Biri iste;
başkaları istemeye değmiyor.
Başkaları istemezken seni, önce O istedi.
Yolunu bekleyen yokken, hiç ummadığın bu varlığı isteyeceğini bildi. Seni yoklar arasından seçti ve istedi.
Yokluğunun derdinde değilken başkaları, varlığını O önemsedi.
Sen şimdi, başkasını istesen bile, başkası seni istemiyor.
Yüzü seni istiyormuş gibi görünse de, özü sana sessizce veda ediyor. Elinde olsa da, elinde kalmıyor.
Yanında olsa bile, sana vefa göstermiyor.
İstediğin kadar seninle kalmıyor. İstediğince sana yâr olmuyor.
İstediğin yere gelmiyor.
Sürekli eskiyor, eksiliyor.
Arkasını dönüp gidiyor.
Yanına kâr kalmıyor.
başkaları istemeye değmiyor.
Başkaları istemezken seni, önce O istedi.
Yolunu bekleyen yokken, hiç ummadığın bu varlığı isteyeceğini bildi. Seni yoklar arasından seçti ve istedi.
Yokluğunun derdinde değilken başkaları, varlığını O önemsedi.
Sen şimdi, başkasını istesen bile, başkası seni istemiyor.
Yüzü seni istiyormuş gibi görünse de, özü sana sessizce veda ediyor. Elinde olsa da, elinde kalmıyor.
Yanında olsa bile, sana vefa göstermiyor.
İstediğin kadar seninle kalmıyor. İstediğince sana yâr olmuyor.
İstediğin yere gelmiyor.
Sürekli eskiyor, eksiliyor.
Arkasını dönüp gidiyor.
Yanına kâr kalmıyor.
Biri çağır;
başkaları imdada gelmiyor.
Sen kendi sesine bile yabancı ve sağırdın. Sesinin yutulduğu, sözünün boğulduğu o unutulmuşluktan seni O aldı.
Kendi sesin bile erişemezdi kulağına.
Herkesin sana sağır olduğu yerde, yokluğuna ağlayışına, eksikliğine yanışına kulak veren O oldu.
Ağlayanın bile olamazdı yoksa.
Eksikliğin kimsenin derdi olmazdı asla.
Sevdiklerinin çağırdığı yerde hiç olmasaydın, seni şimdi hiç çağıran olmayacaktı.
Adını anmayışlarına bile aldırmayacaklardı. Sessizliğini kocaman bir imdat çığlığı olarak duyan ilk O oldu.
Seni çağırmasını bile bilmeyecekleri niye çağırıp durursun?
Her çağırdığın yere gelemeyecekler için nasıl da çığlık çığlığa koşturuyorsun.
Başka çağırdıkların sana çare olmuyor.
Kalbinin sesini duymuyor.
Yaralarını görmüyor.
Hüzünlerinin yanağına serinlik sunmuyor.
Biri talep et;
başkaları lâyık değiller. Kimselere lâzım olmadığın zamanlarda, varlığını lüzumlu gören yalnız O oldu. Kimselerin seni beklemediği odalarda, seni bekleyen, senden vazgeçmeyen bir O oldu. ?Olsan da bir, olmasan da bir? sanıldığın dönemlerde, başkalarının gözünde hiç değerin olmadı. Yokluğun dipsiz kuyularından elinden tutup çekecek başka kimse yoktu. Unutuşun karanlık odalarında yüzüne bakıp seni var etmeye değer gören yalnız O oldu. Sen O'nu talep etmeden, O seni talep etti. Kendi yokluğunu kendinin bile dert edinmediği sonsuz s/ağırlıktaki betonların altında seni bir O buldu. Arayanının bile olmadığı talihsiz bir kayıptın sen, seni hiç olduğun yerden aldı, aranılır kıldı. Var olmaya değer olduğun konusunda hep ısrarcı oldu. Seni her an yeni baştan var etti. Her sabah yeni bir beden içinde uyandırdı. Başkaları seni gözden çıkardı ama O hiç çıkarmadı.
