 45)
Rabbimiz bu ayeti ile bize nefsimizin kalbimize püskürttüğü kara lekelerden gönlümüzü katılaştırmış olan hayâsızlıklarımızdan uzaklaşmamız için bir yol olarak bize namazı gösteriyor… Yani rabbimiz hâşâ kendi ihtiyacından değil insanın muhtaçlığından biz kullarına namazı emrediyor. Ve Sonra
“Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir”
Rabbimiz Ayetin “Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir” kısmını gündelik iş ve sıkıntılarından ve meşguliyetlerinden namazını kılmadıklarını söyleyen kardeşlerimize
Bir şefkat tokadı nispetince yüzlerine çarpıyor… Bahane ettiğiniz her ne olursa olsun
“Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir” buyuruyor ve her ne iş sizi beni anmaktan alı koyuyor ise onu terk edin buyuruyor…
En doğrusunu Allah bilir Bize öyle geliyor ki Allah(c.c.) “Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir. Allah her ne işlerseniz bilir. ” Diyerek kullarım yaptığınız gizli-ayan ne kadar günah varsa hepsi benim ilmimdedir hepsinden haberdarım ama siz ne kadar da günahkâr olsanız ne kadar yazıklar etmiş olsanız bile “Her halde” beni anmanız yapacağınız en büyük en doğru iştir… Sakın başka işlerinizi namazınızın beni anmanızın önüne getirmeyin… Getirmeyin ki alnınız secdeye değdiği sürece sizi saran nur kalbinizdeki kötülük tohumlarını temizlesin ve siz öldüğünüz zaman rabbinize arınmış olarak kavuşanız… Diye kelam ediyor…
Bir Günümüz 24 saattir… Beş Vakit Namaz İse Ortalama 1 saat Gibi Bir Süre Tutmaktadır. Bize Verilmiş Olan Vaktin Sadece 24'te biri isteniyor.Üstelik O da yine kendi muhtaçlığıma derman kalbi yaralarımıza merhem olsun diye.Zalim Nefsim Hala mı Üşeniyorum?
Bir arkadaşımızı davet etsek geleceğim diye söz verse ancak gelmese… Hemde bunu birkaç kez tekrarlasa ona kızar “ne biçim insansın söz verip gelmiyorsun davetime icabet etmiyorsun” deriz belki onla olan arkadaşlığımızı keseriz.
İşte aynen böyle rabbimiz günde beş kez bizi huzuruna çağırıyor ama beklide biz Âlemlerin Rabbinin davetine icabet etmiyoruz ne haddimize… Hem Allahın rahmeti bu kadar ki her gün beş kere davet ettiği ancak itaatsizlik edip huzuruna gelmeyen kulları bile helak etmiyor onlara mühlet veriyor…
Namaz ve diğer ibadetler Baki Olan Cennet hayatındaki mükâfatların bedeli değil… Zaten Allahın lütfetmiş Olduğu Nimetlerin bir fiyatıdır…
Ancak “Rahmeti Bol” sadece geçmiş borcu ödemeye sonsuz nimet sunmaktadır…
Nasıl ki bir fakir bir tüccara uğrar bir ekmek alır. Ve o esnafa bir ücret verir ancak verdiği ücret değil o bir ekmeğin fiyatını belki yarısının dahi fiyatını karşılamıyor. Ama o sultan gönüllü esnaf sen fakirsin bana olan bir ekmek borcunu ödemeye kadir değilsin ama yinede borcuna sadık olduğun için borcunu siliyor ve sana bu büyük ticarethaneyi teslim ediyorumdur... Kul ile Allah(c.c.) arasındaki ilişkide aynen böyledir…
Eğer sizi saran nurun farkında olsaydınız başınızı secdeden kaldırmazdınız…
Sual- - - Namaz madem o kadar tatlı bir meyve hem ebedi kavuşulacak huzura bir bilet Hem de yaratana itaat göstergesiyken ve bedene o kadar ağır gelmeyen bir külfeti varken neden namaza yönelmek bize zor geliyor?
