İnanclilar icin düsündürücü sorular

Ateist sitesinden derlenmis bazilarini cok yakindan tanidigimiz sorular bazilarini ise yeni duyuyor olabiliriz ama yinede her soruya bilimsel cevap vermek kanaatindeyim buyrun makale ; Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz? ...


Ağaç Şeklinde Aç4Beğeni
  • 1 gönderen alptraum
  • 2 gönderen safinaz
  • 1 gönderen alptraum

  1. Alt 10-20-2008, 23:30 #1
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Ateist sitesinden derlenmis bazilarini cok yakindan tanidigimiz sorular bazilarini ise yeni duyuyor olabiliriz ama yinede her soruya bilimsel cevap vermek kanaatindeyim buyrun makale ;



    Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?

    Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?



    Kader ve Özgürlük

    • Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?
    • Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?
    • Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çıkmaya kalkmayın. İnsan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolü altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. İnsanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. İnsan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. Tanrı her şeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada özgür olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden ağızlarıyla kuş tutsalar çıkamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir. İslam ve kader konusunda, sitemizde yer alan şu yazıyı da okuyabilirsiniz: İnsan İradesi

    • Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?

    • Tanrının gerçekten varolduğunu farz edelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var? Eğer benim herhangi birine, bu biri benden çok daha güçlü bile olsa, tapınmayı reddetme yeteneğim varsa (eğer bunu seçebiliyorsam, böyle bir yeteneğim var demektir), o zaman bu yeteneği kullanmaktan dolayı neden ceza görmem gerekiyor? Eğer itaat istiyorsa, neden itaat etmeme yeteneğini de veriyor insana? Yok eğer başka türlüsünden zevk alamıyorsa, o zaman "Peki bu Tanrı sadist midir?" sorusu gündeme gelir.

    • Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?

    • Jean Paul Sartre’a göre, Tanrı varsa bile ona savaş açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. Tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. O zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. Gaddar, despot ve adaletsiz olur.

    Adalet

    • Farz edelim ki bilimkurgu filmlerindeki o akıllı robotları yapacak kadar gelişti teknolojimiz. Ve bu yaptığımız robotlar hem kendi varlıklarının bilincinde, hem de hür seçimlerini yapabilecek varlıklar. Bu durumda, biz onlardan, bize köle gibi itaat etmelerini bekleyebilir miyiz? Buna hakkımız var mıdır? Bunu yaparsak, bu durumun hür insanları köle edinmekten ne farkı vardır? Bu bizi, gaddar, acımasız, despot ve adaletsiz yapmaz mı?

    • Yapay zeka programları üzerine çalışan bir bilgisayar programcısını düşünün. Bir program hazırlıyor, test ediyor ve programın istediği kadar zeki davranmadığını görüyor. Bu durumda programcı kimi suçlamalıdır? Yazdığı programı mı, yoksa kendisini mi?

    • Kuran'da neden devamlı kölelerden bahsedilmektedir? (Kölelerinize iyi davranın,vs. benzeri telkinlere kuranda bolca rastlamak mümkündür). Yani kuran köleliği doğal karşılar, hatta tasvip eder görünümdedir. İnançlılar bu durumla nasıl yüzleşmektedir?

    • Kurana göre Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir. (Biz ateistler o kişilerdeniz belli ki). Peki bu durumda Tanrı bize haksızlık yapmış olmuyor mu? Bizim ne suçumuz vardır? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?

    • Peki ya ömrü boyunca islamla tanışmamış kişilerin ne sucu vardır? Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine iman bekler?

    • Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eğer bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden bir şey midir?

    • Tanrı'nın kadınlara ne garezi vardır? Neden gerekirse dövülebileceklerini söylemiştir (Nisa suresi, 34. Ayet)? Neden onlar "Aklen ve dinen eksik yaratıklardır" (Hadis, kaynak: Buhari). Neden şahitlikleri erkeğin yarısı değerindedir?

    • Bizim Müslüman ülkeler, Tanrı katındaki en son ve en hak dine sahipse, neden dünya üzerinde tüm Müslüman ülkeler sürünmektedir? Neden gavur Hristiyanlar ve Yahudiler dünyayı yönetmektedir?

    • Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tüm kanıtlarını bizden gizleyip, hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını zannetmektedir? Kendisi saklambaç oynayan bir çocuk mudur?

