Dinimizde Tesettür ile ilgili konular

KADIN İÇİN TESETTÜR “ALLAH’IN EMRİDİR”… ALLAH: "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle.” ALLAH: "Eski cahiliye âdetinde olduğu gibi ...


Ağaç Şeklinde Aç2Beğeni
  • 2 gönderen (cennet)

  1. Alt 05-09-2012, 18:13 #1
    (cennet) Mesajlar: 113
    KADIN İÇİN TESETTÜR
    “ALLAH’IN EMRİDİR”…

    ALLAH:
    "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle.”

    ALLAH:
    "Eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın."

    HAZRETİ PEYGAMBER:
    "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar."

    HAZRETİ PEYGAMBER:
    "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir."

    KADIN NİÇİN ÖRTÜNÜR?
    İslam kadına örtünmeyi niçin emrettiğini öğrenmeden, hadisenin özünü kavramak mümkün değildir.
    Evet! Mümin bir kadın niçin örtünür?
    Bu sorunun tek bir cevabı vardır, oda "Rıza–i İlahi"
    Mümin kadınlar sadece Rablerinin rızasını kazanmak için örtünürler.
    Mümin kadınlar; güzel görünmek için örtünmezler.
    Mümin kadınlar; saçları görünmesin diye örtünmezler.
    Mümin kadınlar; gelenek diye örtünmezler.
    Özetle mümin kadınlar; Rablerinin rızası dışında bir gaye için örtünmezler. Sadece Rablerinin rızasını kazanmak için ve Allah’ın emri olduğu için örtünürler.

    KUR'AN'DA ÖRTÜNME
    Kur'an–ı Kerim'de kadının örtünmesini emreden ayet–i kerimeler vardır. Bunlardan birinde: "Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…" buyurulmaktadır.
    Bir başka ayet–i kerimede: "…eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın…" buyrulmaktadır.
    Bir diğer ayet–ı kerimede peygamber hanımlarının şahsında bütün kadınlara hitap vardır. Kadın erkek ilişkilerine net bir çizgi konulmaktadır.
    "…Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır…"
    Yine bir ayet–i kerimede Allah celle cellauhu peygambere emrediyor:
    "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
    Bütün bu ayet–i kerimelerde gösteriyor ki: kadının örtünmesi Allah'ın emridir. Geçmişten günümüze bütün İslam âlimleri bu ayet–i kerimeleri kadının örtünmesi olarak anlamışlar ve öylede uygulamışlardır.

    SÜNNETTE ÖRTÜNME

    Kur'an nasıl ki; yirmi üç yılda kademe kademe indi, İslam dininin insanlığa vaaz ettiği kurallarda Hazreti Muhammed'in yirmi üç yıllık risalet hayatında merhale merhale uygulandı.
    Namazın beş vakit olarak farz kılınması…
    Ardından ramazan orucunun faiz kılınması…
    Sonra içkinin yasaklanması…
    İslam'ın bütün kuralları belli aralıklarla sıraları geldikçe uygulandı.
    Kadının örtünmesi de bu şekilde oldu. Örtünme ile ilgili ayetler inmeden önce, kadınların giyim kuşamları cahiliye döneminde olduğu gibiydi.
    * * *
    Tesettürü bildiren ayet–i kerimelerden sonra Kadınlar tepeden tırnağa örtündüler. Medine farklı bir görünümü bürünmüştü. Tesettürle ilgili birkaç Medine manzarasını sizlerle paylaşalım.
    Yıllar sonra bir Medine gününde İbn Abbas ile Ata İbn Ebi Rebah arasında şöyle bir konuşma geçti.
    –Ey Ata! Sana cennet kadınlarından bir kadın göstereyim mi?
    Ata ibn Ebi Rebah:
    –Evet, göster, dedi.
    İbn Abbas:
    –Şu gördüğün iri yapılı ve uzun boylu, Habeşi, siyah kadın yok mu, bu kadın bir kere Peygamberimize geldi ve:
    "Ey Allah'ın Resulü! Ben sara hastasıyım. Sara hastalığı gelince açılıyorum. Allah'a benim için dua buyurunuz" dedi.
    Peygamberimiz:
    "Ey Kadın! Hastalığına sabret, bunun neticesinde sana cennet vardır. İstersen, afiyet vermesi için Allah'a dua edeyim" buyurdu.
    Kadın:
    "Ey Allah'ın Resûlü! Hastalığıma sabrederim, ancak açılmamak lığım için Allah'a dua buyurunuz" diye rica etti. Peygamberimiz dua etti. Kadının, sara hastalığı gelince bir daha edep yerleri açılmaz oldu…"
    Kendinden geçen kadının saçı başı, açılıyordu. Hastalık gibi mecburiyet dahi kadının zınet yerlerinin açılması hoş görülmemiştir. Kâinatın Efendisi kadına bu yönde dua etmiştir. Burada şu yapılabilirdi. Sara gibi insanı kendinden geçiren bir hastalıktan dolayı açılmak mazur görülebilirdi. Kadının örtünmesi o kadar önemlidir ki; zaruret halinde dahi örtüye dikkat edilmesi vaaz edilmektedir.

