Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, dünya sevgisinden kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır.” “Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.” “Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belâyı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.
BiSMiLLAHiRRAHMANiRRAHiM
Ey Rabbim ! Senin mübarek ismini anarak ve rahmetinin gölgesine sığınarak ve Senden mağfiret dileyerek söze başlarım.Şüphesiz alemlerin Sultanı sen olduğun gibi,sözlerin sultanıda elbet sensin! Sana hamd eder,her işimde Senden yardım dilerim.Sana hakkıyla hamd etmekten acizim.Senin nimetlerinin şükrünü insan nasıl ifa edebilir ki,bir nefes için iki şükür lazımdır.Vücudumdaki her kıl Senin eserin olunca,artık ben niceye çırpınayım ki,her kılın şükrüne muvaffak olayım.... Ya Rabbi,Ya Rabbi ! Sen herkezin "Ya Rabbi !"deyişlerini duyarsın.Sen her canlının rızkını verir,her düşküne acırsın.Padişahlar da senin kapında devlet bulur,köleler de.Kim Senin dergahından yüz çevirirse,o kendisine yazık etmiş olur.Ey kudret ve Hâkimiyet ve Mâlikiyeti bütün zâhirî seyyid ve meliklerin hadsiz derecede fevkinde bulunan, şeref-i intisâbı hiçbir seyyidin intisâbına benzemeyen ve Ona mensup olana kudretiyle herşeyi musahhar eden
Hâkim-i Ezelî,
Ey lisân-ı hal ve kal ile edilen bütün dualara nihayetsiz rahmet ve kudretiyle ve nihayetsiz hikmetinin muktezâsınca icâbet eden
Mücîb-i Rahîm,
Ey bütün hayır ve hasenât Onun elinde bulunan ve Onun tevfikiyle vücuda gelen, her hayrâtı yazan, her hasenâtı kaydeden, her a''mâl-i sâlihayı muhâfaza eden ve her hizmetin ücretini ve her hasenâtın mükâfâtını veren
Hafîz-i Alîm,
Ey kemâlât-ı kibriyâsı mümkün ve mutasavver bütün mertebelerin üzerinde bulunan ve mahlûkatı mektûbat-ı Samedâniye ve memurîn-i İlâhiye mertebelerine çıkaran ve îman ve itaatle Ona intisab edenleri a''lâ-yı illiyîne yükseltip fazl ve keremiyle ulvî derecelere mazhar eden
Fâtır-ı Hakîm,
Ey maddî ve mânevî nimetlere, rızıklara, ömürlere, hayır ve hasenelere bereket ihsân eden, nihayetsiz rahmet ve gınâ ve cûd ve sehâsıyla ziyadelikler veren Muhsin-i Kerîm,
Ey âsî kullarının hatalarını mağfiret etmek şanından olan Gafûr-u Rahîm, Ey havl ve kuvvetiyle bütün belaları def eden
Mevlâ-yı Azîm,
Ey büyük küçük bütün mevcudatın gizli ve açık bütün seslerini birden işiten ve hiçbir sadâ Ondan gizli kalmayan
Semî-i Alîm,
Ey bütün mahlukatın sual ve dua lisanıyla ettikleri fakr ve ihtiyâcâtına dâimî cevap veren ve yerine getiren
Kerîm-i Pürnevâl,
Ey en gizli mahlukatının en gizli arzularını ve en hafî niyazlarını bilen, işiten ve icâbet eden
Alîm-i Zülcemal,
Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin.
El-aman, el-aman! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et.İnsan gözünü çevirip de baktığı her yerde Allah'ın sanatının birbirinden hayranlık uyandırıcı delilleriyle karşılaşır. Bir ayette Allah şöyle bildirmiştir: "Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi?" (Fussilet Suresi, 53)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Pek çok insanın manevi bir körlük içinde olduğu için güzelliklerden haz duyamadığını, ama Allah'ın kendilerini seçip imanı sevdirmiş olmasından dolayı güzellikleri görüp zevk alabiliyor olmalarının heyecanını duyar.
Ey fazl ve ihsanından başkası umulmayan! Ey adaletinden başka bir şeyden korkulmayan! Ey iyiliğinden başkası beklenmeyen! Ey affından başkası istenmeyen! Ey malikiyetinden başka bir şey devam etmeyen! Ey saltanatından başka saltanat olmayan! Ey delilinden başka delil ve rehber bulunmayan! Ey rahmeti her şeye ulaşan! Ey rahmeti gazabını geçen! Ey ilmi her şeyi kuşatan! Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki, bize imdad etsin. Elaman elaman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar
Ey Rabbim,
burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvelerle rızıklandır"..
Ey her şeyin Gerçek Mâbudu olan Allah
Ey dünyada dost ve düşman ayırt etmeden bütün mahlukatını rızıklandıran Rahman
Ey âhirette sadece dostlarına rahmet edecek olan Rahim
Ey herseyi hakkıyla bilen Alîm
Ey yarattıklarına son derece yumuşak muamele eden Halîm
Ey sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi olan Azîm
Ey herşeyi yerli yerinde yapan Hakîm
Ey varlığının başlangıcı olmayan Kadîm
Ey herşeyi ayakta tutan Mukîm
Ey iyilik ve ikrami bol olan Kerîm Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden baska İlah yok ki bize imdat etsin. Emân ver bize, emân diliyoruz. Bizi Cehennemden kurtar..
