Değerlerin en değerlisi,
Sevgililerin en sevgilisi, babaların en babası,
şefkât bulutu, sevgi denizi, gül bakışlı, gül gönüllü babacığım.
Sana “baba” diye hitabettiğim için,
bana gücenmeyeceğini adım gibi biliyorum.
Çünkü sen benim şu anda yetim olduğumu biliyorsun.
Babasızım babacığım. Sensiz kaldım uzun süredir.
Sensizim çoktandır. Durgunum, yorgunum, solgunum,
ölgünüm. Hadi bir uzan bana babacığım.. Hadi bir gülümse..
Hadi bir selâmla beni.. Sen benim selâmımı aldığına göre,
beni selâmlarsın değil mi? Selâmından başka neyim var ki
zaten.. Bir de ara sıra dişlerimin arasına sıkıştırdığım o misk
kokulu misvakın.
Yumuşak tenli, ahu gözlü babacığım.
Seni sevmenin alâmeti şu küçük misvaktan ve selâmlarımdan başka bir şey değil.. Kabul et babacığım.. Ne olur, kabul et.
Yağmur yağmıyor babacığım. Kuraklık var kalplerde.
Kalpler çatır çatır, kuru kuru. Ateşe atsan odun gibi yanar..
Odun olduk babacığım. Keşke odun olsan ama, senin aşk
ateşinde yanan odun olsam. Sensiz, kaskatı kesilen odun değil.
Keçi sağan, süpürgeyle odasını temizleyen babacığım.
Senin o hanımlarına karşı gurur yapmayan, sevgi dolu mütevazi yüreğinin hamalı olayım.
O gül kokan ellerinle tuttuğun süpürge olayım.
Dünya için saçımı süpürge edeceğime, nefsimle savaşı kazanmak için edeyim.
Kara gözlü, ay yüzlü, amber kokulu babacığım.
O tatlı, sarhoş eden tebessümünü görmedim.
Boyunu bilmiyorum. Güzeller güzeli sîmânı düşünsem de
çıkaramıyorum. Kıyafetlerin hayalimden öteye geçemiyor.
O muhteşem ahlâkına bizzat şahit olamadım.
Seni rüyasında bile göremeyen bu bîçâre kızın,
yetim olmaz da ne olur baba?…
Zavallı olmaz da ne olur. Garip olmaz da ne olur?.
Sen mûbarek dilinle buyurmuşsun ki;
“Benim ümmetim yağmur gibidir. Baş tarafı mı yoksa son
tarafı mı daha hayırlıdır bilinmez.” (Tirmizi Emsâl 6)
Ey yağmur yüreklim, yağmur gözlüm.
Gözlerinden yanaklarına ümmeti süzülen babacığım.
O gözyaşlarının içinde ben de var mıyım?..
Yeni müslüman olan birine, mübarek dudaklarınla
buyurmuşsun ki;
“Arkadaş! Titreme! Ben bir kral değilim!
Ben, Kureyş’ten kuru et yiyen bir kadının oğluyum!.”
Titriyorum babacığım.
Senin şu incecik yüreğin titretiyor beni.
O ince ruhun aklımı başımdan alıyor babacığım.
Bu mektubu sana rahatlıkla yazmamın sebebi bu.
Kureyş’ten kuru et yiyen kadının oğluna yazıyorum çünkü.
Ey melek. Bu satırları şu anda babacığıma iletir misin?..
Bu mektubu heyecanla beklediğini biliyorum babamın.
Hemen! Şimdi haber ver yazdığımı.
Sevgi çağlayanı babacığım. Çağlayanında ferahlamak
istiyorum. Ahir zaman girdabı boğuyor beni.
Dibe doğru gidiyorum. Kıvrılıyorum. Nefes alamıyorum.
Sıkışıyorum. Yetiş sevgili babacığım. Yetiişş. Yetiş. Yetiş.
Ölüyorum. Kuvvetli rüzgârlar arasında kaldım.
Güzel hasletlerimi uçurmaya çalışıyorlar.
Bölmeye uğraşıyorlar beni.
Takatimin kesilmesi için şeytanın ipleriyle kamçılıyorlar.
Babacığım, kamçılanıyorum!..
Essalâtü vesselâmü aleyke Ya Habiballâh!.
Çare sensin!.