    * * *
    Bir başka Medine gününde yaşananları da Hazreti Ali Radıy u Anh anlatıyor:
    "Yağmurlu bir gün, Baki Kabristanı'nda Resulullah'ın yanındaydım. Eşeğe binmiş bir kadın önümüzden geçti. Biraz ileride hayvan bir çukura rastlayıp tökezledi ve kadın düştü. Resûlullah hemen yüzünü başka tarafa çevirdi.
    Orada bulunanlar:
    –Ey Allah'ın Resulü! O kadın şalvarlı idi, dediler.
    Bunun üzerine Resulullah:
    –Allah'ım! Ümmetimden şalvarlı kadınları bağışla, buyurdu.
    Burada da kadının değil organlarının görünmesi; iç giysinin dahi görünmesini doğru bulunmamıştır.

    * * *
    Medine gününü Hazret–i Âişe validemizden dinleyelim:
    "Bir gün kız kardeşim Esma, ince bir elbise ile Allah Resulü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu:
    "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir."
    Hazret–i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti."
    Burada tesettürün çizgileri belirlenmektedir. Peygamberimiz kadının örtüsünü; yüz ve avuçların dışında kalan bütün vücut olarak bildirmiştir.

    * * *
    Bir başka Medine gününde müminlerin anası Hazreti Aişe kadının örtüsünü net bir şekilde ortaya koydu.
    "Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret–i Âişe'yı ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret–i Âişe, onlara ikaz mahiyetinde şöyle dedi:
    "Eğer sizler müminler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir."

    * * *
    Yine bir Medine gününde kadının örtüsünün nasıl olacağını net bir şekilde ortaya konulmaktadır.
    Hazreti Aişe validemizin yanına, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Örtü ve giyimini beğenmemiş ve şöyle demişti:
    "Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez."

    * * *
    Resulullah Sall u Aleyhi ve Selem Efendimiz, 1400 yıl öncesinden bugüne sesleniyor ve tesettür konusunda ümmetini uyarıyor:
    "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar."
    Bu hadisi şerif günümüzde turban kullanan bir takım kadınları işaret ettiği aşikârdır. Bu kadınlar sadece saçlarını örtüyor, tesettürün gerçek amacına muhalefet eder şekilde, namahreme güzel görünme, karşı cinse kendini beğendirmek amacı gütmektedir. Bu kadınlar maalesef "cennet kokusu" alamayacaktır.

    * * *
    Resulullah'ın bundan 1400 yıl önce söyledikleri birebir günümüz hal ve ahvali ile örtüşmektedir. Resulullah buyurdu ki:
    "Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur."

