Sevimli bir penguen âilesinin hayatında çocuk nasıl dünyaya gelir, hiç merak ettiniz mi?
Cenâb-ı Hakk’ın, sıradan bir hayvanın gönlüne yerleştirdiği anne-baba olma duygusu ve âile içindeki işbölümü ne gibi fedâkârlıklar ister, gelin hep birlikte okuyalım:
Dişi penguenler, bir yumurta yumurtlar ve kuluçkaya yatma vazifesini erkeklerine devredip denizlere açılır. Erkek, 4 ay boyunca kuluçkaya yatar. Erkek penguen 4 ay boyunca, doğacak minik, sevimli yavrusu için:
* Eksi 40°C’ye kadar düşen soğuğa göğüs gerer,
* Hızı, 120 km’yi bulan kutup fırtınalarına dayanır ve
* Dört ay boyunca hiçbir şey yemeden bekler. Bu zaman zarfında erkek penguen, yarı yarıya kilo kaybeder ve aç kalır. Ama aslâ yumurtayı terk etmez!..
Dört ay sonra, yumurtalar kırılmaya başladığında dişi penguen geri döner. O da dört ay boyunca boş durmamış, dondurucu suda 100 kilometreyi geçebilen mesafeler kat etmiş ve devamlı yavrusu için kursağında yemek biriktirmiştir.
Geri dönen anne, yüzlerce penguen arasından kendi eşini ve yavrusunu hiç tereddüt etmeden bulur. Kursağındaki gıdalarla yavrusunu besler.
Acaba bu ilâhî denge olmasaydı, bir penguen daha dünyaya gelir miydi? Anne ve baba penguenin karşılıklı anlayış ve işbirliği olmasaydı, günümüzde penguen cinsi var olur muydu?
Ve insanların, bu fedâkârlık tablosundan; kendileri, âile ve çocukları için çıkaracakları bir ders yok mu acaba?
Süheyla Cömert