İnsan
Sevebilecekken sevmedi,
İnat yaptı.
Anlayabilecekken anlamadı,
“Önce sen anla” dedi ve bekledi.
İnsanı yüceltmesi gerekirken,
Küçük kusurlarını büyüttü,
Hep hatalarını hatırlattı,
Küçücük körpe zihinleri,
Sen “Hiçbir şey yapamazsın” a inandırdı.
“Çocuklarım için” diye para kazandı,
Onların üstünü giydirip zihnini ve gönlünü çıplak bıraktı, boş bıraktı, aç bıraktı.
Fazla açlık, ne bulursa yemeye teşvik etti,
Aç bırakılanlar ne bulursa yedi,
Dışarıda bulunanların çoğu, yenmemesi gerekenlerdi,
Kültürel gıda zehirlenmesi yaşadı yiyen,
Manen komaya girdi.
Annesi babası donuk gözlerle bakan
Ve fakat İyi giyinen çocuklarına bakıp sevindi.
Üzülmesini ve acilen tedbir üretmeleri gerektiğini bilemedi.
Çocuk büyüdükçe, yetişiyor sandı,
Yetişememişlerin yetiştiremeyeceğini anlamadı.
Ömür denen harika nimet,
Yuvarlanarak bitti.
O, sona gelince, kendini yuvarlandığı bir çukurda buldu.
Ne kadar yanlış yaptığını halâ anlayamadı,
Fakat aradaki boşluğu görünce tehlikenin büyüklüğünü anladı.
Ne yazık ki, kimseleri olduğu halde kimsesiz kaldığında,
Soğuk bir otel odası ya da düşkünler yurdunda kapı gözlerken,
“Bir gelen olur mu acaba?” diye,
Bir şeyleri çoook yanlış yaptığını anladı,
Ve hayatı yanlış yaşadığını.
Ancak artık “çok geç” ti, gün dönmüş, ömür bitmişti