    * * *
    Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
    "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir."
    Hayatı öneme haiz bir uyarı. Kimin Müslümanlardan olup olmadığını haber veriyor.
    ALLAH’IN RIZASINI CELBEDEN EN İDEAL
    TESETTÜR ÇARŞAF’TIR!…
    "Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar" başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, göğüslerini açık tutmayıp bu şekilde sımsıkı örtünsünler ve o halde bu emri yerine getirebilecek başörtüsü kullansınlar. Tefsircilerin nakline göre cahiliye kadınları da hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açığa çıkardı, zinetleri görünürdü. Demek ki, son zamanlarda ortaya çıkan açılıp saçılmak eski bir cahiliye âdetinden başka bir şey değildir. İslâm böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin yakalar üzerine örtülmesini emir ile tesettürü farz kılmıştır.
    ÇARŞAFLARINI ÜZERLERİNE ALSINLAR
    “Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle." Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dâhil edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir.
    Araplarda tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski cahiliye kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ismetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.
    Nur Sûresi âyetleri:
    "Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar."
    "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar."
    Mümin erkeklerin ve mümin kadınların, yani bir cinsin karşı cinse göz dikmeyip, bakışlarını kısarak edeblerini ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi, burada da imanlı hür kadınların hiçbir şekilde eziyete uğramamalarını pekiştirmek için buyruluyor ki: "Cilbablarını üzerlerine örtsünler."
    CİLBAB: "Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çarşaf gibi dış elbisenin adıdır." "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir. Tepeden tırnağa örten giysidir" "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir."
    * * *
    Kur'an–ı Kerim'de bahsedilen "zinet" sözünü, yaratılıştan olan güzellikler dışındaki süsler manasına alanlar da şöyle demişlerdir:
    Hak Teâlâ zinetten bahsetmiştir. Çünkü o zinetlerin, kadının üzerinde takılı olmadıkları sürece, onlara bakmanın helâl olduğu hususunda şüphe yoktur. Binaenaleyh Cenâb–ı Hak, o zinetlere bakmayı, onların kadının üzerinde olması şartına bağlı olarak haram kıldığına göre bu, kadınların uzuvlarına bakmanın haram oluşunu göstermede, te'kidli bir ifade olmuş olur.
    Yani bu, o uzuvları bir tarafa, onlarda takılı olan zinetlere bile bakmayın demektir…
    O GÖRMÜYOR AMA SEN GÖRÜYORSUN
    Ümmü Seleme ve Meymûne Allah Resulü'nün yanında imişler.
    Ümmü Seleme şöyle anlatıyor:
    "Biz, Allah Resulü'nün yanında iken! Ümmü Mektûm gelip Hazreti Peygamberin yanına girdi. Bu, biz örtünme ile emrolunduktan sonraydı. Allah Resulü:
    "Ondan örtünün buyurdu."
    Ben:
    "Ey Allah'ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor," dedim.
    Allah Resûlü:
    "Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?” buyurdu.
    * * *
    Safiyye Bint Şeybe'den rivayetinde şöyle anlatıyor:
    Biz Hazreti Âişe'nin yanında iken Kureyş'in kadınlarını ve üstünlüklerini anmıştık.
    Hazreti Âişe şöyle dedi:
    "Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah'a yemin ederim ki ben, Allah'ın kitabını tasdikte ve indirilenlere imanda ensâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. Nur suresinde "Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar." âyeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ'nın kendilerine kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp, nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ'nın kitabından indirmiş olduğuna iman etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Resulü'nün arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı."