Biri gör;
başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.
Sen seni O seni gördü diye gördün.
Senin kendini görmen bile O'nun seni görmesinden sonra oldu. O seni görmek için görünür olmanı bile şart koşmadı. Hesaplarda yoktun. Ortalıkta gözükmüyordun. Görünmeye değer değildin. Görmeye mecalin zaten yoktu.. Başkaları yokluğunu göremezdi ki yokluğuna acısın da seni gözdesi eylesin. Başkaları eksikliğini hesaplayamazdı ki, varlığınla bir şeylerin tamamlanacağına inansın. Sen görmeye istekli değilken, görmek istediğini gördü. Sen kendi körlüğüne bile kör iken sana gören gözler verdi, görmeye değer güzellikleri hazır etti. Yoksa başkaları ne seni görürdü ne sana görünür olurdu. Başkaları görmeye değer bulmadı seni. Öyleyse, sen onları niye görmeye değer bulasın? Başkalarının gözünden düşeceksin nasılsa, onların gözüne girip de ne edeceksin? Başkalarının teveccühlerinin başköşesinde yer kapmak hatırına O'nun seni görmek istediği yerlerden kaçtın.
Seni umursamayan gözlerde, aradığın merhameti bulamayacaksın.
Boş yere yorulma.
Mahzun ve yalnız bir gözyaşı gibi düş dünyanın gözünden?
Biri bil;
marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır. Sen kendi yokluğunu bilmezdin, senin yokluğunu bir O bildi. Sen kendini bilmediğini bilmezdin, senin kendini bilmediğini de O bildi. Seni yoklukta buldu. Kendini bilir eyledi. ?Ben? diye/bilmene izin verdi. Sen her gece kendini sensiz bıraktın, unuttun uykularda bedenini; ama O seni unutmadı, O'nsuz bırakmadı, göz yummadı varlığına. Yokluğunu hesaba katamazdı başkaları, bir O hesapladı sevdiklerinin gözlerinde olacak o korkunç boşluğu. Varlığını yokluğuna tercih etti. Yoklar arasında bildi seni. Başkaları bilse de seni, en fazla bir ölü listeye yazarlar adını. En fazla bir soğuk taşa kazırlar hatırını. Unuturlar seni. Önce unutmayacaklarına inanırlar. Sonra unuttuklarına utanırlar. Sonunda unuttuklarını da unuturlar.
Biri söyle;
O'na ait olmayan sözler lüzumsuz sayılabilir. Nefesine bir O'nun adı yakışır. Sesin bir O'nu anmaya değer. Sözün bir O'nun hatırına yaşar. Başkaları ölüdür, diri nefeslerine değmez. Başkaları unutur, sımsıcak sesini harcamaya gelmez. Başkaları hatır bilmez, söz etmeye değmez.
Huu?
Senai Demirci
başkaları imdada gelmiyor.
Sen kendi sesine bile yabancı ve sağırdın. Sesinin yutulduğu, sözünün boğulduğu o unutulmuşluktan seni O aldı.
Kendi sesin bile erişemezdi kulağına.
Herkesin sana sağır olduğu yerde, yokluğuna ağlayışına, eksikliğine yanışına kulak veren O oldu.
Ağlayanın bile olamazdı yoksa.
Eksikliğin kimsenin derdi olmazdı asla.
Sevdiklerinin çağırdığı yerde hiç olmasaydın, seni şimdi hiç çağıran olmayacaktı.
Adını anmayışlarına bile aldırmayacaklardı. Sessizliğini kocaman bir imdat çığlığı olarak duyan ilk O oldu.
Seni çağırmasını bile bilmeyecekleri niye çağırıp durursun?
Her çağırdığın yere gelemeyecekler için nasıl da çığlık çığlığa koşturuyorsun.
Başka çağırdıkların sana çare olmuyor.
Kalbinin sesini duymuyor.
Yaralarını görmüyor.
Hüzünlerinin yanağına serinlik sunmuyor.