Öncelikle bakalım Kuran bize bu konuda ne diyor…
“Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”(Bakara_45)
Eğer ben abdest almakta namaz kılmakta üşengeçlik gösteriyor namazlarımı kılmıyor veya sabah namazı yerine yatağımı tercih ediyor yatsı namazı yerine bedenimi yatağa bırakıyor ve namaz vakti geldiğinde üşene üşene bıkkınlık vermişçesine Allah(c.c.)’ın huzuruna gidiyorsam Allah(c.c.)a olan muhabbetimi gözden geçirmem gerekir. Zira Allah(c.c.) kuranda bana derinden bağlı olan beni gerçekten seven kullarım namaza üşengeçlikle değil aşkla gelirler buyuruyor…
Demek biz namaz kılma konusunda bu tür gevşeklik gösteriyorsak meylimizi dünyaya kaydırmış ibadetimizdeki heyecanı yetirmişiz demektir.
Eğer ben ibadetteki heyecanımı bu safhaya kadar düşürmüşsem dünyaya olan meylimi bitirerek ve ibadetime özen göstererek bu yaradan kurtulmalıyım… Yoksa Allah korusun mahşer âleminde “Sizler Bana Saygı Duymayıp İbadetinde Tembellik Edenlerdendiniz” diye yüzümüze çarpılmasın…
Elbette ilk başta namazda o heyecanı yakalamak secdelere o hasret kaldığı gözyaşlarını akıtmak zor olacaktır. Ancak sabırla ibadete devam etmeli namazla zikirle kalbimizin yumuşamasını arzu etmeliyiz. Düşüp kalktığımız bataklık ne kadar bizi kirletmiş olsa da Mevla’mız samimi duydu ile RABBİM RABBİM iniltileriyle kapısını aşındıran kulunu affedecek ve o zaman kul belki her ALLAH dediğinde ruhunda rahmani atmosferde hazlar arasında dolaşacak İNŞALLAH rabbine layık bir kul olacak…
Allah bizleri kendisine derinden saygı duyan ve ibadetinde gevşeklik etmeyip derin hazlar duyan kullarından eylesin…(Amin)
Rabbimiz bu ayeti ile bize nefsimizin kalbimize püskürttüğü kara lekelerden gönlümüzü katılaştırmış olan hayâsızlıklarımızdan uzaklaşmamız için bir yol olarak bize namazı gösteriyor… Yani rabbimiz hâşâ kendi ihtiyacından değil insanın muhtaçlığından biz kullarına namazı emrediyor. Ve Sonra
“Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir”
Rabbimiz Ayetin “Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir” kısmını gündelik iş ve sıkıntılarından ve meşguliyetlerinden namazını kılmadıklarını söyleyen kardeşlerimize
Bir şefkat tokadı nispetince yüzlerine çarpıyor… Bahane ettiğiniz her ne olursa olsun
“Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir” buyuruyor ve her ne iş sizi beni anmaktan alı koyuyor ise onu terk edin buyuruyor…
En doğrusunu Allah bilir Bize öyle geliyor ki Allah(c.c.) “Her halde Allah’ın zikri en büyük iştir. Allah her ne işlerseniz bilir. ” Diyerek kullarım yaptığınız gizli-ayan ne kadar günah varsa hepsi benim ilmimdedir hepsinden haberdarım ama siz ne kadar da günahkâr olsanız ne kadar yazıklar etmiş olsanız bile “Her halde” beni anmanız yapacağınız en büyük en doğru iştir… Sakın başka işlerinizi namazınızın beni anmanızın önüne getirmeyin… Getirmeyin ki alnınız secdeye değdiği sürece sizi saran nur kalbinizdeki kötülük tohumlarını temizlesin ve siz öldüğünüz zaman rabbinize arınmış olarak kavuşanız… Diye kelam ediyor…
Bir Günümüz 24 saattir… Beş Vakit Namaz İse Ortalama 1 saat Gibi Bir Süre Tutmaktadır. Bize Verilmiş Olan Vaktin Sadece 24'te biri isteniyor.Üstelik O da yine kendi muhtaçlığıma derman kalbi yaralarımıza merhem olsun diye.Zalim Nefsim Hala mı Üşeniyorum?