    Yer Ankara, askeri hastahane…
    Tiyatrocu Nejat Uygur askeri hastanede tedavi görmekte. Yetkililer Nejat Uygur'a ziyarette bulunuyor. Başbakan Erdoğan'ın eşi, Nejat Uygur'un eşini ziyaret etmek istemiş.
    Ne yazık ki; hastaneye sokulmadı. Görüşme hastane yakınlarındaki bir parkta yapıldı. Niçin? Burası askeri hastanedir, başörtülüler buraya giremez.
    Olacak iş mi?
    Bu ne saçmalık, akıl ve ilim dışı bir hadisedir.
    İddia ediyoruz ki, bu hadise ülke nüfusunun yüzde doksanının tepkisini çekmiştir.

    * * *
    Yer Adana…
    Başarısından dolayı, ödül almak üzere, kürsüye çıkan imam hatip öğrencisine tahammül edilemiyor. Daha ödülünü almadan, izleyicilerin gözleri önünde platformdan adeta kovuluyor.
    Sebep başörtüsü.
    Bu nasıl vicdandır. Bazen sözün bittiği nokta olur ya, işte bu hadisede sözün bittiği noktadır.
    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]

    (Bir mümin, kötü huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da olur.) [Müslim]

    (Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal]

    (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali]

    (Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]

    (En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi]

    (En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai]

    (Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin]

    (Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]

    (Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin]

    (Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]


    Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Dinimizde, kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür.

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim]

    (Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani]

    (İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace]

    (İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi]

    (Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene, Allahü teâlâ rahmetle eder. Allahü teâlâ rahmetle ettiğine de azap etmez.) [Harâiti]

    (Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiğiniz meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına verin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayan gibi çok sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayana Cehennem haramdır.) [İbni Adiy]

    (Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud]

    (Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.)

    Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]

    Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip kadına layık olduğu değeri vermelidir!

    (alıntıdır.)

    yabanGülü ve safinaz bunu beğendiler.
  2. Alt 05-10-2012, 04:38 #2
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Hani videolari dolasan bir KIZ var. Che Guevera tshirt ü var ve basörtülü bayanlarin okumasini desteklemiyor. Örtünme seklinden tutun kumasina kadar elestiride bulunuyor. Pek hak verilecek yani olmasa da disardan bakildiginda olabilir mi de deniyor. Örnegin basörtüsünde ki askeri mantigi anlatiyor ve neden baris mesaji veren bir basörtü üretilmiyor diyor. E artik onlarda üretiliyor ve epey bu konuda ilerleme kaydedilmis vaziyette

