SON zamanlarda sıkça Müslüman bilim adamlarının, insanlığın bilimsel geçmişine katkıları sorgulanmaktadır. Bazılarına göre İslam álimleri dünyanın bilimsel geçmişine herhangi bir katkıda bulunmamışlardır. Bazılarına göre ise Batı’daki modern Rönesans hareketi, Endülüs Emevi Devleti’nin (İspanya) yıkılıp yüz binlerce Arapça kitabın çalınarak Latince’ye tercümesinden sonra başlamıştır.
Özellikle de son zamanlarda İslam áleminde görülen işgaller, savaşlar, kan ve gözyaşı bu soruyu yeniden gündeme taşımaya başladı. İslam álemi teknik açıdan Batı’yı neden geçemiyor, İslam ülkeleri neden yerinde sayıyor? Dünya siyasetinde etkin olamamanın altında yatan gerçek, geri kalmışlık mıdır? Yoksa İslam ülkelerinin farklı paktlarda yer almaları, bir araya gelmemeleri ve ekonomik güçlerini birleştirememeleri mi etken olmaktadır?
Arap ülkelerinde görülen kalitesiz yöneticiler ve idareciler mi bilimsel faaliyetlerin katilidir? Elbette bu sorunun cevabı bizim bu yazımızın konusu değildir. Biz bu yazımızda, İslam álimlerinin bilim hayatına katkılarından bir kısmını ele alacağız ki daha sonra neden bu muhteşem mirasa sahip çıkamadık diye sorabilelim:
* * *
Kızamık ve çiçek hastalığını ilk bulan "Razi"dir.
Mikrobu ilk tanımlayan kişi "Akşemseddin"dir.
Cüzamın sebep ve tedavilerini bulan "İbn Cessar"dır.
Vebanın bulaşıcı olduğunu keşfeden "İbn Hatip"tir (1313-1374).
Kılcal damar sistemini ilk ortaya atan "Ali bin Abbas"tır (?-990).
İlk defa göz hastalıkları hakkında bilgi veren "Dr. Ali bin İsa"dır (11. yy.).
İlk katarak ameliyatını yapan "Ammar"dır (11. yy.).
Trigonometrinin mucidi, sinüs ve kosinüsü ilk kullanan "Battani"dir (858-929).
Dünyanın döndüğünü ilk bulan, Ümit Burnu, Amerika ve Japonya’nın varlığından bahseden ilk bilim adamı "Beyruni"dir (973-1051). Beyruni, Christoph Colomb’dan yüzyıllar önce Amerika’nın varlığından bahsetmiştir.
"Copernik"e yol açan astronom "Bitruci"dir (13. yy.).
Çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamı "Cabir bin Eflah"tır (12. yy.).
Maddenin en küçük parçasının (atomun) parçalanacağını söyleyen "Cabir bin Hayyam"dır (721-805).
Hayvan gübresinden amonyak elde eden "Cahiz"dir (776-869). Zooloji ilminin öncülerindendir.
İlk sistem mühendisi, ilk sibernetikçi ve bilgisayarın babası olarak "Cezeri" (1136-1206) bilinir. Batılılara göre bu İngiliz matematikçi Carles Babbage’dir.
"Hayatül Hayavan" zooloji ansiklopedisini ilk yazan "Demiri"dir (1349-1405).
Trigonometriye tanjant, kotanjantı kazandıran matematikçi "Ebul Vefa"dır (949-998).
Medcezir olayını ilk keşfeden "Ebu Mahşer"dir (785-886).
Ses olayını fiziki açıdan ilk açıklayan "Farabi"dir (870-950).
Ekliptik meyilini ilk tespit eden astronom "Pergani"dir.
Ondalık kesir sitemini bulan "Gıyaseddin Çemşit"tir.
İlk cebir kitabını yazan, cebir ilmini sistemleştiren, algoritmaya isim olan "Harizmi"dir (780-850).
Ortaçağın en büyük botanikçi ve eczacısı "İbn Baytar"dır.
Wright kardeşlerden bin yıl önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştiren "İbn Firnas"tır (?-888).
Sosyolojiyi kuran, tarihe psikolojik yorumları ekleyen tarih felsefecisi "İbni Haldun"dur (1332-1406).
Optik ilminin kurucusu, Galile teleskobunun arkasındaki isim "İbn Heysem"dir (965-1051).
Torna tezgáhını ilk yapan "İbn Karaka"dır.
Vasco da Gama, "İbni Macit"in bilgilerinden yararlanarak Hindistan’a ulaşmıştır.
Doktorların sultanı olarak bilinen "İbni Sina" (980-1037) hastalık yapan küçük organizmalar, cıva ile tedavi, Pastör’e ışık tutma, ilaç bilimi ve teşhis koymada dünyayı yönlendirdi.
Kan dolaşımını ilk bulan "İbn Nefis"tir.
Listeyi daha da uzatabiliriz. Felsefe alanında da böyle:
Alman Leibnite (1646-1716) ve Factarke, aralarındaki zaman ve mekán tartışmalarında Gazeri ve İbn Rüştü’yü referans almışlardır.
Sıfırı sayılar dünyasına hediye eden İslam álimleridir.
İnsanlığı Romen rakamlarının çetrefilliğinden kurtaran da onlar. Bundan dolayıdır ki ilk İngiliz Kralı Rex, bastırdığı parasının ilk yüzüne besmele, diğer yüzüne de Peygamberimizin adını yazmıştı.
Ortaçağın papazlarının cüppelerinin kenarına ayet yazdıkları bilinir.
Dediğim gibi liste daha çok uzun. Bu konuda, Dr. Singrid Hunke ve Prof. Suat Sezgin’e göz atmak yeterlidir. Ama biz, İslam öncülerinin önümüze koydukları bu hammaddeyi hasıraltı etmekte bire biriz. Peki, bu kadar muhteşem bir geçmişin evlatları niye böyle çile, gözyaşı dökmekte ve sömürülmektedir? Bence problem, Müslüman oluşumuzda değil, dünyada güçlü olmanın gerektirdiği uluslararası standardı uygulayamamaktadır. İdarecilerimizin aymazlığındadır. Devletin ve bilimsel kadroların sürekliliği yerine, hükümetlerinin ehliyetsiz kadrolarını istihdam etmelerindedir.
Müslüman bilim adamları bizden hesap soracaktır
Doç.Dr. Nihat Hatipoğlu