Cennet…
Cehennem üzerine kurulmuş sırat ile geçilen gizemli hayat.
Hz. Adem’in yasak ağacın meyvesinden yediği için dünyaya gönderildiği adres…
İçinde bulunan bitki ve ağaçların gölgesiyle kaplanmış yerle gök arası geniş bir meyvelik bahçe.
İman edip sâlih amel işleyenlerin ebedî âlemdeki makamı…
Rablerinin huzuruna suçlu olarak varmaktan korkanların ve nefsini hevasından arındıranların konağı.
Allah’ın rızasını kazananlar için mükafat olarak hazırlanmış hoş bir mekan.
Altlarında ırmaklar akar Adn cennetlerinin, orada İrem ve Gesi bağlarını mecazda bırakarak çekirdekli ve çekirdeksiz üzüm bağları ve asmalar vardır. Asmalı konaklar vardır içinde huriler oturan. Mü’minler pınar başlarında yüzerler Naim cennetlerinde… Hüsna cennetinde görür Allah’ın kulları Rablerini… Dolunaya bakar gibi temaşa ederler yaratıcılarını… Kimisini aşk-ı Hak almış durur… Kimisi Tur’da Rabbinin tecellisini gören Musa gibi olur. Kimisi kılıçların gölgesinde gelmiştir Cennet’e, kimisi anasının rızasını alarak varmıştır selam yurduna… Kimisi sabır sayesinde giymiştir ipek elbiseyi. Kimisi altın kâseden içmiştir Kevser’i…
Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır.
Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerîm'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:
"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben saygı gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. "
(Kâf, 31-33)
"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttakî olanları vâris kılacağız. "
(Meryem, 60-63)
Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen karşılığıdır.
Kur'an'da Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükâfatı."
(Tâhâ, 76)
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
2) Cennet, A. Hamit Özyayla, İlkadım Dergisi, Eylül 2004
Yüce Rabbimiz ahirette bir mükafat yurdu kurmuştur. Onun adı da cennettir. Cennetin bir diğer anlamı da bahçedir. Cennete, orayı hak edebilenler girer. Oraya giren bir daha çıkmaz. Ebedidir. Ezeli değildir. Başı var ama sonu yoktur. Cennetin sonsuzluğu, Allah'ın emrine ve varlığına bağlıdır. Orada sonsuz ve tükenmez nimetler, mükafatlar vardır. Oraya girenin arzu ettiği herşey kendilerine sunulacaktır. Cennette herhangi birşeyin tekrarı yoktur. Bıkkınlık, usanma yoktur. Kişi bir şeyi arzu ettiğinde anında yanında belirecektir. Cennetin kapıları hep açık kalacaktır. Allah'a yakın olanlar geldiğinde hemen açılacaktır. İnsanlar cennete ve cehenneme girip de kimin nerede olacağı kesinleşince, "ölüm" bir koç gibi sırat köprüsünün başına getirilip kurban edilir. Böylece ölüm öldürülür. Ve ilan yapılır: "Artık ölüm sona ermiştir." Orada ihtiyarlama da yoktur. İnsanlar 30 yaş civarında olacaklardır. Cennette üzüntüye yer yoktur. Bu nedenle de kişiler daha düşük derecedeki aile fertleri için şefaatçi olup, onları yukarı makamlara çekebileceklerdir.
DÜNYA HATIRLANACAK
Hiç şüphe yok ki cennetin en şerefli makamı ve en yüce nimeti Yüce Allah'ı görmektir. Kuran-ı Kerim bunu: "O gün bazı yüzler parlayacak ve Rableri'ne bakacaklar" diye haber veriyor. Hz. Peygamber de (s.a.v.), "Siz Rabbiniz'i o gün, yukarıdaki ayı bugün nasıl itişip kakışmadan zahmetsizce görüyorsanız öylece göreceksiniz" diye tanımlıyor. Orada, "Devam eden, uzayıp giden (Vakıa, 30)" gölgelikler vardır. Bunu tefsirciler, bazı ağaçların gölgesi 100 yıllık bir mesafe kadardır şeklinde tefsir edeceklerdir. Orada mekanlar büyüyecek, mesafeler kısalacak. Sınırsız bir zenginlik ve nimet olacak. Cennette yapılan ilk ilan şudur: "Burada hastalık yok, ölüm yok, ihtiyarlık yok." İnsanlar dünyadaki konuşmalarını, dualarını, hatıralarını anacaklar. 'Şöyle şöyle yapmıştık' diyeceklerdir. Bir rivayette şöyle denilir; cennette çarşılar vardır. Orada insan suretleri (maske gibi) vardır. Kişi istediği simaya aynı anda bürünecektir. Yani yüzü o anda, o sureti alabilecektir.