  3. Alt 06-18-2012, 16:56 #3
    (cennet) Mesajlar: 113
    ÖRTÜM OLMADAN ASLA…
    Burası bir kumaş pazarı... Ben de bir zamanların en gözde kumaşıydım. Ama şimdi eskisi gibi bana rağbet etmiyorlar. Modam geçmiş. Renklerim canlı değilmiş. Yaşlı işiymişim. Bu yüzden diğer parlak renklerin altında kalmış, ezilme tehlikesiyle karşı karşıyaydım. O karanlık ve tozlu yerde yıllardan beri bekliyordum.
    Üstümdeki top kumaşların parçaları bitiyor, yenileri geliyordu. Ustam kumaşları düzlerken bazen bana gözü çarpıyor, esefle “Yer kaplıyorsun yıllardan beri burada. Seni artık buradan kaldırmak gerekiyor” diyordu kendi kendine. “Hayır” diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. “Bir gün elbet beni de alan biri bulunacak” Diğer havalı renkler alay ederek “Komik olma, artık senin yüzüne bakan bile yok” dediler. “Bir de bize bak. Ne kadar da güzeliz! Renklerimiz şeker gibi. Desenlerimiz göz alıcı. Oysa sen ne kadar da iç karartıcısın!” Kendimi savunarak “Hiç de iç karartıcı değilim! Bir zamanlar ben de yok satıyordum. Aranan bir kumaştım!”
    “O bir zamanlardı şekerim, şimdi bayanlar kendilerinin farkına vardılar. Daha güzel olmak istiyorlar. Daha çekici, daha göz kamaştırıcı olmak istiyorlar. Ama sen mahkeme suratlısın!” dedi uçuk bir pembe kumaş. İşte her gün böyle sözler duyuyor, gittikçe daha derinlere doğru kayıyordum. Doğru söylüyorlardı. Benim çoktan modam geçmişti. Oysa önceden bayanlar dikkat çekmemek için beni tercih ederlerdi. Benden genellikle başörtüsü yaparlardı. Ben bunları düşünürken içeriye genç bir bayan girdi. Ağır tavırlarıyla, sade giyimiyle vakarlı birine benziyordu. Ben bütün olanları diğer kumaşların altındaki küçük bir aralıktan izliyorum. Ustam müşteriyi görünce “buyurun küçük hanım, yardımcı olabilir miyim?” dedi. Genç kız sakin bir edayla bakışlarını kumaşların üzerinde gezdirip “başörtülük bir kumaş arıyorum” diye bir kuş gibi şakıdı. Bunu duyar duymaz, kalbimden vurulmuştum. Bizim bulunduğumuz yere doğru geliyorlardı. Üstümdeki uçuk renkli kumaşlar güzellik yarışına girmiş gibiydiler. Benim duyduğumu onlar da duymuş üstümde debelenip duruyorlardı. Fısıldayarak “susun geliyorlar” dedim.
    Portakal rengi bir kumaş “Eee sana ne oluyor? Biz varken senin hiç şansın yok!” dedi eğlenerek. “Şans mı, kader mi göreceğiz!” dedim. Genç kızın beni görmesini çok arzu ediyordum. Ama nasıl? O kadar derinlerde kalmıştım ki, ustam beni zahmet edip çıkarır mıydı? Ustam eline fıstık yeşili bir kumaşı alıp “Küçük hanım bu renk size çok yakışır. Şimdi genç kızlar hep bu renklerden alıyor.” dedi. Genç kız kumaşa göz ucuyla bakıp pek tenezzül etmedi. Diğer kumaşları inceliyor gittikçe gül yüzüne bir kaygı gelip oturuyordu. Ustam da genç kıza yardımcı oluyordu. “Yine siz bilirsiniz ama bence yaşınıza şu pembe, turuncu rengi çok uygun.” dedi. Renkli kumaşlar hep bir ağızdan “Eveeet!” dedi. Kendimi göstermek için büyük bir çabaya girmiştim. Ama diğerleri beni itekliyor, kendileri öne geçmek için beni eziyorlardı. İyice bunalmıştım. “Ahh boğuluyorum, çekilin üstümden be!” diye bağırmak istiyordum. Mutlaka beni arıyordu. Genç kız hayal kırıklığıyla “Aradığım burada değil galiba!” dedi.
