cennette yüce allah'ı göreceğiz

cennette yüce allah'ı göreceğiz BU dünyada ölümsüz, hastalıksız, çilesiz, ıstırapsız, problemsiz bir yer var mı? Hayır, yok diyeceksiniz. Burada yok. Öyle bir yer düşünün ki, her arzu edilen hemen yerine ...


Ağaç Şeklinde Aç6Beğeni
  • 4 gönderen altun
  • 2 gönderen alptraum

  1. Alt 02-09-2009, 16:40 #1
    altun Mesajlar: 885
    cennette yüce allah'ı göreceğiz



    BU dünyada ölümsüz, hastalıksız, çilesiz, ıstırapsız, problemsiz bir yer var mı?

    Hayır, yok diyeceksiniz. Burada yok. Öyle bir yer düşünün ki, her arzu edilen hemen yerine gelecek. Yaşlılık yok, güzellikler için sınır yok. Bahçeler var, meyveler var, güzel sular var, sevdikleriniz var. Nimet üzerine nimet, güzellik üzerine güzellik. Bunun adı cennettir.

    Cennet öte álemde. Dünyadan sonra insanlar mahşer álemine gelip nimeti hak ettiklerinde oraya yerleşecekler. Cennete girecekler, artık oradan çıkmayacaklar. Çıkarılmayacaklar.

    Cennet bir mükáfattır. Karşılıktır. İyi olmanın, temiz olmanın, iman etmenin, ibadet etmenin, merhamet etmenin, affetmenin, kul hakkı yememenin bir karşılığıdır.

    Cennet bir vefadır. Cennet sonsuzluktur. Cennet insana onur vermektir. İnsanın kişiliğini ve değerini yüceltmektir. Peygamberlerle ve meleklerle aynı ortamı paylaşmaktır. Gelin bugünkü yazımızda cennetin kapısını hafifçe aralayıp içine bakalım. Orada neler var.

    * * *

    a) Cennetin sekiz kapısı olacaktır. Cehennemin ise yedi kapısı vardır. Cennet kapılarının daha çok olması, Allah’ın rahmetinin gazabından daha fazla olmasına işarettir. Rahmet her zaman gazaptan daha aşkındır. Denir ki namaz kılanlar namaz kapısından, sadaka verenler sadaka kapısından çağrılacaklardır. Belki bazı büyük insanlar bütün kapılardan çağrılacaktır.

    b) Cennet yüz derecedir. Her derecenin arası yerle gök arası kadardır. O derecelerin en yukarıda olanı Firdevs-i á’lá-en yüksek cennettir. Onun için Peygamberimiz, Allah’tan cenneti istediğinizde ondan Firdevs’i isteyin buyurmuşlardır.

    c) En düşük yer, on dünyaya bedeldir. Peygamberimiz cennetin genişliğini dünyanın genişliğiyle kıyaslayarak ufkumuza sunmuştur. Şöyle buyurur: Cennete en son girecek, cehennemden ise en son çıkacak kişi oradan emekleyerek çıkan bir adamdır. Allah ona "Cennete gir" buyuracak. Adam "Rabbim, cennet dolmuş durumda" diyecek. Allah üç defa emredecek, adam da tereddütle aynı cevabı verecek. Bunun üzerine Allah, kuluna "Dünyanın on misli senindir, gir" buyuracak. (Buhari)

    d) Cennetlikler Allah’ı görecekler. Cennetlikler orada Yüce Allah’ı göreceklerdir. Cerir bin Abdullah (RA) anlatıyor. Biz Peygamberimizin yanında bulunuyorduk. Ay tam dolunay halini almışken ona baktı ve şöyle buyurdu: Muhakkak ki sizler bu ayı nasıl kusursuz apaçık görüyorsanız, Rabbinizi de öylece apaçık göreceksiniz.

    e) Kişi Rabbi ile baş başa görüşecek. Buhari ve Müslim’in rivayetlerinde şöyle ifadeler yer alır: Sizden her biriniz kıyamet günü Allah (CC) ile baş başa kalacaklardır ve onunla Rabbi arasında hiçbir perde olmayacak, tercüman da bulunmayacaktır.