    Uzaylılar

    • Eğer evrende yaşayan bizden başka pek çok uygarlık varsa (ki modern bilime göre bu kuvvetle muhtemeldir), o zaman bu uygarlıkların bir kısmı bizden geriyse bile, bir kısmı da kesinlikle çok daha ileridir. Fakat kurana göre Tanrı insanı kainatta kendisinden sonra en değerli varlık tayin etmiştir. Meleklerin ve cinlerin bile üstüne koymuştur. Peki bizden kat kat zeki ve becerikli, uygarlıkta bizden trilyonlarca yıl ileri uzaylılar varken, Tanrı bu şerefi niye bize layık görmüştür?

    • Neden kutsal kitaplarda bu uygarlıklardan bize hiç bahsetmemiştir?

    • Tanrı Adem ve Havva'yı yaratıp cennetten kovmuşken, uzaylılar nasıl olup da cennetten kovulmuşlardır? (Eğer kovuldularsa). Ya hepsi yaratılıp yaratılıp cennetten kovulmuş olmalı, ya da sadece insan cennetten kovulmuş, diğerleri kendi gezegenlerinde yaratılmış olmalı. Eğer bu ikincisi doğruysa, o zaman yine insan bunların tümünden daha ayrıcalıklı oluyor demektir. (İnsanı önce cennette yarattığına göre).

    • Acaba Tanrı uzaylılara da peygamberler ve kitaplar göndermiş midir? Onları da mı cehenneme atacaktır? Bizlere huri kızları ve şaraptan nehirler vaat ederken, acaba uzaylılara ne vaat etmiştir?

    Doğa ve Evrim

    • Tanrı her şeyi bir sebep için yarattıysa ve her canlının yeryüzünde bir fonksiyonu varsa, neden 60 milyon yıl önce tüm dinozorları ve o zaman yeryüzünde yaşayan canlıların %95’ini ortadan kaldırmıştır? Neden devamlı pek çok canlı türünün soyu tükenmektedir?

    • İnsan bugünkü şekliyle yaratıldıysa, bilim adamları kazı bölgelerinde neden iskelet yapısı günümüz insanına uymayan (daha bir maymuna benzeyen) fakat yanı başında taştan delici ve kesici aletler bulunan iskelet örnekleri bulmaktadır? (Bunların yüzlerce örneği var).

    • İnsanlar Ademle Havva'dan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da bununla bağlantılı olarak "çevre koşullarına bağlı modifikasyon" diye bir şey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?

    • Canlı türleri yaşadıkları ortamlar içinde ve son halleriyle yaratıldılarsa, neden bilimde evrim denen bir prensibe inanılıyor ve neden bu teorinin yığınla kanıtı vardır? Neden bütün saygın bilim adamları bu teorinin doğruluğuna inanırlar? Ve neden televizyonda yayınlanan bütün doğa belgesellerinde evrim teorisine doğrudan veya dolaylı atıflar yapılmaktadır?

    • Ayrıca, Nuh Tufanı ve Yaratılışçılara Evrimle İlgili Sorular yazılarını okuyunuz.

    Mantıksal sorunlar ve paradokslar

    • Tanrı'nın kendi kendini yok etmeye gücü yeter mi?

    • Tanrı'nın ikinci bir Tanrı'yı yaratmaya gücü yeter mi?

    • Tanrı'nın birden fazla olmaya gücü yeter mi?

    • Tanrı'nın kaldıramayacağı bir taşı yaratmaya gücü yeter mi?

    • Tanrı'nın gücü yetmeyecek bir şeyi yaratmaya gücü yeter mi?

    • Tanrı her şeye kadir olmamaya da kadir midir?

    • Tanrı, herhangi bir sıfatına (Tanrı'nın 99 ismi olan esma-ül hüsna’da geçen tüm isimleri birer sıfatına karşılık olduğuna göre) aykırı şekilde davranabilir mi? Davranabilirse, ve davranırsa, o zaman bu sıfatı nasıl hak eder?

    • Tanrı mantık ilkelerinin üzerinde midir? Aynı anda hem doğru olan hem de yanlış olan bir şey yaratabilir mi örneğin? Ya da daire şeklinde bir kare?