PEYGAMBERLER ORADA
Şehitler,adil olan idareciler, akrabalarına ve halka nazik ve iyi davrananlar ile iffetli fakirler cennete ilk girecekler arasında. Sonra bunları diğer gruplar takip edecek. Kadınlar çocuk özlediklerinde, hamilelik ve doğum bir anda olacak. Orada tükürme yok, sümkürme yok, abdest bozma yok, uyku yoktur. Uykuyla geçirilecek zaman yoktur. Terler misk gibi bir koku olarak çıkacak, abdest bozma yerine misk gibi bir terle bu giderilecek. Tarakları altındandır. Yeşillik, akan sular, sonsuz güzellikler vardır. Cennetin genişliği yerler ve gökler kadardır. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz olmak üzere bütün peygamberler, sahabe, sadıklar, takvalılar, salihler, sıddıklar, güzel insanlar, ilmiyle amel eden alimler hepsi oradadır. Yüce Rabbim o güzel insanlarla komşuluğu hepimize nasip etsin.
CENNET ŞU ANDA VAR MI?
Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır, yaratılmıştır, hazırlanmıştır. Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder:
"Rabbinizin mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sâhipleri için hazırlanmıştır. "
(Âli İmrân, 133)
Peygamber Efendimiz (sav.) şöyle buyurmuşlardır:
"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu."
"Cennet bana yaklaştı, o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tânesini size getirebilecektim."
(Hadid,14)
CENNETTE ALLAH'IN GÖRÜLMESİ
Allah'ın Âhirette Görülmesi (Rü'yetullah). Müminler, âhirette, cennete girdikten sonra Allah'ı göreceklerdir. Bu görmenin mahiyeti hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak bilginler Allah'ı görme olayında, bu dünyada varlıkların görülmesi için zorunlu olan şartların gerekmediğini ileri sürmüşlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parlayacaktır. Rablerine bakacaklardır" (Kıyâmet,22-23) buyurularak, âhirette müminlerin Allah'ı görecekleri haber verilmektedir.
Resulullah (sav) buyuruyor:
"Muhakkak ki siz şu ayı görüşünüz gibi, Rabbinizi de göreceksiniz. Ve o sırada izdihamdan ötürü birbirinize zarar vermiş de olamayacaksınız"
"Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak:
"Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler:
"Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)."
Rasûlullah sözlerine devam buyurarak:
"Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. "
Müminlerin Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür.
"Allah bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız.
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
2) İlmihal, İman ve İbadetler, İsam, 1999(Hadid,14)
CENNET CEHENNEM EHLİNİN KONUŞMASI
Kur'an-ı Kerim'de Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır:
"O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
(Hadid,13)
Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
(Hadid,14)
CENNET ve CEHENNEM’İN EBEDİLİĞİ
Cennet’in de, Cehennem’in de varlığı ebedî olarak devam edecektir.
Kur’an ve Sünnet nassları, hem Cennet’in, hem de Cehennem’in şu anda mevcut olduğunu, kıyamet, haşir ve hesap süreçlerinden sonra Cennetlikler Cennet’e, Cehennemlikler Cehennem’e gittikten sonra orada ebedî kalacaklarını açık bir şekilde ifade etmektedir.
Şu kadar ki, Cennet’e gidenlerin hiç birisi oradan bir daha çıkmayacak, ancak Cehennem’e gidenlerin bir kısmı, yani günahkâr mü’minler, günahları miktarınca azap gördükten sonra Cehennem’den azad edilecek ve ebedî hayatlarına Cennet’te devam edeceklerdir.
Ancak; bizim varlığımızın sonsuzluğunun, Allah Teala’nın varlığının sonsuzluğu “gibi” olmayacağını, zira bizim sonsuzluğumuzun da varlığımız gibi “mümkin”, O’nun sonsuzluğunun ise varlığı gibi “zorunlu” olduğunu unutmamak gerekir.
Kaynak : Cennet ve Cehennemin Ebediliği, Ebubekir Sifil, Milli Gazete, 17/12/2005(Hadid,14)
CENNETE NASIL AĞAÇ DİKİLİR?
Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki,
-Cennetde ağaç yokdur. Oraya çok ağaç dikiniz!.
- Oraya ağacı nasıl dikelim dediklerinde,
-Tesbîh, tahmîd, temcîd ve tehlîl okuyarak) buyurdu.
Yanî, (Sübhânallahi velhamdü lillahi ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber) diyerek Cennete ağaç dikiniz buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfde,
-Bir kimse, Sübhânallahil'azîm ve bihamdihi derse, onun için Cennetde bir ağaç fidanı dikilir, buyurdu.
Görülüyor ki, Cennet ağacı, dünyâda harfler ve sesler şeklinde, bu kelimeye yerleşdirilmiş olduğu gibi, Cennetde, bu kemâller ağaç şeklinde bulunmakdadır. Bunun gibi, Cennetde bulunan herşey, dünyâdaki ibâdetlerin, iyi işlerin netîceleridir. Allahü teâlânın kemâllerinden herhangi biri, bu dünyâda, iyi sözlerde ve iyi işlerde yerleşdirilmiş olduğu gibi, bu kemâlât, Cennetde, lezzetler, nimetler perdesi altında meydâna çıkar. Bunun içindir ki, oradaki lezzetleri, nimetleri Allahü teâlâ beğenir. Bunları tadmak, Cennetde sonsuz kalmağa ve Allahü teâlâya kavuşmağa sebeb olur. Zevallı Râbi'a (rahmetullahi aleyhâ) eğer bu inceliği anlamış olsaydı, Cenneti yakıp yok etmeği düşünmezdi. Ona bağlılığı, Allahü teâlâya bağlılıkdan başka sanmazdı!
Kaynak: Mektubat, İmam-ı Rabbani, 1. Cilt 302.Mektup(Hadid,14)
CENNET'İN ANAHTARI
Son sözü Kelime-i Tevhîd olan kimsenin mükâfatı Cennet'tir .
Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah" demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir.
Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:
"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)"
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
CENNET'İN GÜZELLİKLERİ
Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (1), güzel meskenler (2)
2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (3)
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân.
"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (4)
"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çokmeyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." (5)
"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (6)
4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir" (7)
"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm.. (birbirleriyle selâmlaşır dururlar)." (8)
5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir etmiştir: (9)
________________________________________
"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından esirger.
• (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
• Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder.
• Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar.
• Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk.
• Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
• Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle, gümüşî beyazlıkta şeffâf kupalarla dolaşılır ki ölçüsünde tavin ve takdir ederler.
• Onlara orada bir kâseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir.
• Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
• Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.
• Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır.
• Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.
Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. "
________________________________________
Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadisin ifade ettiği durumdur:
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
"Salih kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım."
Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder.
________________________________________
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
1) Zümer, 20,
2) Tevbe, 72
3) Rahmân, 54-58
4) Tûr,21
5) Zuhruf, 71-73
6) Saffât, 47
7) Hicr, 47-48
8) Vâkıa, 25-26
9) İnsan, 76/11-22
CENNETİN TABAKALARI
İbn Abbâs (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır. Bunlar:
1-Nâim Cenneti: "Beni Cennetü'n-Nâim'in varislerinden kıl... "
(Şuârâ, 85) (Ayrıca bk. Mâide,65; Tevbe, 21; Yunus, 9)
2-Adn Cenneti : "Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu Rabb'inden korkanlar içindir. "
(Beyyine, 8, Ayrıca bk. Tevbe, 72; Ra'd, 23; Nahl, 31)
3-Firdevs Cenneti : "Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri. vardır"
(Kehf, 107 ve Mü'minun, 11)
4-Me'vâ Cenneti: "İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. "
(Secde, 19 ve Necm, 15)
5-Dârü's-Selâm: "Halbuki Allah Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidâyet buyurur. "
(Yunus, 25 ve En'âm, 127)
6-Dârü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu."
(Fâtır, 35)
7) İlliyyûn :
Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
CENNETLİKLER KİMLERDİR?
Kur'an-ı Kerîm de:
-Namazını eksiksiz kılanlar, malından bir kısmını yoksullara ayıranlar, ceza-hüküm gününe inananlar, Allah'ın gazabından korkanlar,ırzlarına sahip olanlar, sözlerine ve emânete sadık kalanlar, doğru şahitlikte bulunanlar (1).
-Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenler (2);
-Şükredenler (3)
-Yürekten tövbe edenler (4)
-Allah yolunda canını feda eden şehitler (5)
-Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (6) içinde ebedî kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.
