Bütün Müslümanları Bağlayan Kaynaklar ve Değerler Zamanımızdaki Bazı Büyük ve Tehlikeli Bid’atler
Mehmet Şevket Eygi
21.02.2008
Mehmet Şevket Eygi
21.02.2008
MÜSLÜMANLARIN üzerinde ittifak ettikleri ana kaynaklar ve değerler şunlardır:
(1) KUR’AN: Allah’ın kitabıdır. Mü’minlerin düsturudur. Onda neyin doğru neyin yanlış; neyin iyi neyin kötü; neyin güzel neyin çirkin olduğu açıkça bildiriliyorsa hepsi doğrudur. İnsanı büyük mutluluğa, ebedî kurtuluşa götüren, dünyada huzur, güvenlik, adalet ve haysiyet içinde yaşatan bütün ilkeler onda mevcuttur. Yaş ve kuru her şeyin esası onda yazılıdır. Kur’an nurdur; Kur’an’a tâbi olan, Kur’an’a sarılan karanlıkta kalmaz.
(2) PEYGAMBERİN SÜNNETİDİR: Peygamber, Allah tarafından bütün insanlığa en güzel örnek ve model olarak gönderilmiştir. O’na iman eden, O’nun izinden giden, O’nun ahlâkı ile ahlâklanan, O’nun sünnetini tutan, O’nun ilkelerini benimseyen mü’minler yücelir, düşmanlarına galebe çalar, esaretten kurtulur, hürriyete kavuşur, zilletten kurtulup izzet bulur. Sünnete uyan mü’min iki cihanda aziz olur. Kur’an’a iman edip bağlanan, Peygambere ve Sünnetine de bağlanmakla yükümlüdür.
(3) İCMÂ-İ ÜMMET: Ümmet’in gerçek ulemasının üzerinde ittifak ettikleri bütün değerler, hükümler ana kaynaktır. İcmâ inkâr edilemez. İcmâya tâbi olan yolda kalmaz, sapıtmaz, şaşırmaz. İcmâya aykırı şazz, marjinal, kural dışı hükümler, görüşler yanlıştır.
(4) Fıkıh ekolleri, mezhepler haktır. İslâm’ı hayata uygulayabilmek, dini ile amel edebilmek için Müslümanın muteber ve hak fıkıh mezheplerinden birine (tamamını bir bütün olarak kabul etmek, telfik-i mezahib yapmamak şartıyla) bağlanması gerekir. “Mezhepsizlik, İslâm Şeriatını tehdit eden en tehlikeli bid’attir.” (Prof. Dr. Said Ramazan el-Bûtî.) “Mezhepsizlik Dinsizliğe Köprüdür.” (Muhammed Zâhid el-Kevserî, Makalat.)
(5) ŞERİAT: Şeriat, Kur’an’dan ve Sünnet’ten ehliyetli mutlak müctehidlerin çıkardıkları hükümlerin tamamına verilen isimdir. Şeriat kutsaldır. Şeriatsız İslâm olmaz. Şeriatı inkâr eden, Şeriatı tahkir eden Müslüman olmaz.
(6) İSLÂM AHLÂKI: İslâm’ın mükemmel bir ahlâk sistemi vardır. Kur’an’dan, Sünnetten, örnek İslâm büyüklerinin tutum, davranış ve eserlerinden çıkartılmıştır. Mü’min ve müslim kişi bu ahlâkı da benimsemekle mükelleftir.
(7) İMAMET-İ KÜBRA: Müslüman, çağındaki İmamü’l-müslimîne, Emîrü’l-mü’minîne biat etmekle mükelleftir.
Müslümanların yedi ana kaynağı ve değeri bu saydıklarımdır.
Bunların dışında kalan bazı şeyler vardır ki, onlar Müslümanları bağlamaz. Bunlardan da örnekler vereyim:
• RÜYALAR: Sâdık=doğru da olsalar sâlihlerin veya gayr-i sâlih kişilerin rüyaları din kaynağı değildir.
