Mizgîn/Sayı 47 -Allah’a and olsun ki yüreklerimiz O’nun yolunda yanıp tutuşmuyorsa ve Onun bize vermiş olduğu sonsuz sayıdaki nimetlerinin şükrünü yerine getirmiyorsa, hayat-ı ebediyette ziyanlar içerisinde olmaktan kendimizi koruyamayız. Bu gerçeklik, yüce Allah’ın vaadidir.

Allah’ı tanımak, bilmek ve O’na iman etmek, insanın kurtuluşu için olmazsa olmazdır. Biz, bizi yaratıp, bize bilmediğimizi bildiren, bizi nimetlendiren, bize merhamet edene muhtacız. O’na kulluk etmeye muhtacız. Şüphesiz Allah ihtiyaç sahibi değildir.


Allah-u Teala tarafından dünyaya gönderilen biz insanlar için bu dünya hayatı, hâşâ oyun ve eğlence olsun diye yaratılmadı. Bunun şuurunda olmak bizim temel vazifemizdir. Her zaman ve her yerde O’na olan rabıtamızı sağlam kılmamız gerekir. Evet, bütün algılayış sistemimiz O’nun bizden razı olacağı bir temelde olması gerekir. Aynı şekilde inşa ve imar edeceğimiz hayatımızın da bu eksende olması gerekir. Bu kısa ve özlü hatırlatmalardan sonra biz inananlar açısından büyük bir öneme sahip olan ve içine gireceğimiz “üç Aylar”ın önemine değinmek gerekirse;

Büyük bir şefkat ve merhamete sahip olan Âlemlerin Rabbi Allah-u Teala, insanların kendilerini bu dünyadaki o çok büyük amaçları doğrultusunda sorgulayabilmeleri için böyle değerli ve anlamlı zamanlarla biz günahkâr kullarına fırsatlar tanımaktadır. Üç aylar manevi değer bakımından bereketiyle, sevabıyla fırsat dolu bir zaman zarfıdır. Bu aylarda ortaya koyulan ameller iç âlemimizde bambaşka ufuklar açar. İçerisinde barındırdığı özü itibariyle bu zaman dilimi, olması gereken şekliyle ifa edilirse kişinin gönlüne inayet rüzgarlarının esmesine vesile olacaktır. Yüce Allah bu aylarda rahmet ve bereket esintilerini sağanak şeklinde yağdırmaktadır. Biz insanoğluna düşen bu bereket ve rahmet sağanaklarından bol bol istifade etmektir.

Böyle anlamlı olan ve önem arz eden üç aylar başta olmak üzere insanoğlunun bütün zamanının değerini bilmesi gerekiyor. Zaman insanın elinde bir cevherdir. Bu cevherden faydalanmak için zamanın iyi işlenmesi gerekir. Doğru bir zaman bilinci insandan büyük amaçlar; büyük fedakârlıklar, büyük yürekler, büyük çabalar ve büyük sorumluluklar ister. Bundan dolayıdır ki, İnsanlar zamanı basmakalıp ve yüzeysel bir bilgi olarak algılamamalıdırlar. Evet, bu üç aylara girmemizle birlikte zamanı çok daha fazla dolu geçirmemiz ve değerlendirmemiz gerekiyor. Hz. Peygamber(s.a.v) bir hadisinde bu ayların önemine binaen şöyle buyuruyor:

“Recep ayı Allah-u Teala’nın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.”

Şimdi böyle bir ehemmiyete sahip olan bu aylara kısaca değinecek olursak;



Recep Ayı:

Üç ayların ilki olan Recep ayı, “tazim ve tekrim olunan ay” ve “hazırlanmak” manalarına gelmektedir. Allah-u Teala’nın ayı olması hem bu ayın önemini hem de bu ayda ihya edilen ibadetlerin derece bakımından daha efdal olduğunu ortaya koyar. Biraz somutlaştırmak gerekirse; örnek olarak cemaatle kılınan bir namazla tek başına kılınan bir namazın veya önemli gecelerde edilen bir duayla(kadir gecesi gibi) normal durumlarda edilen bir duanın farkı gibi…

Hz. Peygamber (s.a.v) bu recep ayı ile ilgili şöyle buyurmuştur: "Zaman, dönüp dolaşıp Allah Teala'nın gökleri ve yeri yarattığı günkü (ilk) hey'etine kavuştu. Yıl, oniki aydır. Bunlardan dördü haram (aylar)dır ki, üçü peşpeşe gelir. (Bunlar) Zilkade, Zilhicce ve Muharrem'dir. (Dördüncüsü ise) Cumâdâ (Cumâde'l-ûlâ ve Cumâde'l-âhire) ile Şa'ban arasındaki Receb-i Mudar'dır."(1)

Receb ayının "haram aylar" arasında sayılması ona şüphesiz belli bir özellik kazandırmaktadır. Zira Kur'an'da şöyle zikredilmektedir: "Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, doğru hesaptır…" (Tevbe, 36)

Bu ayette zikredilen "haram aylar", yukarıdaki hadis-i şerifte açıklanmış ve bunların yanında Receb ayı da zikredilmiştir.

Kutlu Resul’ün bu aya ulaştıklarında şöyle dua ettiği rivayet edilmektedir: “Allah’ım! Receb’i ve Şaban’ı hakkımızda mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” (2)

Bu ayda Allah-u Teala’nın rızasına vesile olacak salih ameller ortaya koymak için emek sarf etmemiz için önemli bir fırsattır. Hz peygamber bu ayda çok oruç tutmaya özen gösterirdi. Bizim de yapmamız gereken elimizden geldikçe daha fazla ibadetlerimizi sıklaştırıp duada bulunmamızdır.