    “Buradayım küçük hanım, ne olur devam edin!” diye bağırmak istiyordum. O kadar altta kalmıştım ki, gördüğüm tek şey karanlıktı. “Allah’ım ne olur bana yardım et!” dedim debelenerek. Genç kız kumaşlara üzgün bir şekilde bakıp “Teşekkür ederim.” dedi ustama. İşte, gidiyordu. Ustam desen beni unuttu. “Usta! Duymuyor musun beni? Bak ben buradayım!” dedim çaresizlikle. Biliyordum ki beni duymayacaktı. Kaderimin gül yüzü gidiyordu işte. Ustam üstümdeki kumaşları düzlerken bir şey hatırlamış gibi birden “Küçük hanım bir dakika!” deyip üstümdekileri boşaltmaya başladı. Aman Allah’ım, giderek rahatlıyordum. Ferahlıyordum. Diğer kumaşlar mızmızlanıyordu. Kıvrak bir hareketle beni hızla çekip “Seni tamamen unutmuşum” dedi kendi kendine yine. “Alıştık usta artık buna” dedim. Genç kız beni görünce hızla yanımıza geldi. Gözleri ışıldıyordu. Bana sevgiyle dokundu, işte birbirimize ilk sevdalandığımız an. Gözlerini benden alamıyordu. Ben de onun gül yüzünden. Kader bizi bir araya getirmişti sonunda. Diğer kumaşlar bize gıptayla bakıyordu. Bilge bir kumaş “Eyvah” dedi. “Eyvah, çok gözyaşı göreceksin!” “Evet,” dedim, “mutluluk gözyaşları...”
    Eve geldiğimizde genç kız dakikalarca aynanın karşısında benden gözünü alamadı. Yıllardan beri böylesine değer verilmemişti bana. Beni başına örtüp namaz kılıyor, Kur’ân okuyordu. Hiç böyle duygular yaşamamıştım. Dışarıda gül yüzlümü bir kalkan gibi koruyor, kem gözlerden saklıyordum. Onunla çok güzel günlere şahit oldum. Arkadaşları tarafından çok sevilen bir kızdı. Bazen dostluklarını kıskanıyordum. Benim onu sevdiğim gibi acaba o da beni seviyor muydu? Sürekli ders çalışıyor, kitaplar okuyor, uzun uzun düşünüyordu. Bazı geceler masanın başında uyuyakalıyordu. Kimi zaman uzaklara dalar, akşam olduğunda bir nilüfer gibi kendini iç dünyasına kapatırdı. Sonra gözleri bana kayar, gül yüzü gerçekten bir gül rengini alırdı.
    Bir gün ikimiz de korkunç bir şeyle sarsıldık. Mutlu günler sona ermişti artık. Gül yüzlüm artık okuyamayacaktı. Okuluna devam edemeyecekti. Okuma hakkını elinden almışlardı. Çünkü beni tercih etmişti. Başörtüsünü... Olmadık hakaretlere uğruyor, herkes geleceğini bilir gibi karanlık masallar uyduruyorlardı. Artık bizim için yeni bir süreç başlamıştı. Gül yüzlüm baskılara direnecek, kendisiyle aynı yasaklara maruz kalanlarla yeni ve anlamlı dostluklar kuracaktı.. Zulme, sürgüne duçar edilmişti. Bu bir başörtüsü sevdası olmalı. Sabret gül yüzlüm, sabret! Şu an karanlık. Belki gecenin en koyu olduğu bir vakit. Şafak yakındır gül yüzlüm, şafak yakındır. Başak başak olacak bir gün ümitlerimiz. Allah’ın rahmet kanadının altında buluşacak bir gün ellerimiz.