    f) Cennetteki ilk duyuru: Ölüm yok. Hz. Peygamber şöyle buyurur: Cennet ehline şöyle denilecek. Artık asla hasta olmayacaksınız. Artık hep yaşayacaksınız. Size ölüm yok. Artık hep genç kalacaksınız. Hep nimetleneceksiniz. Hiç sıkıntıya düşmeyeceksiniz.

    g) Cennetin nimetleri sayılamaz. Peygamberimiz şöyle buyurur: Yüce Allah şöyle buyurdu: Ben salih kullarıma hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın kalbine doğmayan nimetler hazırladım. Sonra Peygamberimiz Secde Suresi’nin 17. ayetini okudu

    Misk gibi kokan bir yer. Tuğlalar bile altından. Giysileri ipekten. Çirkin ve tiksindirici hiçbir şey yok. Kıskançlık, dedikodu, gıybet, çekememezlik yok. Nefret yok. Hiçbir şey tekrar etmeyecek. Her an her şey değişecek ve yenilenecek. Evet, o gün bazı yüzler parlayacak ve Rablerine bakıp da duracaklardır. (Kıyame, 22-23)

    * * *

    Cennetin güzelliklerini ve nimetlerini sayıp bitiremeyiz. O güzellikler ve mutluluklar yurdudur. Kaybettiklerimizi bulacağımız yerdir. En güzellerin sizi bekledikleri bir vuslat yeridir.

    Her iman eden, tabii ki cenneti arzu eder. Cenneti ister. Cehennemden kaçar, cehennemden Allah’a sığınır. Ama hiçbir zaman hedefimiz cennet olmamalıdır. Tasamız, derdimiz cennet olmamalıdır.

    İbadetimizde ve hayatımızın bütün güzelliklerinde temel hedefimiz Allah’ın rızası olmalıdır. Allah tarafından sevilmek, Allah’ın rahmetini kazanmak olmalıdır. Zaten derdi bu olanın gideceği yer elbette ki cennet olacaktır.

    alptraum, Henna, emirahmedyasin ve 1 diğerleri bunu beğendiler..
  2. Alt 02-09-2009, 20:43 #2
    aslısu Mesajlar: 51
    çok beğendim teşekür ederim

  3. Alt 02-09-2009, 22:11 #3
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Belki konuyla alakasiz olacak ama bu konuda aklima gelen bir kac konuyu paylasmak isterim. O da sükür konusu. Bizler Cenneti arzuladigimiz icin ya da istedigimiz icin dünya hayatinda hep sükrü yasariz ve bunu dilden düsürmeyiz. Aslinda Cenneti düsünerek buradaki her duruma sükretmek ayri bir takva oldugu kanaatindeyim ve kimisine göre yararli kimisine göre KISMI zararlari olabilir. Sükretmek illaki olacak ama sükretmek nokta koymak degildir. Acken sükretmek ile doyduktan sonra ki sükür arasinda illaki farklar vardir. Ben düsünce sistemini bazi insanlarda durdugunu düsünüyorum. Hayal gücünüzü sükürle KISITLAMAYIN. Sükür Allah c.c. adir. O nun bize verdigi yasami yokluga kiyasen sükretmek, zannedersem her insan üzerine bir borctur ama bu demek degildir ki tefekkürden geri kalalim. Sükretmek tefekkürün getirisi olsun ki tembelligi bir nebze yok edelim. Bu düsünceye nerde kanaat getirdigimi söyleyim ;

    Dil ögrenirken hep kompozisyonlar yazarsiniz ve bu kompozisyonlarin konulari belli basli Saglik, tatil, meslek v.b. gibi konulardir. Birde herhangi bir resim verilir ve üzerinde düsüncelerinizi yazarsiniz. Deneyimlerime göre biz Türklerin hayal gücü KISITLANMIS ve bir yerlerde gem vurulmus. Bunu sükretmek ve sonrasina nokta koymaktan ileri geldigi düsüncesi icerisindeyim. Simdi genellikle su denir bu sinavlar esnasinda :

    - Ben dil ögrenmek istiyorum bununla ne alakasi var.