Bir arkadaşımızı davet etsek geleceğim diye söz verse ancak gelmese… Hemde bunu birkaç kez tekrarlasa ona kızar “ne biçim insansın söz verip gelmiyorsun davetime icabet etmiyorsun” deriz belki onla olan arkadaşlığımızı keseriz.
İşte aynen böyle rabbimiz günde beş kez bizi huzuruna çağırıyor ama beklide biz Âlemlerin Rabbinin davetine icabet etmiyoruz ne haddimize… Hem Allahın rahmeti bu kadar ki her gün beş kere davet ettiği ancak itaatsizlik edip huzuruna gelmeyen kulları bile helak etmiyor onlara mühlet veriyor…
Namaz ve diğer ibadetler Baki Olan Cennet hayatındaki mükâfatların bedeli değil… Zaten Allahın lütfetmiş Olduğu Nimetlerin bir fiyatıdır…
Ancak “Rahmeti Bol” sadece geçmiş borcu ödemeye sonsuz nimet sunmaktadır…
Nasıl ki bir fakir bir tüccara uğrar bir ekmek alır. Ve o esnafa bir ücret verir ancak verdiği ücret değil o bir ekmeğin fiyatını belki yarısının dahi fiyatını karşılamıyor. Ama o sultan gönüllü esnaf sen fakirsin bana olan bir ekmek borcunu ödemeye kadir değilsin ama yinede borcuna sadık olduğun için borcunu siliyor ve sana bu büyük ticarethaneyi teslim ediyorumdur... Kul ile Allah(c.c.) arasındaki ilişkide aynen böyledir…
Eğer sizi saran nurun farkında olsaydınız başınızı secdeden kaldırmazdınız…
Sual- - - Namaz madem o kadar tatlı bir meyve hem ebedi kavuşulacak huzura bir bilet Hem de yaratana itaat göstergesiyken ve bedene o kadar ağır gelmeyen bir külfeti varken neden namaza yönelmek bize zor geliyor?
Öncelikle bakalım Kuran bize bu konuda ne diyor…
“Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”(Bakara_45)
Eğer ben abdest almakta namaz kılmakta üşengeçlik gösteriyor namazlarımı kılmıyor veya sabah namazı yerine yatağımı tercih ediyor yatsı namazı yerine bedenimi yatağa bırakıyor ve namaz vakti geldiğinde üşene üşene bıkkınlık vermişçesine Allah(c.c.)’ın huzuruna gidiyorsam Allah(c.c.)a olan muhabbetimi gözden geçirmem gerekir. Zira Allah(c.c.) kuranda bana derinden bağlı olan beni gerçekten seven kullarım namaza üşengeçlikle değil aşkla gelirler buyuruyor…
Demek biz namaz kılma konusunda bu tür gevşeklik gösteriyorsak meylimizi dünyaya kaydırmış ibadetimizdeki heyecanı yetirmişiz demektir.
Eğer ben ibadetteki heyecanımı bu safhaya kadar düşürmüşsem dünyaya olan meylimi bitirerek ve ibadetime özen göstererek bu yaradan kurtulmalıyım… Yoksa Allah korusun mahşer âleminde “Sizler Bana Saygı Duymayıp İbadetinde Tembellik Edenlerdendiniz” diye yüzümüze çarpılmasın…
Elbette ilk başta namazda o heyecanı yakalamak secdelere o hasret kaldığı gözyaşlarını akıtmak zor olacaktır. Ancak sabırla ibadete devam etmeli namazla zikirle kalbimizin yumuşamasını arzu etmeliyiz. Düşüp kalktığımız bataklık ne kadar bizi kirletmiş olsa da Mevla’mız samimi duydu ile RABBİM RABBİM iniltileriyle kapısını aşındıran kulunu affedecek ve o zaman kul belki her ALLAH dediğinde ruhunda rahmani atmosferde hazlar arasında dolaşacak İNŞALLAH rabbine layık bir kul olacak…
Allah bizleri kendisine derinden saygı duyan ve ibadetinde gevşeklik etmeyip derin hazlar duyan kullarından eylesin…(Amin)