Ey Zeynep’in babası, Fâtıma’nın babası ve benim babam.
Ve yetimlerin babası. Başım çatlayana kadar düşünsem.
Senin gibi yaşamak sevdasındayım.
Ama sevdalarımı gölgelemeye çalışan düşmanlar var.
Nefis, işimi zorlaştırıyor, şeytan kıskanıyor seni.
Seni sevmek, sana benzemek hayâlimi hazmedemiyor
şeytan aleyhillâne.
Bir dua et babacığım. Bir dua et de, rahat bıraksınlar beni.
Beni, seninle başbaşa bıraksınlar. Senden gayri ne varsa
boşaltayım kalbimden.
Senden gayrisinin yeri, çöplüktür.
Senden gayrisi ölümdür. Fakat sen bir hayatsın.
Âb-ı hayatsın. Öyleyse hayatım ol babacığım.
Dol yüreğime. Kandır beni suya.
Kanmanın mümkünâtı olmasa da.
Bekliyor yolunu yetim kızın,
Geçmiyor, içime giren sızım,
Sensizlik olmasın alın yazım,
Bir okşa başımı babacığım.
Bekliyor yolunu yetim kızın.
Yetim kızına bir selâm gönder,
Bin hüzün, bin dert, bin acı gider,
Yetimler hakkını nasıl öder?.
Hakkını helâl et babacığım.
Yetim kızına bir selâm gönder.
Yetim ümmetine bir cevap gönder ey ahlâk deryası.
Ey mübarek sırtı nübüvvet mühürlü babacığım.
Bizim sırtımızda dünyanın yükü.
Yıllardır kalkamıyoruz altından.
Hasretin kavrulur kırık yüreğimizde.
Buruk bakışlarımız âfâkâ kilitli.
Seni getirecek seher yelini gözler.
Seni müjdeleyecek guguk kuşunu bekler.
Seni yağdıracak bulutları, doğuracak güneşi iple çeker.
Yetim kızına bir selâm gönder. Yetim ümmetine bir teselli ver.
Bir küçük cevap ver bu mektuba. Mektuplara.
Ey selâmların en güzeline, muhatap Sevgili.
Filiz Başkut
Sevgililerin en sevgilisi, babaların en babası,
şefkât bulutu, sevgi denizi, gül bakışlı, gül gönüllü babacığım.
Sana “baba” diye hitabettiğim için,
bana gücenmeyeceğini adım gibi biliyorum.
Çünkü sen benim şu anda yetim olduğumu biliyorsun.
Babasızım babacığım. Sensiz kaldım uzun süredir.
Sensizim çoktandır. Durgunum, yorgunum, solgunum,
ölgünüm. Hadi bir uzan bana babacığım.. Hadi bir gülümse..
Hadi bir selâmla beni.. Sen benim selâmımı aldığına göre,
beni selâmlarsın değil mi? Selâmından başka neyim var ki
zaten.. Bir de ara sıra dişlerimin arasına sıkıştırdığım o misk
kokulu misvakın.
Yumuşak tenli, ahu gözlü babacığım.
Seni sevmenin alâmeti şu küçük misvaktan ve selâmlarımdan başka bir şey değil.. Kabul et babacığım.. Ne olur, kabul et.
Yağmur yağmıyor babacığım. Kuraklık var kalplerde.
Kalpler çatır çatır, kuru kuru. Ateşe atsan odun gibi yanar..
Odun olduk babacığım. Keşke odun olsan ama, senin aşk
ateşinde yanan odun olsam. Sensiz, kaskatı kesilen odun değil.
Keçi sağan, süpürgeyle odasını temizleyen babacığım.
Senin o hanımlarına karşı gurur yapmayan, sevgi dolu mütevazi yüreğinin hamalı olayım.
O gül kokan ellerinle tuttuğun süpürge olayım.
Dünya için saçımı süpürge edeceğime, nefsimle savaşı kazanmak için edeyim.
Kara gözlü, ay yüzlü, amber kokulu babacığım.
O tatlı, sarhoş eden tebessümünü görmedim.
Boyunu bilmiyorum. Güzeller güzeli sîmânı düşünsem de
çıkaramıyorum. Kıyafetlerin hayalimden öteye geçemiyor.
O muhteşem ahlâkına bizzat şahit olamadım.