"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır . Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
1) Meâric, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33
2) Ra'd, 13/20, 21, 22, 23
3) Ahkâf, 35/15-16
4) Tahrim, 66/8
5) Bakara, 2/154
6) Kaf, 50/31-34
EŞLER CENNTTE BİRLİKTE Mİ OLACAK?
Müslüman olan eşler için Kur'an-ı Kerim şöyle diyor.
"Siz ve eşleriniz cennete girin orada ağırlanacaksınız."
(Zuhruf, 70)
"O gün cennetlikler eğlence içinde zevk sürecekler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanacaklar. Onlar için orada meyveler ve arzu ettikleri her şey vardır."
(Yasin, 55-57)
"Biz Cennet kadınlarını yepyeni bir yaradılışla yaratacağız. Onları bakire yapacağız. Kocalarına düşkün ve aynı yaşta. Bütün bunlar amel defterlerini sağdan alanlar içindir."
(Vakıa, 35-38)
Bu ayetlerin beyan ettiği şey şudur. Eşlerin ikiside müslüman ise cennette birlikte olacaklardır.
Kaynak: Ahiretten Haber Var, Rauf Pehlivan, Motif Yayınları, Temmuz 2009
CEHENNEM
Derin kuyu, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap Cekecekleri ceza yeri. Kur'an-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet vadedildiği gibi (Kehf, 107); kâfir ve günahkâr kimselere de Cehennem vâdedilmiştir.
Kâfir, münâfık ve müşrikler Cehennem'de ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azabları hafifletilmez.
Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise Cehennem'de ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan kurtulup Cennet'e girerler ve orada ebedî kalırlar.
Allah Cehennem'i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur, yok olmayacaktır. Nitekim şu ayet bu durumu gayet açık ifade eder:
"Artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun insanlarla taşlardır. O kâfirler için hazırlanmıştır. " (Bakara, 24)
"Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun. " (Ali İmran, 131)
İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet ve Cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi, gizli ve açık yaptığı her şeyin karşılığını, bulacağını ve Cehennem'deki cezânın dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme ihtiyacını duyacaktır.
Kaynak :Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
CEBRAİL'İ BİLE ÜRKÜTTÜ
Hz. Ömer şöyle anlatıyor: "Cebrail bir gün Peygamberimiz'in yanına rengi değişmiş bir halde geldi. Daha önce hiç böyle gelmemişti. Peygamberimiz (s.a.v.) Cebrail'e (a.s.) renginin neden değiştiğini sordu; 'Ey Cebrail, sana ne oldu? Seni rengi değişmiş bir halde gördüm!' dedi.
Cebrail şöyle cevap verdi: 'Ey Allah'ın elçisi! Ben sana gelirken Yüce Allah cehennem ateşinin üflenmesini emretti.
Cehennemin bu hali beni ürküttü.' Peygamberimiz (s.a.v.) Cebrail'e 'Bana cehennemi anlat' diye buyurdular.
Bunun üzerine Cebrail cehennemi anlatmaya başladı: "Allah cehennemi yarattığında onu tutuşturup yaktı. Cehennem bin yıl yandı. Sonra beyaz bir hal aldı. Sonra cehennem bin yıl daha tutuşturuldu. Bin yıl yandıktan sonra kırmızı hale büründü. Sonra cehennem bin yıl daha tutuşturuldu. Bin yıl yandıktan sonra sarı bir hal aldı." "Sonra cehennem bin yıl daha tutuşturuldu.
Ve simsiyah bir hal aldı. O şu anda karanlık ve simsiyahtır. Seni peygamber olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, eğer cehennem ateşinden bir köz parçası dünyaya düşecek olsa dünya halkının tümünü yakardı.
Ve yine seni Peygamber olarak gönderen Yüce Allah'a yemin olsun ki, eğer cehennem ateşinden bir iğne ucu kadar yer açılsa ve dünyaya kokusu veya harareti yayılsa yeryüzünde bulunan bütün canlılar sıcaklığından ölürlerdi."
CEHENNEM ATEŞİ ve AZABI
Ateş, insan cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Böylelikle Cehennem, Allah'ın tutuşturulmuş ateşinin ismidir,
İşte Cehennem'in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, Cehennem yerine ateş manasına "nâr" kullanılır:
"Şüphesiz ki münâfıklar nâr'ın en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın."