    Cok alakasi var. Dil ögrenmek ilk önce kendi ana dilinizi, kültürünüzü, örfünüzü tanimaktan geciyor. Kendi cografyanizi kendi özü nüzü kendi dilbilginizi cok iyi bilmiyorsaniz baslica unsurlarda cok zorlanirsiniz. Ilk önce bunlari tanimalisiniz ki karsi taraf ile mukayese edebilesiniz. Ben dil kurslarinda, bu dili bilmeyen en az 5 cesit kültürle tanismak zorunda kaldim. Bu zorunluluk esnasinda farkedilen insanlarin rahat olmalarindaki özgüvenleri ile ve egitimini daha iyi alabilmenin rahatligi ile sizden önde baslamalari. Bir günlük ne yaptiginizi kagida dökeceksiniz ve yanimdaki romanyali bir arkadas iki sayfa yazabiliyor ama ne yazikki ben sayfanin yarisinda nokta koyabiliyorum ve hep en basit cümleler. Halbuki sekillendirmeyi ögretememisim kendime cünkü hayal gücümü o kadar SINIRLAMISIMKI bir gün icerisinde yasanabilecek detaylara takilmadan cok siradan yasamisim. Tefekkürün ne kadar faideli oldugunu o saniye anliyorsunuz. Gelen Türklerin baslica sorunu bu oldugunda ise anliyorsunuz ki bu zamana kadar yapilmis bir hata var. Fakirlik elbette güzeldir belki kavlidir belki mukaddestir fakat biz fakirligi monotonluk olarak algilamisiz ve kendimizi her türlü sosyal faaliyetlerden uzak tutarak en basiti televizyona mahkum etmisiz ve o televizyon bizi o kadar robotlastirmis ki, her hangi bir komedi dizisinde dahi farkederseniz komik bir sahnenin geldigini arka plandaki gülme sesleri bizi ikaz eder olmus. Farkettiyseniz herhangi bir kanali izlerken bir anda reklam giriverir ve bir anda tv nin sesi yükselir bunun nedeni ise uyusmus insanlari farkli bir ses ile algilamalarini yükseltmektir amaclari. Reklamci zihniyetleri gözünde siz yani biz yani insanlarin her biri birer üründür ve aslinda pazarlanan ürün degil insandir bunu farkedebilmek icin sadece rand kavgalarina bu meslekte bakmak yeterlidir. Güzel tüm günümüzü isgal eden bu sebeplerden biz "ikra" emrini dahi unutmusuz. sadece "dinle" ye yogunlasmisiz ki, halbuki o Musa ümmetine bir uyari idi ve bize olan uyariyi tamamen hice sayarak saskin, baygin her an düsmeye hazir bir ucan halinin üstünde gezer misali, öylesine yasar olmusuz. Sözlerimizde hep insanlari düsünürüz ya da coluk cocugu ya da anne babayi ya da baska seyleri. Kendimizi düsünmezsek kimseye yararli olamayacagimizin farkinda da degiliz. Kendimizi düsünmekten kasit "egoist" anlayis degildir. Egitme konusunda. Eve aldiginiz bir muhabbet kusunu dahi evcillestirmek icin saatlerimizi veririz ama kendimizi gelistirmek icin cok fazla bir ögüdümüz yoktur ve bunun sonucunda karamsar bir kisilik ortaya cikmasinda bahane aramamis oluruz ki o zaten bu gibi sebeplerden ortaya cikmistir. Farkli kültürlere ait eserleri okuyarak ve cokca yazarak bu aliskanliklarimizi nakavt etmek basittir.

    Böyle bir konuyu burda neden anlatma geregi duydum derseniz, ahirette cenneti yasayacagim diye bu hayatinizi cehenneme cevirmeyin. Tüm olusabilecek negatif durumlarda gecmisin iz leri olabilir ve o saniye gecmisteki iz i bulmaniz bugününüzü rahata cevirmekten daha zor olacaktir.

    Henna ve altun bunu beğendiler.
  4. Alt 02-09-2009, 23:04 #4
    altun Mesajlar: 885
    teşekkür ederim çok doğru söylemişsiniz

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.