    • Tanrı evreni yaratmadan önce neredeydi? Ne yapıyordu?

    • Tanrı geleceği hem bilir, hem de değiştirebilir mi? (Değiştirirse eski bilgisi yanlış olur).

    • Tanrı düşünebilir mi? (Düşünme geleceğe ve geçmişe dairdir. Tanrı geleceği ve geçmişi bildiği için düşünememelidir. Düşünmeye kalktığında kendini yalanlar. Bu yüzden Tanrı gelecek de kurgulayamaz. Kurgularsa geleceği bilmiyordur).

    yabanGülü bunu beğendi.
  2. Alt 10-21-2008, 00:03 #2
    safinaz Mesajlar: 3.348
    Kader için cüzzi ve külli iradenin iyi bilinmesi gerekir.
    Ayrıca benim Tanrı diyebilmem için benim gibi olmayan benim sığ beynimden geçen düşünce tarzıyla düşünmeyecek üstün özellikli olan bir varlık olmalıdır.Tanrı neden kendini yok etsin?İktidarı tek başına almış bir varlık neden ikincisine gerek duysun?
    Beşeri ilişkilerde dahi iki yönetici olduğu zaman nizam bozulurken neden ikincisi olsun?

    alptraum ve yabanGülü bunu beğendiler.
  3. Alt 11-04-2008, 18:30 #3
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Insaallah azar azar cevap vermeyeye calisayim En dogrusunu Allah bilir

    Simdilik ilk iki soruya cevap vermeye calisayim yavas yavas arkadaslarimda verecektir insaallah diger sorulara

    1-Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?

    2-Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?

    Simdi kaderin ne oldugunu cok iyi idrak etmemiz gerekiyor. Kader bizim yasadigimiz zaman boyutunda degerlendirildigi icin ve bugün saat 12 kaderin yazildigi yer de saat 11 olsa gibi materyalist ama fazlasiyla bilinciz cevaplardan dogmaktadir problemin geneli. Ilk önce kader nedir inceleyelim kaza nedir inceleyelim ata nedir inceleyelim.

    Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın ibtaliyle hükmü kazadan afvetmek, atâ demektir. Evet yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, atâ da kaza kanununun kat'iyyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek atânın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Atâ, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vâkıf olan ârif: "Ya İlahî! Hasenatım senin atâ'ndandır. Seyyiatım da senin kaza'ndandır. Eğer atâ'n olmasa idi, helâk olurdum" der. (Mesnevi-i Nuriye, 206)

    Yani, Ata, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir. Ata denilince, o Rahîm-i Kerim'in ve Gafûru'r-Rahîm'in af ve ihsanı anlaşılır.

    Örneğin bir musibetin başımıza gelmesi kaderimizde belli bir tarihde tayin edilmiş var, eğer bu kaderdeki tarihde başımıza gelecek musibet yerine gelirse bu kaza olur. Ancak belirlenen tarihten önce yaptığımız bir iyilik, bir dua o kazanın hükmünü kaldırır, Cenab-ı Allah' ın bu hükmü kaldırma fiiline atâ denir.


    Atanın Kaza kanununu, Kazanın da Kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz: Bir padişahın umumî kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve ata kanunu vardır. Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır. İşte, daha önce umumî kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar bu ata kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur.

    Meselâ, bir şakinin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun.

    Ata kanunuyla bu cezanın afvedilmesi halinde artık ceza infaz edilmez ve ata, kaza kanununu bozmuş olur.

    Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yâni onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır.

    İşte, bu misâl gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevî cezalar Cenâb-ı Hakk'ın Ata kanunuyla, yâni O'nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece Ata kanunu Kaza kanununu bozmaktadır. Aynı şekilde, Kazanın bozulmasıyla Kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır.

    Bu gibi örneklerden en azindan kalip olan mentaliteyi anladik simdi iki sorunun tam yanitina gelelim


    Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir.

    1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.

    2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.

    3- İbadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir. Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.

    4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.

    5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.

    6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. İnsan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.

    7- Bilmekle yapmanın çok farklı şeyler olduğunu vurgulamak gerekir. Bir misal vermiştik. Bizlerin bir çekirdeğin ağaç olacağını bilmemiz onun ağaç olmasına gerek olmadığı anlamına gelmez.

