2. Kişi bazen (kendi) "hayatın(ın) anlamı" nın altında kalır, ezilir. Bu noktada suç ne "hayat"ın ne de "anlam"ındır. Tümüyle kişinindir. Zira kişi kendini kendi yarattığı "şey"e, "hayatın anlamı"na kurban etmiştir.
3. Dostluk, anlaşmayı aşar. Anlaşmak, arkadaşlığın yanı Öteki ile ilk buluşmanın koşuludur yalnızca. Arkadaş ile anlaşırsınız, beraber gülüyorsanız şanslışınız, ama o kadar!..
Dostluk ise anlaşmakla yetinmez. Tarafları teslim olmaya çağırır. Teslim olmak çıplak olmayı becermektir; ego'ndan vazgeçmek, narşizminle bas etmektir. Teslim olmayı beceremeyenler arkadaş kalırlar, dost değil. Arkadaşından dostluk isteyen, ona "güven bana"der. Ve bekler...
4. kitaplarla yeni hayatlar kurulmaz; ütopyalar yaşanmaz; toplumsal hareketler doğmaz.
kitaplar cevap vermez, sorusu olanlarla konuşur.onları soru/cevap yalnızlıklarından kurtarır.
kitaplar kişiyi çoğaltmaz. mahremiyeti arttırır.
kitaplarla hayat hissedilmez, anlaşılabilir belki.
kitaplar, kendisiyle, Öteki’yle hayatın şeçilmiş bir boyuntunda sahiden buluşmak isteyenler ve bunu gerçekleştirmek amacıyla sahiden çaba gösterenler için basit yol göstericilerdir.
kitaplar öteki dünyada ödülendirilme beklentisine dayanan dinsel ahlakla yetinmeyerek daha insanı derinliklerin peşine düşenler için dünya bilgisini edinme ve hayal etme kapasitesini zorlama araçlarıdır.
kitaplar karşı ve yana olmayı seçenler için vardır.
ya da sıkılanlar için basit vakit öldürücülerdir.
Abdûlgaffar El-Hayatî