Bugünü uyanık geçirmek istersen, ?yarın? yastığını başının altından çek..!
?En güzel yastığın nedir?? diye sorsalardı bana, hiç tereddütsüz ?yarın? derdim. Yastık? Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer. Yastık? Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce, dertsizce yarına taşıdığım dem. Yarın? Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın.. Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk...
?Nasılsa yarın var!? deyip de an?ın üzerimizdeki keskin hükmünü törpülüyor değil miyiz? ?Yarın yaparım!? deyip de günün içinden duygularımızı, aklımızı, yeteneklerimizi, hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz? Kapatmıyor muyuz gözlerimizi bugünün güneşine, nasılsa yarın güneş yeniden doğacak diye? Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına, önümde çok uzun yıllar var diye?
Sevdiklerimizi küstürüyoruz, sevenlerimizi kırıyoruz, umarsız bir maske takıyoruz bugün. Nasılsa yarın telafi ederim diye. Çekmiyor muyuz ellerimizi en ciddi işlerin eteğinden daha zamanı gelmedi diye? Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz? Sanki hiç yokmuşuz gibi, hiç var olmamışız gibi geçmiyor muyuz günün içinden? Hasretlerimizi, hayallerimizi, ümitlerimizi, beklentilerimizi, özlemlerimizi zamanın kanına katmadan, elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?
Yo, yo, suç yarının değil. Yarının ayağımıza gelir gelmez adını ?bugün? diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç. Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken, yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken, ?dün?lerde ?yarın? diye idealleştirdiği bir ?yarın?ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç? Bizde!
Hayır, hayır, içimizden hiç kimse ?yarın?ı yaşamadı, yaşamıyor, yaşamayacak. Yarınların hepsi bugün oldu, oluyor, olacak? Bugün?e kendini yakıştıramayan, yarınların hiçbirinde gününü gün edemeyecek...
________SENAİ DEMİRCİ________
?En güzel yastığın nedir?? diye sorsalardı bana, hiç tereddütsüz ?yarın? derdim. Yastık? Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer. Yastık? Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce, dertsizce yarına taşıdığım dem. Yarın? Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın.. Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk...
?Nasılsa yarın var!? deyip de an?ın üzerimizdeki keskin hükmünü törpülüyor değil miyiz? ?Yarın yaparım!? deyip de günün içinden duygularımızı, aklımızı, yeteneklerimizi, hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz? Kapatmıyor muyuz gözlerimizi bugünün güneşine, nasılsa yarın güneş yeniden doğacak diye? Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına, önümde çok uzun yıllar var diye?
Sevdiklerimizi küstürüyoruz, sevenlerimizi kırıyoruz, umarsız bir maske takıyoruz bugün. Nasılsa yarın telafi ederim diye. Çekmiyor muyuz ellerimizi en ciddi işlerin eteğinden daha zamanı gelmedi diye? Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz? Sanki hiç yokmuşuz gibi, hiç var olmamışız gibi geçmiyor muyuz günün içinden? Hasretlerimizi, hayallerimizi, ümitlerimizi, beklentilerimizi, özlemlerimizi zamanın kanına katmadan, elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?
Yo, yo, suç yarının değil. Yarının ayağımıza gelir gelmez adını ?bugün? diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç. Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken, yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken, ?dün?lerde ?yarın? diye idealleştirdiği bir ?yarın?ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç? Bizde!
Hayır, hayır, içimizden hiç kimse ?yarın?ı yaşamadı, yaşamıyor, yaşamayacak. Yarınların hepsi bugün oldu, oluyor, olacak? Bugün?e kendini yakıştıramayan, yarınların hiçbirinde gününü gün edemeyecek...
________SENAİ DEMİRCİ________