    Ayrıca bir makine veya bina için bir plan yapılsa, madem ki plan var öyleyse binaya ve makinaya ne gerek var denilebilir mi.

    Yarın bir yere gideceğimizi ve şunları yiyeceğimizi planlıyalım. Buna göre madem ne yapacağımız belli öyleyse ne gerek var gitmeye ve yemek yemeye diyor muyuz.

    Biz bile gündelik basit şeyler için bunu diyemezsek, Allah'ın sayısız hikmetlerle yarattığı insanı, madem ne yapacağını biliyordu öyleyse neden imtihan ediyor denilemez.

    yabanGülü bunu beğendi.
  4. Alt 11-05-2008, 20:45 #4
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Gelelim diger iki soruya insaallah

    • Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çıkmaya kalkmayın. İnsan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolü altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. İnsanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. İnsan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. Tanrı her şeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada özgür olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden ağızlarıyla kuş tutsalar çıkamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir. İslam ve kader konusunda, sitemizde yer alan şu yazıyı da okuyabilirsiniz: İnsan İradesi

    • Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?
    -----------------------------------------------------------------------

    Ilk soruda bunu bu sekilde inanmis olan insan zaten birsey aramamaktadir. Halbuki iradeyi özgürlügü bu kadar savunan insan nasil oluyorda bir anda bu yaziyi okuyacaklarin bilgilerine ya da düsünmek istediklerine dem vuruyor. Basit bir örnek veriyim baslamadan önce. Bir insan acikmasina engel oluyor mu? Belki bellir büre olabiliyor ama sonra olamiyor ya da sacinin uzamasina. Istedigi zaman sac uzuyor istemedigi zaamn uzamiyor böyle birsey var mi? Özgürlük anlayisinda neden hep dine karsi durulur hani onlarin dogalari. Onlarin dogalari dem vurmadimi simdi herkes inandigina ram olmus olmadi mi? -Celiski- en kolay cevabi
    En azindan anlamak isteyenler icin az bir cevap vermeye calisalim. En dogrusunu Allah bilir....

    Meselenin kısaca ifâdesi şudur: İnsanın elinde irâde vardır. Biz buna cüzî irâde, diyoruz. Cenabı Hakkın yaratmasına da, küllî irâde, halk etme kuvveti yani kudret, diyoruz. (Bunlar Allahın sıfatlarıdır). Mesele, Cenab-ı Hakka ait yönü ile ele alındığında, âdeta, Cenabı Hak zorluyor da, olacak şeyler öyle oluyor, şeklinde anlaşılır ve bu suretle de, işin içine cebir giriyor. Mesele, insana ait yönüyle ele alındığı zaman ise, insan kendi işlerini kendi yapıyor, şeklinde anlaşılıyor ki, o zaman da işin içine "herkes kendi fiilinin hâlıkı" düşüncesinden ibâret olan mutezile düşüncesi giriyor.

    Kâinatta olup biten her şeyi Allah yaratır. Bu soruda "küllî irade" diye geçen şey de işte budur. Hatta, "Vallâhü halakaküm vemâ ta'melûn: Sizi de, işinizi de, Allah yarattı.. " Yani sizin de, sizden sâdır olan efâlin de Hâlıkı yalnız Allahtır.

    Meselâ: Siz bir taksi yapsanız, bir ev inşâ etseniz, bu işleri yaratan Allahtır. Siz ve efâliniz Allaha aitsiniz. Ama ortaya gelen bütün bu işlerde, size ait bir husus da vardır ki, o da kesb ve işlemektir. Bu ise âdî bir şart ve basit bir sebeptir. Tıpkı dünyaları aydınlatacak dev bir elektrik şebekesinin düğmesine dokunmak gibi. Bu durumda "Sizin hiçbir şeyiniz, hiçbir müdâhaleniz yok" denemeyeceği gibi, işin tamamen size ait olduğu da söylenemez. İş tamamıyla Allaha aittir. Fakat, Allah size ait bu işleri yaratırken, sizin cüzî müdâhalenizi de âdi şart olarak kabul buyurmuş ve yapacağı şeyleri onun üzerine bina etmiştir.