(Nisâ, 145).
Cehennem'de görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah ve Rasûlü'nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla bilebiliriz.
Kur'an-ı Kerîm'de belirtildiğine göre;
a-Cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatır:
"Cehennem inkâr edenleri şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır."
(Tevbe, 49)
b-Cehennem ateşi sönmez:
"Biz sapık kimseleri kıyamet günü yüzü koyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer Cehennem'dir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırız. "
(İsrâ, 97)
c-Cehennem dolmak bilmez:
"O,gün Cehennem'e: "doldun mu?"deriz. O! " Daha var mı?" der. "
(Kaf, 30)
d- Kaynarken çıkardığı ses:
"Rablerini inkâr eden kimseler için Cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür. Oraya atıldıkları zaman onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. İçine her bir topluluğun atılmasında bekçileri onlara: "size bir uyarıcı gelmemiş miydi" diye sorarlar. Onlar evet, doğrusu bize bir uyarırı geldi; fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içerisindesiniz, demiştik " derler. "
(Mülk, 6-9)
e- "Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır. "
(Mü'minün, 104)
f- "Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar. "
(Mü'min, 70-72).
g- İnkâr edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine "yakıcı azabı tadın"denir.
(Hâcc, 19-22).
h- Derileri yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.
(Nisâ, 56).
i- Ölümü isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler.
(Zuhruf,74-77; Fatır,36).
Peygamberimizin (sav) ifadesine göre:
"Cehennem ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir. "
Cezalar, işlenen suçlar cinsinden olacaktır. Dilleriyle suç işleyenlerin cezaları dillerine; elleriyle günah işleyenlerin cezaları ellerine vs. tatbik edilecektir.
Kaynak : Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
CEHENNEM'İN YAKACAĞI
Cehennem'in yakacağı hakkında da Kur'an'da bilgi verilmekte ve şöyle denilmektedir:
"Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler. "
(Tahrîm, 6).
CEHENNM'İN KAPILARI
Kur'an-ı Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.
"Cehennemin yedi kapısı olup, onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır." (Hicr, 44).
Onun, o cehennemin yedi kapısı vardır. Yani gireceklerin çokluğundan dolayı yedi giriş kapısı veyahut azgınlığın çeşit ve derecelerine göre, önce Cehennem, sonra Lezzâ, sonra Hutame, sonra Sa'îr, sonra Sekar, sonra Cehîm, sonra Hâviye isminde yedi tabakası vardır. Her kapı için, onlardan (o azgınlardan) bir grup ayrılmıştır.
Ebu's-Suûd Tefsiri'nde deniliyor k:
"Muhtemelen yedi kapı ile sınırlanması, helak eden şeylerin beş duyu ile hissedilen şeylerle şehvet ve öfke kuvvetlerini gereğine mahsus olmasındandır." Bununla beraber bunda diğer bir ihtimal vardır ki, şeriat dili açısından akla daha uygundur. Çünkü cehennem kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında apaçık bir ilişki vardır. Bundan dolayı denebilir ki, bu kapıların mükellef organlarla ilgili olması düşünülür.
Bilindiği gibi insanın mükellef organları sekiz tanedir: Kalb, dil, kulak, göz, el, ayak, ağız, cinsel organ. Bunların yedisi açık, birisi gizlidir ki, o da kalbdir. Doğrudan doğruya Allah'a bakan kalp kapısı açık olursa, bu sekiz organın her biri Allah'ın emri üzere hareket ederek cennete birer giriş kapısı olabilir. Ve bu şekilde cennete sekiz kapıdan girilir.
Fakat içte ruh körlenmiş, kalb kapısı kapanmış bulunursa dıştaki yedi organın her biri cehenneme açılmış birer giriş kapısı olurlar. İşte cennet kapıları sekiz olduğu halde, cehennem kapılarının her birine ayrılmış bir grup olmak üzere yedi olması, Allah daha iyi bilir ki bu hikmetten dolayıdır. "Ve ona ruhumdan üflediğim zaman..." (Hıcr, 15/29) ifadesinin şerefine nail olmakla iman ve marifet kapısı olan kalb, cehenneme kapalıdır. Ondan yalnız cennete girilir, Allah'a erişilir. Kalbi açık olan kimse şeytana uymaz, Allah'ı inkâr etmekten ve O'na isyan etmekten sakınır.
Kaynak: Elmalı Tefsiri
(alıntıdır.)