Şaban Ayı:

Üç ayların içinde olan diğer bir ay olan Şaban ayı ise, “dağılan”, “saçılan” anlamını ihtiva etmektedir. Biz inanalar için bu ay da recep ayı gibi kendi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu ayın önemi üzerine Üsâme b. Zeyd (r.a) şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v), Şaban ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmadı. Kendisine, "Ya Resulallah! Senin, Şaban ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tutmadığını gördüm" dedim. Şöyle buyurdu: "Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle'ye yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala'ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum."(3)

Diğer bir husus ise bu ayın 15. gecesinde berat kandili ile birlikte yüce Allah’ın duada bulunanlara icabet etmesi noktasında önem teşkil edecek konumda olması…

Peygamber(s.a.v) bu ayla ilgili şöyle buyurur: "Muhakkak ki Allah Teala Şaban ayının ortası gecesi dünya semasına iner ve Benû Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedinden daha fazla sayıda insanı(n günahlarını) bağışlar."(4)

İbn Mâce'nin Ebû Musa el-Eş'arî (r.a)'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Şaban ayının ortası gecesi olunca gece namaza kalkın, o gecenin gündüzünde de oruç tutun. Zira Allah Teala o gece güneş batınca dünya semasına iner ve ta ki güneş doğana kadar "Bağışlanma dileyen yok mu, mağfiret edeyim? Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim? (Bir derde) mübtela olan yok mu, afiyet vereyim? ..."der.(5)



Ramazan Ayı:

Son olarak bu üç ayların içerisinde en değerli ay olan ve rahmet, bereket kapılarının sonuna kadar açıldığı Ramazan ayına gelelim. Yüce Allah bu ayda biz kullarına oruç tutmayı farz kılmıştır. Ramazan kelimesi yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelir ve "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan Ayı da müminleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s); “Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır"(6) diye buyurmuştur.

Biz ümmete bahşedilen bu ay, hem oruç tutulması babında hem de bu ayda biz insanlar için bir hidayet kaynağı olan Kur’an’ı kerimin, ilk olarak bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde nazil edilmesi babında büyük bir nimettir. Nitekim bu ayda tutulan oruç, bu ayın sonlarına denk gelen Kadir gecesine manevi boyutta bir hazırlıktır. Yüce Allah; “Ramazan ay'ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an, bu ayda indirildi” (Bakara,185) buyurmuştur.

Tüm boyutuyla hayırlarla dolu olan ramazan ayı, Ebû Hureyre (r.a)'dan Resulullah (s.a.s)'in bu aya girildiğinde şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Ramazan ay'ı girince göklerin kapısı (başka bir rivayette Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur.”(7)

Cabir b. Abdullah Resulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir”:

1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teala ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa ona ebedi olarak azab etmez.
2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler,'Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allah Teala, Cennetine emredip; "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı" buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri; "O gece Kadir gecesi midir?" deyince: "Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir" buyurdu.(8)

Ubade b. es-Samit (r.a)'dan: Resulullah (s.a.s) Ramazan ay'ının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu:
“Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah'a hayır ameller takdim ediniz. Şaki, günahkar, bu ayda Allahın rahmetinden mahrum olan kimsedir.” (9)

Bu kutlu zaman zarfını elimizden geldikçe bize hayır getirecek şekilde geçirmemiz gerekir. Yine bu aylarda kişi kendini sarsmalı. Ve yine bu ay Yüce Allah’ın bize tarafından bahşettiği bu hayatın hikmetini tekrar kavramamızı sağlaması açısından çok önemlidir. Bu zaman dilimi içerisinde ölü gibi duran ruhlarımızı yeniden canlandırmak ve pek büyük, pek şefkatli Allah’ın yardımını isteyerek çabalarımızı bereketlendirmesini, atacağımız adımlarlarımızı doğrultmasını O’ndan niyaz etmeliyiz. Bu aylar kendimizde uyanık ve sağlam bir imani temel oluşturma babında geleceğe yönelik iyi bir yatırımdır bizim için. Manevi bir olgunluk için çok önemli bir fırsattır. İnsan bir dahaki üç aylara ulaşacağının garantisini veremez. İnsan bir dakika sonra başına ne geleceğini bilemez. Onun için bu önemli fırsatı elimizden kaçırmamak için bu ayları hayırlı amellerle doldurmalıyız. Bu ayların tüm inananlara hayırlı olması dileği ve duasıyla… Vesselam



Kaynakça:

(1)- Buhârî, "Tefsir", 9; "Bed'u'l-halk", 3; Müslim, "Kasâme", 29; Ebû Dâvûd, "Menâsik", 67; Ahmed b. Hanbel, "el-Müsned",V, 37, 73.
(2)-Ebû Nu'aym, "Hilyetu'l-Evliyâ" Bkz. el-Münâvî, "Feydu'l-Kadîr", IV, 18.
(3)- en-Nesâî, "Sıyâm", 70.
(4)- et-Tirmizî, "Savm", 38; İbn Mâce, "İkâme", 191; Ahmed b. Hanbel, "el-Müsned", VI, 238.
(5)- İbn Mâce, "İkâme", 191.
(6)- (Buhârî, Savm, VI)
(7)- (Buhari, Savm, V).
(8)- (Beyhaki'den naklen et-Tergîb, II, 92).
(9)- (Taberani'den naklen et-Tergîb, II, 99).