    Meselâ: Şu câminin içindeki elektrik mekanizmasını, Allah kurmuş; işler ve çalışır hâle getirmiştir. Yeniden bunu tenvir etme işi, ameliyesi de Allaha aittir. Elektron akımlarından bir ışık meydana getirme, câmiyi tenvir etme birer fiildir. Ve bunlar da "Nuran Nur, Münevvirun nur, Musavvirun Nur" olan Hz. Allaha (C.C) aittir. Ama bu câminin aydınlanması mevzuunda, sizin de bir müdahaleniz vardır; o da Allahın kurduğu bu mekanizmada, Allahın ayarladığı düğmeye sadece dokunmanızdır. Sizin irâde ve takatinizin çok fevkinde, o mekanizmanın, tenvir vazifesi yapması ise tamamen Allaha aittir.

    Bir nümûne daha arz edelim: Meselâ; hazırlanıp, işler, çalışır, yürür hâle getirilmiş bir makine düşünelim ki; sadece çalıştırmak için onun düğmesine dokunma vazifesi, size verilmiş. O makineyi harekete getirmek ise, onu kuran ve inşâ eden zata mahsustur. Binaenaleyh, beşere ait bu küçük mübâşerete, "kesb" veya "Cüzi irâde" diyoruz. Allaha ait olana ise "halk etme, yaratma" diyoruz. Ve böylece bir irâde inkısâmı karşımıza çıkıyor:
    A) Küllî irâde,
    B) Cüzî İrâde.

    İrâde dediğimiz ki; murat etme, dileme demektir, bu tamamen Allaha aittir. "Vemâ teşâûne illâ en yeşâ Allah = Allahın dilediğinden başkasını dileyemezsiniz. Bu husus, yanlış anlaşılmasın. Biz böyle düşünürken, kulun da "bir parmak dokundurma denecek kadar irâdesi vardır" diyerek, tamamen zorlamacı bir düşünceden uzaklaşmış bulunuyoruz. İşi meydana getiren Allah tır, derken de, mûtezile mezhebi gibi düşünmediğimizi gösteriyoruz. Bu suretle de ne Ulûhiyetinde, ne de Rubûbiyetinde Allaha eş ve ortak koşmamış oluyoruz. Allah (C.C) nasıl ki, Zâtında birdir; icrâatında da birdir.. işini başkasına yaptırtmaz. Allah (C.C) her şeyi kendisi yaratmıştır. Fakat, teklif, imtihan gibi bir takım sırlar ve hikmetler için, beşerin mübâşeretini de şart-ı âdî olarak kabul buyurmuştur.

    Meseleyi daha fazla tenvir için, Bediüzzaman hazretlerinin bu mevzûda îrat ettiği bir misâli sunmak istiyorum. Diyor ki: "Sen bir çocuğun isteğiyle, onu kucağına alsan; sonra sana dese ki; beni falan yere götür; sen de onu oraya götürsen; o da orada üşüyüp hastalansa, sana: "Beni niye buraya getirdin" diye itirazda bulunabilir mi? tabii ki bulunamaz. Çünkü; kendisi istedi. Üstelik ona: "Sen istedin" diyerek iki de tokat vurursun. Şimdi bu hususta çocuğun iradesi inkâr edilebilir mi? Elbette edilemez. Zira; o talep etti ve istedi. Ama onu oraya götüren sensin... Hastalanmayı da, çocuk kendisi yapmadı. Belki ondan sadece bir talep sâdır oldu. Binâenaleyh, burada hastalığı verenle oraya götüren ve bu işi talep eden birbirinden ayrılmış olur. Biz kadere ve insanın irâdesine bu mânâ ve bu anlayışla bakarız. "

    İşin doğrusunu her şeyi takdir eden bilir.

    M. Fethullah gülen

    --------------------------------------------------------------------


    Ikinci soru ise

    Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?

    Zaten bu olmasaydi insanin yaratilmasindaki amac ortadan kalkardi yani sinav. Sanirim en derin ve en öz bu sekilde cevap verilebilir.

    Görüldügü üzere Ateistler kader konusunda madde den baska birseyi görmediklerinden ya da görmek istemediklerinden vardiklari sonuclar farklidir. Hidayet nasip olmasi ümidi ile.

  5. Alt 03-22-2011, 15:53 #5
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    cevaplarınız çok saçma , ve anlamsız.

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.