ÜÇ ELİFİN SIRRI!
“Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz.”[1]cümlesi Risale-i Nur eserlerinin binlerce hakikatinden sadece bir tanesi. Risale-i Nur eserlerinin cümlelerini ve kelime dizilişini çok dikkatli okumak durumunda olduğumuzu bu cümle ile daha iyi anlıyoruz. Üstad Hazretleri, bütün kuvvetinizi maddede, parada, makamda, sayıda, fazla muvaffakiyette bilmelisiniz demiyor. “Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz.” diyor. Hâlbuki bu zamanın ehl-i dini kuvvetini daha fazla parada, sayıda, bir takım makamlara talip olmakta arayabiliyor ve bunları elde etmek için çok mukaddesatından tavizler vermek durumunda kalıyor. Çok acı ve hazin durumları yaşıyanları görüyoruz. Hâlbuki bizler Risale-i Nur satırları arasında bütün kuvvetimizin ihlâsta ve hakta olduğunu buluyoruz. Bu kuvvetin, kâinatta hiçbir şeye feda edilmeyecek kadar kıymetli ve makbul olduğunu biliyor ve öyle inanıyoruz. Bu kuvvetin sırrını Üstad hazretleri daha da örijinal bir şekilde izah ediyor.Üç elifin sırrı.Bu sır şöyle inkişaf ediyor sanıyorum.Doğal sayıların iki değeri vardır.Biri sayı değeri ve diğeri basamak değeridir. Sayı değeri,sayıların sadece rakamsal değerlerini ihtiva eder.111 doğal sayısının sayı değeri 1,1,1 şeklinde gösterilir ve her basamaktaki rakam kendi sayı değeri kadar bir değeri ifade eder. Bu durum üç elifin alt alta toplanıp üç kıymet almasıdır. Ancak basamak değeri ise her basamağın değerini taşır ve yüklenir. Bu yüklenmede büyük sırlar vardır. Çünkü ilk 1, birler basamağının değerini yüklenir. Hem sayı değeri, hem de basamak değeri eşittir. Ancak kedisine soldan bir 1 daha eklenirse yeni 1, belki yine 1 değerindedir. Yalnız önceki 1’i onluk grubuna taşıyarak ilk 1’e 10 kuvvetinde bir değer ve kuvvet katmış olur. Yeni bir 1 daha eklendiğinde ilk 1 yüzlük değerine, ikinci 1,onluk değerine çıkmış olur. En son eklenen 1 belki sayı ve basamak değerleri olarak yine biri ifade eder. Ancak öyle bir vazife yapar ki kendinden önceki birlerin on ve yüz değerlerine kavuşmasına vesile olur. Böylece yeni oluşan 111 (yüz on bir) değer ve kuvvetini hep birlikte paylaşırlar. Her yeni eklenen 1 Hak davadaki kuvvetimize ihlâsla kuvvet vermiş olur. Böylece hak davamıza katılan yeni 1’lerin kıymet ve ehemmiyetinin sırrı biraz daha anlaşılmış olur. Bizler şahsen ehemmiyetsiz ve zayıf olduğumuz halde omuz omuza yaptığımız hizmetler Şahs-ı maneviyi oluşturduğu için çok makbul ve bereketli olduğu kanaatindeyim. Böylece yeni kuvvete de şahsen kimsenin sahip çıkamayacağı da ortaya çıkmış oluyor. Üstad hazretleri de bunu şöyle ifede ediyor:
“İşte ey Risale-i Nur şakirdleri ve Kur'anın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı manevînin âzalarıyız.. ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz.. ve sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm'a ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz. Elbette dört ferdden bin yüz onbir kuvvet-i maneviyeyi temin eden sırr-ı ihlası kazanmak ile, tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz. Evet üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz onbir kıymet alır. Dört kerre dört ayrı ayrı olsa, onaltı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dörtbin dörtyüz kırkdört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi.. hakikî sırr-ı ihlas ile, onaltı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i maneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor. Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakikî, samimî bir ittifakta herbir ferd, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”[2]
Abdulbaki
------------------
[1] Lem’alar s:223
[2] Lem’alar s:223