Seni rüyasında bile göremeyen bu bîçâre kızın,
yetim olmaz da ne olur baba?…
Zavallı olmaz da ne olur. Garip olmaz da ne olur?.
Sen mûbarek dilinle buyurmuşsun ki;
“Benim ümmetim yağmur gibidir. Baş tarafı mı yoksa son
tarafı mı daha hayırlıdır bilinmez.” (Tirmizi Emsâl 6)
Ey yağmur yüreklim, yağmur gözlüm.
Gözlerinden yanaklarına ümmeti süzülen babacığım.
O gözyaşlarının içinde ben de var mıyım?..
Yeni müslüman olan birine, mübarek dudaklarınla
buyurmuşsun ki;
“Arkadaş! Titreme! Ben bir kral değilim!
Ben, Kureyş’ten kuru et yiyen bir kadının oğluyum!.”
Titriyorum babacığım.
Senin şu incecik yüreğin titretiyor beni.
O ince ruhun aklımı başımdan alıyor babacığım.
Bu mektubu sana rahatlıkla yazmamın sebebi bu.
Kureyş’ten kuru et yiyen kadının oğluna yazıyorum çünkü.
Ey melek. Bu satırları şu anda babacığıma iletir misin?..
Bu mektubu heyecanla beklediğini biliyorum babamın.
Hemen! Şimdi haber ver yazdığımı.
Sevgi çağlayanı babacığım. Çağlayanında ferahlamak
istiyorum. Ahir zaman girdabı boğuyor beni.
Dibe doğru gidiyorum. Kıvrılıyorum. Nefes alamıyorum.
Sıkışıyorum. Yetiş sevgili babacığım. Yetiişş. Yetiş. Yetiş.
Ölüyorum. Kuvvetli rüzgârlar arasında kaldım.
Güzel hasletlerimi uçurmaya çalışıyorlar.
Bölmeye uğraşıyorlar beni.
Takatimin kesilmesi için şeytanın ipleriyle kamçılıyorlar.
Babacığım, kamçılanıyorum!..
Essalâtü vesselâmü aleyke Ya Habiballâh!.
Çare sensin!.
Ey Zeynep’in babası, Fâtıma’nın babası ve benim babam.
Ve yetimlerin babası. Başım çatlayana kadar düşünsem.
Senin gibi yaşamak sevdasındayım.
Ama sevdalarımı gölgelemeye çalışan düşmanlar var.
Nefis, işimi zorlaştırıyor, şeytan kıskanıyor seni.
Seni sevmek, sana benzemek hayâlimi hazmedemiyor
şeytan aleyhillâne.
Bir dua et babacığım. Bir dua et de, rahat bıraksınlar beni.
Beni, seninle başbaşa bıraksınlar. Senden gayri ne varsa
boşaltayım kalbimden.
Senden gayrisinin yeri, çöplüktür.
Senden gayrisi ölümdür. Fakat sen bir hayatsın.
Âb-ı hayatsın. Öyleyse hayatım ol babacığım.
Dol yüreğime. Kandır beni suya.
Kanmanın mümkünâtı olmasa da.
Bekliyor yolunu yetim kızın,
Geçmiyor, içime giren sızım,
Sensizlik olmasın alın yazım,
Bir okşa başımı babacığım.
Bekliyor yolunu yetim kızın.
Yetim kızına bir selâm gönder,
Bin hüzün, bin dert, bin acı gider,
Yetimler hakkını nasıl öder?.
Hakkını helâl et babacığım.
Yetim kızına bir selâm gönder.
Yetim ümmetine bir cevap gönder ey ahlâk deryası.
Ey mübarek sırtı nübüvvet mühürlü babacığım.
Bizim sırtımızda dünyanın yükü.
Yıllardır kalkamıyoruz altından.
Hasretin kavrulur kırık yüreğimizde.
Buruk bakışlarımız âfâkâ kilitli.
Seni getirecek seher yelini gözler.
Seni müjdeleyecek guguk kuşunu bekler.
Seni yağdıracak bulutları, doğuracak güneşi iple çeker.
Yetim kızına bir selâm gönder. Yetim ümmetine bir teselli ver.
Bir küçük cevap ver bu mektuba. Mektuplara.
Ey selâmların en güzeline, muhatap Sevgili.
Filiz Başkut