TC Antetli Resmî Vesikalarla KDV’li Fuhuş Yapılmasına Karşı Çıkmayan Vesikalı Çağdaşlar
Mehmet Şevket Eygi
09.02.2008
Mehmet Şevket Eygi
09.02.2008
AŞAĞIDA anlatacaklarımın hepsi gerçektir, olmuştur; şahitlerle, delillerle sabittir. Yakın tarihimizde başörtüsü karşıtları neler yapmışlardı?
(1) Okullara, üniversitelere (bilhassa İmam-Hatiplere, İlâhiyat Fakültelerine) heyetler göndererek, Müslüman kızların saçlarını çekiştirmişlerdi. Peruk takıyorlar mı anlamak için...
(2) İstanbul Üniversitesi’nde ikna/işkence odaları hazırlamışlar, buralarda başörtüsü takmakta direnen Müslüman kızları Gestapo metodlarıyla sorguluyor ve beyinlerini yıkayarak onları vazgeçirmeye çalışıyorlardı.
(3) Yüz binlerce Müslüman kızın okumasına engel olmuşlardı.
(4) Başörtüsü konusunda medyada sürekli olarak terör fırtınaları estiriyorlardı.
Yasaklar ikiye ayrılır. Meşru, âdil, hikmetli, doğru, gerekli yasaklar ile gayr-i meşru, yanlış, bilgeliğe aykırı, zâlimâne yasaklar. Başörtüsü yasağı hangi sınıfa dahildir?
Böyle bir yasak doğru, demokratik, âdil olsaydı Avrupa devletleri de üniversitelerde başörtüsünü yasak ederlerdi. Hangi Avrupa ülkesinde böyle bir yasak var?
Ülkemizde üniversiteye başörtüleriyle gitmek isteyen kızlar, kendi hür iradeleriyle, kendi istekleriyle, kendi arzularıyla örtünmüşlerdir. Dışarıdan herhangi bir baskı yoktur. Birtakım ilerici, çağdaş, dinden kopmuş adamlar ve kadınlar başörtüsünü bir tür kölelik olarak göstermeye çalışıyor. Ne kadar yanlış ve ters bir yorum. Asıl kölelik kadınları seks âleti ve vasıtası yapmaktır. Onlar, üzerinde TC antetli resmî vesikalarla yasal olarak fahişelik yaptırılan kadınları, bu kölelikten kurtarmak için çalışsalar ya... Devletimiz, kadınları fahişe olarak çalıştırtmayacağına dair uluslararası bir sözleşmeye imza koymuştur. Yoksa onlar resmî “vesikalarla” fahişelik yapmayı özgürlük ve çağdaşlık olarak mı görüyor?
Yaygara kopartıyorlar, Türkiye İran’a benzeyecek diye bağırıp çağırıyorlar. Başörtüsü serbest bırakılırsa Türkiye İran’a benzemez, Avrupa’ya benzer; İsveç’e, Norveç’e, Avusturya’ya benzer. İran’a benzemesi için bütün kadınların tesettüre sokulması gerekir. Bizde öyle bir durum yok.
Biliyorum, bana soracaklar: Sen kadınların ve kızların tesettüre girmelerini istiyor musun? Bir Müslüman olarak elbette istiyorum. Lâkin bunun zor ile cebr ve zecr ile değil, onların kendi istekleri ile olmasını istiyorum.
Lâik Fransa’yı örnek alalım. Orada Müslümanların özel İslâm liseleri ve kolejleri açması serbesttir. Bizde de serbest olmalıdır.
Tesettür düşmanları Atatürkçü olduklarını söylüyor. Öyleyse hepsinin şapka giymesi gerekmez mi? Atatürk devrimlerinin başında Şapka Devrimi gelir. Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun hâlâ yürürlüktedir. Şapkanın cinsini tayin etmiyor ama ille de şapka diyor. Silindir şapka, melon şapka, fötr şapka, kolonyal şapka... Evet Atatürkçüler niçin şapkalı dolaşmıyor?
Atatürk’ün kadın kıyafeti ile ilgili bir devrimi yoktur. Olsa bile, şapka nasıl ortadan kalkmışsa, kadın kıyafetini tanzim eden devrim de zamanla yürürlükten kalkabilir, caduc olabilir.
Atatürk’ün bence en büyük devrimi Mason localarını 1935’te kapattırmış olmasıdır. Atatürkçü Masonlar nedense bu devrimden hiç bahs etmezler. Atatürk’ün ölümünden sonra 1947’te Mason localarının tekrar açılması, Atatürk’e ve devrimlerine yapılmış en büyük ihanettir.