Biri talep et;
başkaları lâyık değiller. Kimselere lâzım olmadığın zamanlarda, varlığını lüzumlu gören yalnız O oldu. Kimselerin seni beklemediği odalarda, seni bekleyen, senden vazgeçmeyen bir O oldu. ?Olsan da bir, olmasan da bir? sanıldığın dönemlerde, başkalarının gözünde hiç değerin olmadı. Yokluğun dipsiz kuyularından elinden tutup çekecek başka kimse yoktu. Unutuşun karanlık odalarında yüzüne bakıp seni var etmeye değer gören yalnız O oldu. Sen O'nu talep etmeden, O seni talep etti. Kendi yokluğunu kendinin bile dert edinmediği sonsuz s/ağırlıktaki betonların altında seni bir O buldu. Arayanının bile olmadığı talihsiz bir kayıptın sen, seni hiç olduğun yerden aldı, aranılır kıldı. Var olmaya değer olduğun konusunda hep ısrarcı oldu. Seni her an yeni baştan var etti. Her sabah yeni bir beden içinde uyandırdı. Başkaları seni gözden çıkardı ama O hiç çıkarmadı.
Biri gör;
başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.
Sen seni O seni gördü diye gördün.
Senin kendini görmen bile O'nun seni görmesinden sonra oldu. O seni görmek için görünür olmanı bile şart koşmadı. Hesaplarda yoktun. Ortalıkta gözükmüyordun. Görünmeye değer değildin. Görmeye mecalin zaten yoktu.. Başkaları yokluğunu göremezdi ki yokluğuna acısın da seni gözdesi eylesin. Başkaları eksikliğini hesaplayamazdı ki, varlığınla bir şeylerin tamamlanacağına inansın. Sen görmeye istekli değilken, görmek istediğini gördü. Sen kendi körlüğüne bile kör iken sana gören gözler verdi, görmeye değer güzellikleri hazır etti. Yoksa başkaları ne seni görürdü ne sana görünür olurdu. Başkaları görmeye değer bulmadı seni. Öyleyse, sen onları niye görmeye değer bulasın? Başkalarının gözünden düşeceksin nasılsa, onların gözüne girip de ne edeceksin? Başkalarının teveccühlerinin başköşesinde yer kapmak hatırına O'nun seni görmek istediği yerlerden kaçtın.
Seni umursamayan gözlerde, aradığın merhameti bulamayacaksın.
Boş yere yorulma.
Mahzun ve yalnız bir gözyaşı gibi düş dünyanın gözünden?
Biri bil;
marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır. Sen kendi yokluğunu bilmezdin, senin yokluğunu bir O bildi. Sen kendini bilmediğini bilmezdin, senin kendini bilmediğini de O bildi. Seni yoklukta buldu. Kendini bilir eyledi. ?Ben? diye/bilmene izin verdi. Sen her gece kendini sensiz bıraktın, unuttun uykularda bedenini; ama O seni unutmadı, O'nsuz bırakmadı, göz yummadı varlığına. Yokluğunu hesaba katamazdı başkaları, bir O hesapladı sevdiklerinin gözlerinde olacak o korkunç boşluğu. Varlığını yokluğuna tercih etti. Yoklar arasında bildi seni. Başkaları bilse de seni, en fazla bir ölü listeye yazarlar adını. En fazla bir soğuk taşa kazırlar hatırını. Unuturlar seni. Önce unutmayacaklarına inanırlar. Sonra unuttuklarına utanırlar. Sonunda unuttuklarını da unuturlar.
Biri söyle;
O'na ait olmayan sözler lüzumsuz sayılabilir. Nefesine bir O'nun adı yakışır. Sesin bir O'nu anmaya değer. Sözün bir O'nun hatırına yaşar. Başkaları ölüdür, diri nefeslerine değmez. Başkaları unutur, sımsıcak sesini harcamaya gelmez. Başkaları hatır bilmez, söz etmeye değmez.
Huu?
Senai Demirci