    (alıntıdır.)

  4. Alt 06-18-2012, 17:41 #4
    (cennet) Mesajlar: 113
    YAŞANMIŞ DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR HİKAYE

    Başörtüsü ile ilgili herkesin bir örtünüş hikâyesi ve daha sonrasında yaşadığı müsbet ya da menfî hadiseler vardır. Kızım, başını henüz birinci sınıfa giderken örtmüştü. Yedi-sekiz yaşlarındaydı. Fırfırlı, süslü, güzel ve küçük başörtüleri vardı. Büyük, küçük herkesin ifadesi ile, başörtüsü çok yakışıyordu ona. Bazı büyük hanımlar, “Böyle güzel yakışsa biz de örtünürdük” diyorlardı ama, bu tabiî ki mazeretti. Sanki sadece yakışanlar örtermiş de, yakışmayanlar o emirden muaf tutulmuş gibi. Bazen de çok küçük olduğunu, daha sonra da örtse olabileceğini dile getirirlerdi. Bir gün dedim:
    “Şu anda başınızı örtmenize engel nedir?”
    Dediler ki: “Yaşımız epey geçti, zor geliyor. Belki daha erken olsaydı, nefsimize zor gelmezdi.”
    “Bakın, kendiniz îtiraf ettiniz işte, ben kızıma 15-16 yaşından sonra örtünmesini teklif etsem, belki zor gelecek, kabul etmekte zorlanacaktı.”
    “Doğru!” dediler. Bu arada bir soru daha buldular.
    “Peki şu anda sizin zorunuzla değil de, kendi arzusu ile mi örtünüyor acaba, ne dersiniz?”
    Ben de şu hadiseyi anlattım onlara:
    “Birgün, bir kaç genç kız gelmişti, hemen yanımızdaki meslek lisesinden. Başörtüsü hakkında, ahiret, cennet ve cehennem hakkında çok çok konuştuk onlarla. Sonradan okul haricinde başlarını örtmeye başlamışlar. Onlar gittikten sonra kızımla başbaşa kalınca ona sordum. Biraz da örtünmesindeki şuur derecesini merak etmiştim. Acaba neyi, ne kadar anlıyor du?
    “Kızım, sen daha pek küçüksün. İstersen bir-iki sene sonra da örtünebilirsin. Seni zorlamış olmayalım, ne dersin?”
    Bir an durakladı. Sonra gözlerinden inci gibi yaşlar dökülme ye başladı. “Anne, o kızlara anlatırken de dedin, ölüm ne vakitte gelecek belli değil. Beni cehenneme mi lâyık görüyorsun. Ya olur da ben böyle küçük yaşımda ölürsem, Allah’a ne cevap vereceğim? Ben başımı bir kere örttüm, artık açmam!”
    Hanımlar ibretle dinlemişlerdi ve onlarında gözlerinde yaş vardı. Dedim ki, “Şimdi şu cevap, şuursuz bir cevap mı? İstemeyerek yaptığına dair ne hissettiniz?”
    “Tamam. Zorlamadığınıza dair kanaat sahibi olduk. Zaten o küçük kız, fırsat buldukça, bahçede otururken herşeyi bize anlatıyor. Etkilenmiyor değiliz, ama yapamıyoruz işte. Ne mutlu ona!”
    Bir gün kızımı bakkala yollamıştım. Daha sekiz yaşlarındaydı. Çocukluk bu ya, başörtüsünü evde unutup gitmiş. Siparişlerini vermiş. Bakkal hazırlarken birden “Bakkal amca, sen hazırlayadur. Ben başörtümü evde unutmuşum! Gidip örtüp geleyim.!
    “Kızım alacaklarını vereyim de, öyle git. O zaman örtersin.”
    “Olmaz! Hemen gidip, almam lâzım. Gecikemem!”
    Adamcağız hem gülmüş, hem düşünmüş. “Peki o halde, ört de gel başörtünü” demiş. Sonradan, bana da anlatmıştı bu hadiseyi bakkalımız. “Çok hoşuma gitmişti onun şirin hali. Küçük ama, şuurlu” demişti.
    Yine birgün bakkalda, son derece açık ve yaşlı bir bayan, küçücük kızıma çıkışmış: “Bak bana! Niye örtünüyorsun sen? Cevap ver!” demiş. Dükkân, müşteri dolu… Herkes sıra bekli- yor. Böyle amansızca soru soran bir kadına, çocuğun ne cevap vereceğini merak ederek, beklemeye başlamışlar. Kızım hiç bozuntuya vermeden, soruyu ona iâde ederken, “Siz neden örtünmüyorsunuz ki? Siz cevap verin, ben de cevap vereceğim!” Kadıncağız kızarmış. Hiçbir cevap veremeden, öylece donmuş kalmış. Alacaklarını almadan, çıkıp gitmiş. Eve gelince sormuştu kızım: “Anne ne o cevap verdi, ne de ben. Ama bakkaldaki herkes benim başımı okşadı, neden?”

    (alıntıdır.)

  5. Alt 07-16-2016, 19:52 #5
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    Alıntı:
    dinimizde zamanla ilgili tiyatro-Dinimizde Tesettür ile ilgili konular

    Mesaj mobil cihaz üzerinden gönderilmistir

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.