• Müslümanlar, herhangi bir kişinin mehdi veya sahib-i zaman olduğunu kabule mecbur değildir. Gerçek Mehdi’nin alametleri ve sıfatları vardır, zuhur ve huruç edince Ümmet’in büyük çoğunluğu ona itaat edecektir. Bu sıfatlara sahip olmayan birtakım adamlar mehdi olduklarını iddia ediyor veya ettiriyor. Bu iddialar Ümmeti bağlamaz.
• Müslümanların bütünü bir tarikatı, bir cemaati, bir cereyanı kabule mecbur değildir. Hak ve doğru bir tarikatı, cemaati, yolu inkâr edenler nasipsizdir, lakin, sırf bu yüzden dinden çıkmış olmazlar.
• Kur’an’a, Sünnete, icmâya, fıkha, Şeriat hükümlerine kesinlikle aykırı olan görüşleri Müslümanlar elbette ki, reddederler. Bu yüzden onlara hakaret eden ehl-i bid’at çok yanlış bir yoldadır.
Zamanımızdaki bazı büyük ve dehşetli bid’atler.
* İslâm’ın tek hak din olmadığı, muharref dinlerin de hak olduğu iddiası. Böyle bir iddia ve inanç kişiyi dinden çıkartır.
* Kur’an’ı, Peygamberi, İslâm’ı yalanlayan, Müslümanlara düşmanlık ve zulm eden zâlimlerin de ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğu iddiası,
* Dinin, ondört asırlık icmâ ile sabit olan hükümlerini, değerlerini, farzlarını, yasaklarından herhangi birini inkâr etmek, dinde böyle bir şey yoktur demek de dehşetli bir bid’at olup sahibini din dışına çıkartır.
* İslâm’ın tazimini emr ettiği bir şeyi tahkir etmek, tahkirini emr ettiği bir şeyi tazim etmek de küfürdür.
Zamanımızda birtakım tarikatlar, cemaatler, cereyanlar Kitab=Kur’an, Sünnet, icmâ cadde-i kübrasında (ana caddesinde) faydalı ve hayırlı hizmetler yapmaktadır. Onlarda her hangi bir inhiraf sapma, yön değiştirme görülmemektedir. Kendilerine teşekkür eder, hizmetlerinin ind-i ilahîde makbul olmasını niyaz ederiz. Kur’an, Sünnet, icmâ sınırları dışına çıkan, bid’atler sergileyen, Cennet, babalarının mülkü imiş gibi, Hz. Resûlullah’ı inkâr edenleri de oraya sokan, saldırgan ve zalim din düşmanlarını dost ve velî (=idareci) edinen, doğru uyarı ve tenkitleri kabul etmeyip, bunları yapanlara zındık diyen Müslümanları ikaz ediyoruz ve cumhur-i ulemaya uymalarını, Kur’an’ı re’y ve hevalarına göre yanlış bir şekilde yorumlamamalarını, Sünnet’e uymalarını, itikadla ilgili yanlışlardan ateşten kaçan gibi kaçmalarını tavsiye ediyoruz.
Selâm hidâyete tâbi olanlar üzerine olsun.
Kadın Erkek Eşitliği ve Eşitsizliği
BUNDAN yıllarca önce bir tv’nin açık oturumuna davet edilmiştim. Büyük bir ihtimalle Kanal 7 idi. Başı örtülü birkaç hanım da konuşmacı ve tartışmacı (ne kötü kelime!) olarak bulunuyordu. Bir ilan molasında feminist olan bir hanım (başı örtülüydü) şöyle konuşmuştu:
“Benim bir arkadaşım var, sonradan kapandı dindar oldu. Bu hanım bir gece sabaha kadar ağlayarak Allah’a şikayette bulunmuş, ‘Allah’ım bizi niçin kadın yarattın, haklarımızdan mahrum ettin’ diye sızlanmış...”
