İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki;
Evliyanın çoğu her gece, yatacağı zaman, o gün yapmış olduğu işleri, sözleri, hareketlerini, düşüncelerini, her birinin niçin olduğunu anlarlardı. Kusurlarını ve günahlarını temizlemek için, tevbe ve istiğfar ederler. Allahu tealaya boyun bükerler, yalvarırlardı.
Halisane bir kulluk için, bizim yapmamız gereken bu muhasebeyi her gün sonu yapabiliyormuyuz ??? Veya yapıyor isekte sonuç ne çıkıyor. ??? Bir bilen ne güzel söylemiş;
Yerden göğe küp dikseler
Birbirine rapt etseler
Altından birini çekseler
Seyreyle sen gömbürtüyü,
Hani, gün içinde yapmamız gereken ibadetlerimizi yaparız, hatta fazladan hayır bile yapar ve bundan son derece ve mutlu olur, içten bir huzura ereriz. Bir anlık gafletle yaptığımız gıybet, zan, hümeze ve tecesüs gibi fert ve cemiyet hayatında ciddi yaralar açan çirkin hasletler, kazandığımız sevaplarımızı yok eder bilakis günaha çevirir. Kıyamette sevap defteri açılan bir kimse; “ dünyada iken şu ibedetleri yapmıştım burada yazılı değil” der “ onlar silinip gıybet ettiklerinin defterinde yazıldı “ denir. Hızla yayılma gücü olan mühim bir ictimai hastalık haline gelen bu hasletler ehemmiyeti sebebiyle ki bizzat Kur ‘an-ı Kerim de ve hadisi şeriflerle ele alınmıştır.
Hucurat suresin de Rabbimiz kullarına hitaben;
10. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah ‘ tan korkun ki esirgenesiniz.
11. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın . Belkide onlar kendilerinden daha iyidirler.Kadınlar da kadınları alaya almasınlar.Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir.Kim de tevbe etmesse işte onlar zalimlerdir.
12.Ey iman edenler! zannın çoğundan kaçının.Çün ki zannın bir kısmı günahtır. “ Tecessüs etmeyin” Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz birinizin gıybetini yapmasın “ arkadan çakiştirmesin.” Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’ tan korkup-sakının. Şüphesiz ki Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.
Bu üç ayette yer alan meseleler, biri diğerini tamamlayıcı mahiyettedir. 10. Ayette müminlerin kardeş olduklarını bildirdikten sonra 11.ve 12. Ayetlerinde de; kardeş olan müminlerin arasında ki tesanüt ve dayanışmayı zedeleyen, sevgi ve şevkat merhameti azaltan davranışlardan olan, birbirleriyle alay etmenin , zanda bulunup gıybet ederek, gıybetin kardeşinin ölü etini yemeğe benzeterek bunun çok tiksindirici olduğunu hatırlatmaktadır.
Ailemizde veya çevremizde zina eden birini fark ettiğimizde o an bir duraklar, tarifi mümkün olmayan bir kızgınlıkla ayıplamaya hatta etrafımızda ki kişilere, işaret ederek onu ve yaptığı o fiili konuşmaya başlarız.
Rabbimiz hümeze suresinin 1-2-ve 5. ayetlerinde “ Hümeze olan ( insanları arkadan devamlı ayıplayıp çekiştiren ), yüzlerine karşı alay etmeyi adet edinen kişinin vay haline “ – “Hayır; andolsun o, ‘ hutame’ ye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah’ ın tutuşturulmuş ateşidir” buyurarak asıl haline yanılacak kişinin bizzat ayıplayarak gıybet edenler oluguna dikkat çekerek bu davranış biçimini benimseyenlere kesin bir cehennem tehdidi vardır. Zira Allah Rasulu ( s.a.v ) bir hadisi şerifinde;
Gıybet zinadan daha kötüdür.” Nasıl olur Yâ Resulallah? “Adam zina eder, sonra tevbe eder, Allah mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybet edilen affetmedikçe mağfiret olunmaz” (Beyhaki, Şuabu-l İman, 6740-41-42) Buyurmaktadır.
Bu çirkin hasletler fulyası ilk olarak zan sonrasında tecessüsle başlar. İllada birinin ayıbını araştırmak olmasada niyet, merak konusu, olayı ileri boyutlara kadar sürükleyerek gıybete kadar götürür. Peygamber Efendimi ( s.a.v ) bir hutbesinde
“ Müslümanlara eziyet etmeyin. Onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın; zira kim Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah ( c.c ) da kendisinin kusurunu açığa çıkarır. Allah Teala evinin içinde dahi olsa böylesini rezil eder “ Ebu Davud, sünen, Edep-35.
Yine başka bir Hadisi şerifte; “ Bir kimse kardeşinin kusuru ile ayıplarsa, o kimse ölmeden o kusuru işler ”
Tecessüs ardından maalesef dedi-kodu ve gıybet seansları ile korkunç bir kul hakkı alanına dalınmakta, ve büyük bir vebal yüklenilmektedir. Halbu ki hepimizin bildiği üzere kul hakkı, şehidin bile ödemeden yakayı kurtaramadığı çok tehlikeli bir günahtır.Her türlü tevbe ve istiğfar dahi yapılsa, o kuldan özür dileyip helallık alınmadığı takdirde, kul hakkı affedilmez. Binaenaleyh ahirette sevaplar karşılığı günahları yüklenmene sebeb olur
Bediüzzaman, gıybet hakkında şu ifadeleri kullanmıştır; “ Gıybet
nazar-ı Kur’ an’ da gayet menfur ve ehl-i gıybet, fena ve alçaklıktır” 15 “ İnsafsızlık, yalancılık, hırs, israf, fuhuş, hiyanet, gıybet; bunların hepsi Kur’ an tarafından en şiddetli surette takbih olunmuş ve bunlar, reziletin ta kendisi tanınmıştır.” 16 “ Gıybet aklen, kalben ve insaniyeten ve vicdanen ve fıtraten ve asabiyeten ve milliyeten mezmumdur.”17 “ Gıybet, ahl-i adayet ve hased ve inadınen çok istimal ettikleri alçak bir silahtır.” 18
Bütün hasenatları ibedetleri bir anda yok eden bu kerih hasletlerden Rabbim bizi muhafaza etsin. Efendimizin ahlakı ,ile ahlaklanmayı nasib eylesin . Öyle yüce bir ahlak ki; dokuz yıl hizmetinde bulunan Enes b. Malik ( r.a ) bana bir kez bile “ şu işi yapmasaydın-da böyle yapsaydın” dediğini veya benim bir işimi ayıpladığını görmedim” buyurmuştur.
Velhasıl Mü’ mine yakışan ahlak; başkalarının eksiğiyle kusuruyla dediğiyle meşgul olmak değil, kendi kusur ve noksanlarını tahlil ederek ikmal etmeye gayret etmektir.
Yatagımıza her yattığımızda, gün boyu kimleri ne sebeble konutşuğumuzu muhasebe edersek o gün kazançta mı yoksa kayıptamı olduğumuzu anlaya biliriz.
Bir hikmet erbabı ne güzel buyurmuş; Başkalarının gizli olan ayıplarını konuşup ortaya serme. Cemiyyet nazarında onları sevimsiz, kendini de itimadsız edersin
Beyza Ayas
( 15, barla lahikası,s- 264—16 İşaretül icaz s,222—17 Sözler,s-299—18 Mektubat s,295