Başörtüsü serbest bırakılmasın diye kendini yerden yere atan, yeri göğü inleten bir parti lideri bundan beş yıl kadar önce “Üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılırsa iki sene içinde bütün Türkiye tesettüre girer” meâlinde bir lâf etmişti. Onlar böyle bir gelişmeden korktukları için canhıraş yaygaralar kopartıyor.
Hür ve demokrat bir ülkede din propagandası yapmak serbesttir. Bizde dinsizler iki şeyden çok korkuyor:
Birincisi: Müslüman halkın namaz kılması.
İkincisi: Kadın ve kızların tesettüre girmesi.
Bu iki gelişmeyi medya terörüyle, antidemokratik baskılarla, tehditlerle, yalan ve demagoji ile darbe tehditleriyle frenlemeye çalışıyorlar. Böyle yaparken de iç barışı, toplumsal uzlaşmayı, demokrasiyi, insan haklarını, huzuru, ülkenin bütünlüğünü ve selametini dinamitliyorlar.
Onlar dinsizliğe, densizliğe, donsuzluğa, vesikalı resmî, KDV’li makbuzlu fuhşa açık; dindarlığa, din hürriyetine, demokrasiye, dinin gereği tesettüre kapalıdır.
Bu kötü, haksız, yanlış gidişleriyle inşaallah Türkiye’yi çıkmaz sokaklara, dar boğazlara sokmazlar.
Bu halleriyle ve tutumlarıyla onlara vesikalı çağdaşlar demek caiz midir?
Mimsiz Medeniyetin Bilimsel Hurafeleri
İSLÂM dininde hurafe yoktur. Din baştan başa aydınlıktır, nurdur. Kur’ân nurdur, Sünnet nurdur. İslâm dinine gerçekten, hakkını vererek tabi olanlar (bağlananlar) hem bu dünyada izzetle, şerefle, haysiyetle ömür sürer, hem de ebedî hayatta bahtiyar ve mutlu olur.
Karanlık, gerilik, hurafe dinsizliktedir
Şu Batı dünyasına bakınız: Kendi dinlerinden uzaklaştıkları, onun yerine başka bir şey koyamadıkları için ne derin uçurumların dibinde debeleniyorlar.
Küçük bir ülkeye saldırdılar ve birkaç sene içinde bir milyon masum sivil insanı öldürdüler. Dört-beş bin yıllık bir medeniyeti yıktılar. Müzelere kadar soydular. En iğrenç ve vahşî işkenceleri yaptılar. Zulümlerine hâlâ devam ediyorlar.
Afganistan’a saldırdılar, o ülkeyi de cehenneme çevirdiler.
Dinsiz, imânsız, ahlâksız ilim ve teknik aydınlık değil, karanlık getirir.
Dinsiz medeniyetin hakim olduğu her toplum kısa zamanda Sodom Gomore’ye dönüyor.
Bir kısmının dindar göründüğüne, İsa Mesih’ten bahs ettiğine aldanmayınız. Onlar İsa diye diye İsa’nın hatırasına tükürdüler.
Bilim ve teknik ilerlemiş... Sonra ne olmuş? İnsanlığı iki bin defa yok edecek nükleer silâhlar geliştirilmiş...
Onlar Altın Buzağı’ya tapanlardır.
Altın Buzağı medeniyetinin hurafeleri en karanlık, en vahşi, en kaba hurafelerdir.
Dünyayı iki kere yakıp yıkan, yekun olarak iki yüz milyona yakın insanı öldüren, yüz milyonlarcasını perişan eden dünya savaşlarını çıkartan mimsiz medeniyet.
Marksizmi, Nazizmi, Faşizmi ve benzeri sapık ideolojileri çıkartan medeniyet.
1945’de Dresden’i, Hiroşima’yı, Nagazaki’yi yerle bir eden, bir anda yüz binlerce insanı feci şekilde öldüren acımasız medeniyet.
Seks medeniyeti, içki ve fuhuş medeniyeti, sömürü medeniyeti, riba medeniyeti...
Madalyonun bir yüzünde insan hakları, öbür yüzünde en korkunç sömürüler, zulümler, kıyımlar.
Tanrı’ya isyan eden medeniyet.
Modern ve bilimsel hurafeler medeniyeti.
Bu medeniyetle İslâm arasında birbiriyle çatışan taraflar mı var? İşte bütün o konularda İslâm haklıdır, dinsiz medeniyet haksızdır.
..................
selametle..