Bir Müslüman olarak bu konuşmadan çok rahatsız olmuştum. Bu kadıncağız Allah’ı Kendisine mi şikayet etmişti? Allah dilediğini beyaz derili, dilediğini siyah derili yaratır. Dilediğini uzun boylu, dilediğini kısa boylu... Dilediğini güzel, dilediğini az güzel (çirkin demiyorum) yaratır. İslâm inançlarına ve terbiyesine göre biz Müslümanların bu konularda Yüce Yaratan’a hesap sormaya hakkımız yoktur. Allah dilediğini kadın, dilediğini erkek yaratır... Buna razı olmak, bunu kabullenmek gerekir. Allah’m beni niçin kadın yarattın diye bütün bir ömür boyu ağlasa, sızlasa, feryat etse ne çıkacak? Önemli olan bu fâni dünya imtihanını başarılı olarak verip ebedî mutluluğa nail olmaktır. Gerisi lâf u güzaf. Erkeklerle kadınlar eşit midir? İnsan olmak haysiyeti bakımından elbette eşittir. Lakin toplumlara bakınız:
Dünyanın hiçbir yerinde erkek sayısı kadar kadın politikacı ve idareci yok. (Amazonlar müstesna...)
Dünyanın hiçbir ordusunda erkek asker ve subaylarla kadın asker ve subaylar sayısı eşit değil.
Kadın ve erkek eşitliğini kesin olarak kabul etmiş ülkelerin emniyetlerinde bile kadınlarla erkekler eşit sayıda değil.
Olimpiyatlarda kadın atletlerle erkek atletler ayrı kategorilerde yarışıyor.
Futbol takımlarında kadınlarla erkekler karışık değil.
Bütün bu ikinci derece eşitsizlikler kadınları alçaltmaz ki...
Çocuğa babası değil annesi süt veriyor.
Ev idaresini kadınlar daha iyi beceriyor.
Bazı meslekler ve hizmetlerde kadınlar daha başarılı.
Kadınlar ve erkeklerin yaratılışlarında (fıtrat) farklılıklar var. Düşünce, algılama, hüküm vermede yüzde yüz eşit değiller.
Kadınların içinde de dahiler (doğrusu dahiyeler) var. Bin erkeği yan cebinden çıkartacak çapta büyük kadınlar görülmüş tarih boyunca.
Lakin ortada bir gerçek var: Kadın kadındır, erkek de erkek... Kadınlık haysiyetini zedelemeden aradaki farklılıkları, tabiî eşitsizlikleri kabul etmek gerek.
Ben bir Müslüman olarak dinimin kadınlarla ilgili kesin hükümlerini aynen kabul ederim. Bunları tartışmam. Bunlardan şikayetçi olmam. Aksi takdirde dinimden çıkmış olurum.
Dinin kesin hükmü olmayıp da, dine sonradan sokulmuş hükümler varsa, din alimleri bu hususta karar verirler. Din alimi olmayanlar, din konusunda Müslümanları yönlendiremez. Feminizm İslâm dışı bir ideoloji ve cereyandır. Feminist Müslümanlar çok dikkatli olmalı. Feminizm meminizm derken ayakları kayabilir. Böcekler, hayvanlar, diğer mahluklar aleminde olduğu gibi insan toplumlarında da biyolojik kanunlar vardır. Bunları değiştirmeye kalkanlar, nehirleri aşağıdan yukarıya akıtmak isteyenler gibidir. Boşuna kürek çekerler. Bizim elimizde olmayan zaruri hallere, ilahî kadere razı olmalıyız. İnsanlar doğum tarihlerini, ölüm tarihlerini, kadın veya erkek olmalarını, siyah veya beyaz olmalarını, şu veya bu ırka mensubiyetlerini, falan veya filan dili konuşmalarını kendileri tayin ve tesbit edemez. Müslüman kaderine razı olur. Cüz’î iradesiyle yapabileceği iyi şeyler vardır. Onları yapar, sevap ve ecir kazanır. Ahirette rahat eder.
Niçin erkek yaratılmadım diye ağlamasın hiçbir kadın. Gözyaşları boşuna akar...
...............
selametle..