Ey yüceler yücesi! Ey merhameti bol Rabbim!
İnsan niçin yaratıldığını unuttu da şimdi azdıkça azıyor! Gariban, suçsuz, temiz yürekli dinlemeden ahlaksızca can yakıyor, Yüreğinde sen korkusu kalmamış, Kahpeleşmiş kalbini iblis oyuncağı sarmış, Yürekler kor kor, Analar, babalar, kardeşler, dostlar gözü yaşlı, O, azgınlığın pervasız semalarında edepsiz kahkahalar atıyor.
Kaybettiklerine üzülmüyor kaybı bilir sanki Gelecekten sorsan dünyayı o yarattı ve hep varolucak, güç hep onda, Nefsinin kör ettiği ahmak-ı beşer oysa, Her fiilin bir karşılığı vardır mutlak senin nazarında, Kaçış yok! Hangi yoldan gitse varışlar aynı yöne, Şüphesiz ilahidir varılacak rota. Huzur senin huzurundur ey yüceler yücesi! Huzurunda bize de bir yer ver, Huzursuz bırakma bizi! İhsan senindir ey merhametin kalbi! İhsan buyur da ilhamınla sabrımızı bol eyle, İnişler ve çıkışlar senindir Allahım! Gücümüz artır, koru bizi böyle sapık nefislerden Ve sapıklığa esir düşmüş beşerlerden, yokuşumuzu düze çevir yol eyle!
“Şüphesiz insan hırslı yaratılmıştır lakin namaz kılınlar müstesna” buyurdun Allahım! Bizleri ibadet-i huzurumuzda daim eyle! Sahih eyle! Süphesiz sen dilediğine verensin Allahım! Şüphesiz sen sana gelene, senden dileyene verensin! Kimbilir ne canlar ızdırapta tende, Gözümüzün görmediği kulağımızın duymadığı ne canlar vardır hayasız, kahpelerin elinde, Ama senden gizli yok! Sen kalplerdekini de dışa vurduklarını da bilensin Allahım! Nurlu esman hürmetine Allahım! İsmi azamın hürmetine! Sen ki “ Alemleri Hz. Muhammedin, İbrahimin ve İsmailin yüzü suyu hürmetine yarattım” diyensin Allahım!
İki cihan selveri can Muhammedin, İbrahimin ve İsmailin hürmetine Allahım onları kurtar içinde bulundukları zulümlerden! Ateş düştüğü yeri yakar biliriz, ızdırapları da çeken bilir, ızdırapları beterdir şimdi ölümlerden! Sahibimiz sensin Ey her derde deva! Dua dua sanadır bu yakarışlar sana hamdü senalar yüreklerden! Amin,Ya Rabb !. Nefsimize zulmetmekten alıkoy bizi. Senin adaletine razı olanlardan eyle bizi. Senin adaletinin korkusuyla terbiye et hepimizi. Adaletinin korkusuyla yumuşat kalplerimizi. Amellerimizin tartıldığı 'mizan'da güzel eyle akibetimizi. Mizanında ağırlığı olanlardan eyle bizi. Kolaylaştır sorgu sualimizi. Sana hesap verme inceliğiyle yaşat bizi. Hükmüne razı eyle bizi. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan uzak eyle hepimizi..
Her yıl gökyüzüne buharlaşan ve tekrar yeryüzüne yağmur olarak düşen su miktarı “sabit”tir: 16 milyon ton. Bu sabit miktar, Kuran’da “belli bir miktar su”yun gökten indirilmesi olarak haber verilmektedir.
"O Allah ki gökten bir ölçü ile su indirir." (Zuhruf Suresi, 11)
Her an milyonlarca metre küp su, okyanuslardan atmosfere, oradan da karalara taşınır. İnsan yaşamı, ancak bu dev su dolaşımı sayesinde sürebilmektedir. Eğer bu dolaşımı biz organize etmeye kalksaydık, kuşkusuz Dünya'nın tüm teknolojisini biraraya getirsek dahi başaramazdık. Ancak buharlaşma yoluyla, hayatımızın birinci şartı olan su, bize masrafsız ve zahmetsiz bir biçimde verilmektedir. Her yıl okyanuslardan 45 milyon metre küp su buharlaşır. Buharlaşan su, bulutlar haline sokulup rüzgarlar vasıtasıyla karalara taşınır. Böylece her yıl 3-4 milyon kilometre küp su, okyanuslardan karalara, yani bize ulaşmış olur.
Kısacası, bizim hiçbir şekilde dolaşımını kontrol edemediğimiz ve onsuz birkaç günden fazla yaşayamayacağımız su, bizlere özel olarak gönderilmektedir. Kuran'da, bunun insanın "şükretmesi" için en açık işaretlerden biri olduğunu Allah şöyle haber vermektedir:
"Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?" (Vakıa Suresi, 68-70)
Bu sefineyi böyle pırıl,pırıl ceviren Kadîr-i Kayyûm, sana musahar ettigi,muntazam tulû ve gurub eden şemsle incelerek,büyüyerek mükemmel bir takvim-i semâvî vaziyetini gösteren kamer gibi azîm cisimleri de istihdam ediyor..
( Barla Lâhikası - sh: 202 )